Sendikacılar için bir model: Mustafa Türkel
Dostlarından düşman yaratmakta büyük başarı gösteren muhterem gibi yazıya “Ey sendikacılar” diye vurgu yaparak başlamak istiyorum. Çünkü bugün ülkemizin içine düştüğü durumdan en fazla onlar sorumlu. Özgür sendikacılık demokrasi ile doğru orantılı bir kavramdır. Demokrasi varsa sendikalar var olacaktır. Oysa ülkemiz dörtnala demokrasiden kaçarken hiç sesini çıkarmayanların başında sendika yöneticilerimiz geliyor. Yasalarda yarım yamalak var olan sendikal hakların olması gereken biçimde tanınması için hiçbir varlık gösteremiyorlar. Hak istemek yerine verilenle yetinmek gibi garip bir huyları var. Toplusözleşme yetkisi alabilmek için bağımsızlıklarından vazgeçmeye hazır olmaları kabul edilebilecek gibi değil ama gerçek. Hakları için siyasal iktidarlara karşı direnmek yerine siyasal iktidara teslim olma kolaylığına yatmaları anlaşılır gibi değil. Temsil ettikleri emekçiler toplum içinde çok güçlü ama onlar bunun ayırdında değil. İşçilerin, memurların, esnafın sayısı yaklaşık 20 milyon dolayında. Bunların bakmakla yükümlü oldukları insanlarla beraber sayıları SGK kapsamında 65 milyon. Demokratik toplumlarda bu sayı siyaseten çok önemli ama necip sendika yöneticilerimiz bu gücü siyaseten kullanmaktan müthiş korkuyorlar. Ülkede iktidar olabilecekken, iktidarında elinde oyuncak olmaya razılar. Neden?
İŞÇİLER SİYASETEN UYANMAK ZORUNDA
1965 yılında yayımladığım ilk kitabımın adı “İşçiler Uyanıyor”idi. İşçilerin yaşadıkları sömürüyü fark edip siyaseten uyanacaklarını ve iktidara ortak olacaklarını sanmıştım. Yanılmışım. İşçiler o gün de bugün de siyaset rüzgârı önünde sonbaharda bozkırlardaki deve dikenleri gibi savrulup durmakta. İşçi hakları 1938’de, sendikal haklar 1963’te yasalaştı ama hâlâ işçilerimiz insanlık onuruna yakışan bir yaşama sahip olamadı. Olamadı çünkü örgütlenip egemenlerin önünde dik durmayı beceremediler. İş mahkemeleri, ihlal edilen işçi haklarının davaları ile dolu. İşverenler sendikalaşmaya karşı. Devlet özellikle son 16 yılda özelleştirmelerle işçileri açlığın kucağına, taşeronların insafına terk etti. AKP’nin işverenlerle ittifakı yüzünden işçiler örgütlenemiyor. İşsizlik 6 milyon, kaçak çalıştırılan işçi sayısı 9 milyon, çalışanların yarıdan fazlası asgari ücretle çalışıyor ve asgari ücret asgari geçim sınırının çok altında. Bu karanlık nasıl aydınlığa dönüşecek? Bunun tek yolu var: İşçilerin ve sendikalarının rastgele değil, emek odaklı, siyasallaşması.
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI ÇOBAN ATEŞİ YAKTI
Tekgıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel, çabaları ile bu karanlıktan işçi sınıfını kurtaracak bir çoban ateşi yaktı. Mustafa Türkel siyaseten MHP kökenli bir sendikacı ama yıllar onu öylesine bilinçlendirdi ki bugün işçi sınıfının ve solun inançlı bir savaşçısı olarak ülkenin ve işçi sınıfının içine düşürüldüğü tehlikenin farkına varan ilk sendikacılardan biri. Kendisini okuyarak, özeleştiri yaparak yenilediği gibi işçi sınıfının mücadelesini de yenilemek ve o mücadeleyi yeni bir yolda yürütmek ve büyütmek istiyor. Kamu sendikacılığı uyuşukluğundan özel sektör sendikacılığının canlılığına, dinamizmine sendikasını dönüştürmeyi başarmış bir lider. Başlattığı eylemin adı sosyal medya sendikacılığı. Mustafa Türkel üyeleri ile kurduğu sosyal medya ağı üzerinden her gün üyelerine çok önemli mesajlar gönderiyor. Bu mesajlar ülkenin emek sorunlarının can damarını oluşturan mesajlar ve hükümetin, işverenlerin attığı ve atacağı her işçi aleyhine adımın, girişimin anında üyelerine ulaşmasını sağlıyor. Kıdem tazminatından iş kazalarına, kayıt dışı çalışmalardan işsizlik sayılarına, işçi yararına Yargıtay kararlarından, grev haberlerine, grevlerin nedenlerinden grev ziyaretlerine kadar çalışma yaşamının her boyutundan üyelerini haberdar etmek ve onları çalışanların çıkarlarına karşı sergilenen tutumlardan haberdar etmek ve uyarmak çabasında. Bunları yaparken parti adı vermiyor ve parti siyaseti yapmıyor sadece gereçleri anlatarak üyelerinin gerçeklerle yüzleşmesini sağlıyor. Bu davranış sendikacılığımızda bir devrim. Eğer bu model başka sendikalar ve konfederasyonlar tarafından da özümsense işçi sınıfı, çok kısa bir dönem sonrası, siyaseten özgür, bilinçli ve etkili duruma gelir. Mustafa Türkel’in Tekgıda-İş Sendikası’nda yaktığı çoban ateşi başka sendikalar tarafından da yakılsa ülkemizin emek dünyası müthiş aydınlanır. Ey işçi sendika yöneticileri yıllarca uyuduğunuz yeter, artık uyanmak, çoban ateşleri yakmak zamanıdır. Daha da gecikirseniz, yakında başlayacak olan ve kurulmasına sizin de katkıda bulunduğunuz tek adam dönemi sizin sonunuz olacaktır bunu asla unutmayınız!