22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Seni çok özledim Emcet!

Hikmet Çiçek

Hikmet Çiçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Yoldaşım, Silivri’de koğuş arkadaşım, Aydınlıkçı Avukat EmcetOlcaytu’yu kaybedeli üç yıl oldu.(25 Haziran 2015) Aydınlıkçıların kıdemli hukukçularından

EmcetOlcaytu(Solda)%20ve%20Hikmet%20%C3%87i%C3%A7ek
EmcetOlcaytu(Solda) ve Hikmet Çiçek

uzun yıllar Aydınlık ve Ulusal Kanal’da görevler yaptı. 40 yıllık Aydınlıkçıydı.

Tutuklanmıştık. Silivri'ye geleli altı ay olmuştu. Bir yandan duruşmalar, öte yandan tertipler devam ediyordu. 23 Eylül 2008 günü, Ergenekon'un bilmem kaçıncı dalgasında Emcet'in de gözaltına alındığını duyduk.

Onunla birlikte eski İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, gazeteci Tuncay Özkan, eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan, operasyonun Ankara ayağında ise emekli Askeri Yargıtay üyesi ve eski Ankara DGM savcılarından Tanju Güvendiren gözaltına alınmıştı.

İşçi Partisi Merkez Disiplin Kurulu Başkanı, Aydınlık dergisi yazarı, sevgili avukatımız EmcetOlcaytu artık, "Ergenekon terör örgütüne üye olmak ve örgüt adına faaliyette bulunmak" gerekçesiyle tutuklanmıştı.

F TİPİ’NİN BAŞBELASI

FETÖ, başlarına nasıl bir bela aldıklarını daha ilk günden öğrendi! Olcaytu'nun evinde arama yapan polisler, daha önceki aramalarda yaptıkları gibi evdeki bilgisayarı almak istediler. Emcet bağırdı, çağırdı, CMK hükümlerini hatırlattı sonunda polis pes etti, bilgisayarın içindekilerinin bir kopyasını almakla yetindi.

O dönemde Ergenekon davaları tek bir dosyada birleştirilmemişti. Emcet, ikinci Ergenekon davasının sanığıydı. Hapislik umurunda bile değildi. Neredeyse bütün tutuklu sanıkların avukatı gibi davranıyordu. İddianame üzerinde en kapsamlı, en titiz hukuksal eleştirileri o yapıyor, tertipçilerin yalan, iftiralarını açığa çıkartıyordu. Sadece Ergenekon değil, Danıştay saldırısı, Hrant Dink suikastı gibi dosyaları da inceliyordu.

ÇILDIRIYORLARDI!

13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin özel görevli FETÖ’cühakim ve savcıları, Emcet söz aldığında neredeyse çıldırıyorlardı. Konuşmalarında savcılara hakaret ettiği gerekçesi ile hapis cezası bile almıştı. FETÖ hukuku, kendini savunmayı bile suç görüyordu.

Kronik şeker hastasıydı, düzenli ünsilin alması gerekiyordu. Şekerden dolayı bir eline eldiven takıyordu. Duruşma günlerinde, öğlen yemek arasında cezaevine getiriliyor, iğnesini yapıyor, tekrar kavgasına dönüyordu.

Emcet, "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür" bir insandı. Haksızlığa tahammül edemez, sözünü sakınmaz, eleştirisini yapar, dobra dobra konuşurdu. Kimseye eyvallahı yoktu. “Eğriye eğri, doğruya doğru” diyen insanlardandı. Hasan Yalçın gibiydi.

Emcet, FETÖ’ye karşı mücadelede çarpıcı yazılarıyla ve analizleriyle davaların seyrini değiştirmişti. Ergenekon tertibinde4 yılı aşkın süre cezaevinde kalmıştı. Atabeyler davasından, Şemdinli bombalamasına, Danıştay saldırısından, Hrant Dink suikastı ve Ergenekon davalarındaki hukuksuzlukları tek tek ortaya çıkaran ondan başka bir hukukçu var mıydı?

HEMŞEHRİMDİ!

