Sendikalarımıza bir uyarı -(TAMAMI)
Özgür işçi ve memur sendikaları bir ülkede demokrasinin mihenk taşıdır. Eğer sendikalar özgür değilse, eğer sendikalar susturulmuş ve hükümetin yan kuruluşu haline getirilmişse o ülkede demokratik düzenin varlığından söz edilemez. AKP iktidara geldiği günden bu yana kurmak istediği teokratik ilkelere dayalı İslami Cumhuriyeti kurmak için olası direnç merkezlerini, başka bir deyişle demokrasinin temel yapı taşlarını, yok etmek için büyük çabalar harcamış ve muhalefetin ve özellikle CHP’nin yetersiz kalışı nedeni ile bu amacını büyük ölçüde gerçekleştirmiştir.
Sendikalar demokrasi ve siyaset için çok önemlidir. Milyonlarca işçiyi sokağa dökebilecek özgür sendikalar siyasal iktidarların korkulu rüyasıdır. Bu nedenle sendika kalelerini teslim almak demokrasiden saparak diktatörleşmek isteyen iktidarlar için bir tutkudur ve ülkemizde sendikalar Türk-İş’in gerçek sendikacılığa ihanet eden teslimiyetçi tutumu ile AKP’nin bu amaca ulaşmasını sağlamıştır. Türk-İş artık bağımsız bir sendika üst kuruluşu değil AKP’nin bir yan kuruluşudur ve yöneticileri de AKP’nin emrinde çalışan memurlardır. Bu yöneticiler işçilerin, sendikaların gücüne inanmayarak siyasetin gücüne teslim olmuş, siyasetin zulmüne boyun eğmiş işçi sınıfının sırtından geçinen ama o sınıfa asla hizmet etmeyen garip yaratıklar olmuşlardır.
Bu yöneticiler o kadar şaşkın konuma gelmişler ki hükümetin bazı Bakanlarının isteği üzerine AKP’nin teslim alamadığı Tek Gıda-İş Sendikası’nın Genel Başkanı Mustafa Türkel’i bir saray darbesi ile devirerek “kellesini” (bu deyim bir Türk-İş yöneticisine aittir) Başbakan’a armağan etmek ve Başbakan’ı gerçek bir sendika liderinden ve onun muhalefetinden kurtarmak istemişlerdir. İşçi hareketine ihanetin böylesi sendikacılık tarihimizde görülmemiştir ve maalesef Türk-İş yöneticileri gerçek sendikacıları yok etmek için AKP’nin maşası olmayı kabul etmek gibi acınacak bir duruma düşmüşlerdir.
Sendikalarımız ve yöneticileri biat eden sendikalar yaratmak yerine özgür güçlü sendikalar yaratmayı, üyelerini siyasal yönden bilinçlendirmeyi hedef olarak alsalar bu ülkenin siyasetine yön verecek gücün sahibi olabilirler. Haklarını hükümetlerin ve işverenlerin önünde diz çökerek değil dimdik ayakta durarak, gerektiğinde söke söke alabilirler. Bunu sağlayabilmeleri için de önce Türk-İş’i adam gibi konfederasyon yapacak bir yönetime sahip kılabilmek için gerekli adımları atmalıdırlar. Türk-İş’in bugünkü yöneticileri ve yönetim anlayışları işçilerimizin ve sendikalarımızın sorunlarına çare olmaktan çok ama çok uzaktadır. Türk-İş yönetimini değiştirmek için Tek Gıda-İş Sendikası’nın cesur, inançlı ve bilenmiş şube başkanlarını örnek almalıdırlar. Tek Gıda-İş Sendikası’nın yöneticileri “sarı öküzü” teslim etmemek için bir ay boyunca sendika merkezinin koridorlarında yatmış, peynir ekmek yemiş ama genel başkanlarını teslim etmemişler, her türlü baskıya karşı sendikanın onurunu korumuşlardır. Türk-İş üyesi sendikaların başkan ve şube başkanları da Tek Gıda-İş şube başkanları gibi Türk-İş’in koridorlarında gerekirse aylar boyu yatarak Türk-İş’i olağanüstü kongreye götürmeliler ve sendikacılığın onurunu korumalıdırlar çünkü bugünkü Türk-İş yöneticilerinin işçi sınıfına verebilecekleri hiç bir şeyleri yoktur aksine bu sınıfın çıkarlarına karşı ihanet içindedirler. Bu yöneticilerin tek derdi kendi çıkarlarıdır ve sendikacılığımızın böyle bir lüksü taşıyacak gücü kalmamıştır.
Türk-İş üyesi sendikaların yöneticileri işçi sendikalarını yerlerde süründürmek isteyen, işçiyi horlayan sendikal ve siyasal anlayışı karşı ayağa kalkmalı ve kendi onur savaşını vermelidir. Onlar Tek Gıda-İş Sendikası örneğinden ders almalı onun gibi onurlu bir davranış sergilemelidirler. İşçi sendikası lideriyim diyenlere yerlerde sürünmek değil, dimdik ayakta durmak yakışır. Tek Gıda-İş yöneticilerinin yaptığı gibi. Sendikalarımız ancak o zaman bu ülkenin ufkunda muhteşem dağlar gibi yükselebileceklerdir.