Seni çok özledim Emcet! - Resim : 2

Benden bir yaş büyüktü. (1948 Ankara doğumlu) 1973 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirmiş, 1974 yılından ölümüne kadarAydınlık, Halkın Sesi, Yeni Ufuklar, Yüzyıl, 2000 'e Doğru dergileri ile Aydınlık gazetesi, Türkiye İşçi Köylü Partisi, Sosyalist Parti ve İşçi Partisi'nin avukatlığını yapmıştı. Emcet, 12 Eylül döneminde, 1982 Anayasası'nı referandum öncesinde eleştiren kitapçığı yayımladığı için mahkûm edilip, hapis cezası alan tek hukukçuydu. Cezası, Sağmalcılar Cezaevi'nde 1983 yılında infaz edilmişti.

AYDINLIK YÖNETMENİ EMCET

Aydınlık dergisinin sahibi ve sorumlu müdürü olduğu dönemde "Karen Fogg'un e-postalarını yayımlamak suçlaması ile" açılan bütün davalardan beraat etti. 11 Eylül 2005- 5 Kasım 2006 arası Aydınlık dergisinde Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Ergenekon tertibi çerçevesinde 23 Eylül 2008 günü gözaltına alındı, 28 Eylül günü de tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne konuldu. Doğu Perinçek ve arkadaşlarının avukatıydı. 26 ay tutuklu kaldı. 11 Kasım 2010 tarihinde görülen 2. Ergenekon Davası'nın 95. duruşması sonunda tahliye edildi.Olcaytu hakkında 5 Ağustos 2013 tarihinde 13 yıl 2 ay hapis cezası verildi.

Olcaytu'nun yayımlanmış eserleri şöyle: 1982 yılında 'Yeni Anayasa İçin Görüşler' ve 'Anayasa Taslağına Eleştiri', 2006 yılında Kaynak Yayınları tarafından yayımlanan 'Devlet Bahçeli'nin Dokuz Sabıkası'.

Silivri 4 no’lu cezaevinde F/9 koğuşunda bir süre Emcet'le birlikte kaldık. Ne unutulmaz, ne güzel günlerdi! 12 Kasım 2010'da tahliye oldu. Cezaevi koşulları Emcet'in sağlık sorunlarını tetikledi, rahatsızlığı ilerledi. Şeker ve damar tıkanıklığından Ankara İbni Sina'ya yattı. Doktor, hayati tehlikeden, "masada kalmak"tan söz edince hastaneden kaçtı!

Seni çok özledim Emcet.

EmcetOlcaytu Ulusal Kanal Önünde Basın Açıklaması Yaptı.

13 Kasım 2010

EmcetOlcaytu'dan Basın Açıklaması

"Casusluk adıyla yürütülen soruşturma, Ergenekon sürecine yeni bir biçim kazandırmak ve sanıkları vatan haini olarak damgalamaya yönelik bir operasyon şeklinde gelişecek gibi görünüyor"

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi?nde görülen 2. Ergenekon davasında, perşembe günü duruşmada tahliye edilen EmcetOlcaytu, basın açıklaması yaptı. Ulusal Kanal önünde yapılan basın açıklamasında Olcaytu'yu destekçileri Türk Bayrakları ile karşıladı.

Ergenekon'un bir tertip olduğunu belirten Olcaytu, gerçeklerin ortaya çıktığını ancak bu gerçeklerin basında yer bulmadığını söyledi. 2. Ergenekon davasında 19 ayda sadece 21 sanığın ifadesinin alınabildiğine dikkat çeken Olcaytu," Bugünlerde yürütülen casusluk soruşturmasında orada tutuklu bulunan emekli subaylar şuna dikkat çekiyorlar; 'Bu Ergenekon Davası darbe iddiaları ile sürdürüldü. Bu iflas etti. Şimdi Ergenekoncular vatan haini, casustur.' diye yorum yapıyorlar. Gelişmeleri hep birlikte göreceğiz. Casusluk adıyla yürütülen soruşturma, Ergenekon sürecine yeni bir biçim kazandırmak ve sanıkları vatan haini olarak damgalamaya yönelik bir operasyon şeklinde gelişecek gibi görünüyor" dedi.

Silivri'de bir yargılama yapılmadığını söyleyen Olcaytu ,"Orada bir operasyon devam ettiriliyor. Beşiktaş Adliyesi'de, Silivri'deki duruşma da hepsi bu operasyonun bir parçası. 16 Aralık'ta Balyoz davasının duruşmasını da orada yapacaklar. Hiçbir tutuklu sanık olmadığı halde onları da cezaevindeki duruşma salonunda yargılamaya karar verdiler" diye konuştu.

Emcet Olcaytu: Ödünsüz bir direnişçi!

Mustafa Balbay

Cumhuriyet, 29 Haziran 2015

İnsan bazen hangi koşullarda olursa olsun, tanıdığına sevindiği bir kişiye, “şükür tanıştırana” der.

Geçen cuma günü yaşamını yitiren Ergenekon davası sanıklarından avukat EmcetOlcaytu’ya, duruşma aralarındaki uzun sohbetlerimizden birinde böyle demiştim. Onun da 4 yıl esaret altında kaldığı süreç olmasaydı tabii ki öylesine çok zaman zenginliğimiz olmayacaktı!

67 yaşında aramızdan ayrılan Olcaytu, Ergenekon savcılarına ve hâkimlerinv kök söktüren iyi bir hukuk bilgisine, muhakeme gücüne, polemik enerjisine ve inandığı değerler için direnme bilincine sahipti.

Önümüzdeki dönemde Yargıtay’da görülecek Ergenekon davasında sadece Olcaytu’nun madde madde dile getirdiği itirazları ortaya konsa, yeterlidir.

Bir savcının sormaya hakkı olmadığı bir soru sorması üzerine karşılığı şu olmuştu:

“Sana ne? Bundan sana ne? Sorunu dosya kapsamında sor...”

Mahkeme heyeti onca hukuksuzluğu dikkate almadan duruşmaları sürdürünce, cuma günleri yapılan talep konuşmasında yine bıkıp usanmadan hukuk dışılıkları dile getirdi, sözünü şöyle bağladı:

“Bütün bunların gereğini yapmayan heyetinizden hiçbir kişisel talebim yoktur...”

Mahkemenin tahliye kararı vermediği dönemlerde de talebi şu olmuştu:

“Tutukluluğumun devamını talep ediyorum...”

***

Olcaytu, bunca direnci onca hastalığı varken gösteriyordu.

Bildiklerimiz, şeker ve kalpti... Diyet yapması gerekiyordu. Cezaevi koşullarında bu neredeyse olanaksızdı. Duruşma günleri yakınlarının diyet yemek getirmesine başlangıçta izin verilmedi. Sağlık raporları da gösterildikten sonra kabul ettiler.

Şeker doğal yaşamını öyle etkiliyordu ki, yazın bile eldiven takmak zorunda kalıyordu. Bu koşullarda savunmasını yazması için daktilo ya da bilgisayar verilmesini istedi. Kabul edilmedi. Cezaevinde belli aralıklarla kullanıma izin verilen bilgisayar odasından yararlanması kararı çıktı. Bunu kabul etmedi, ayrıca dava açtı.

Bütün bunların yanında yaşama öylesine tutunuyordu ki; su şişesi kapaklarından ve dolap içi demir tablasından tavla yapmıştı. İçeriye tavla sokmak yasak olduğu için bunun kıymetini anlatamam.

Bir de türkü söylemesini severdi. Tutuklu polis müdürü Servet Kaynak’la birlikte sözlerini tam bilmedikleri türküler üzerinde çalışırlardı. Mahkeme heyeti akşam duruşmaya devam edecekse, 2-3 saat ara verirdi. O aralarda güzel türkü mırıldanmaları dinlerdik. Türkünün, “kollarımdan bağlasalar beni zincire, kırarım zincirleri giderim yâre” bölümünde gençler takılırdı: “Emcet kırıp gitsene...”

Espriyi de yapıştırırdı:

“Sizi bırakamıyorum, kıymetinizi bilir...”

***

Olcaytu, ağır hapishane koşulları olmasaydı, kontrol edilebilir hastalıklar nedeniyle bu kadar erken gider miydi?

Silivri kışları öyleydi ki; çift kat yün içlik, çift çorap ve botla duruyorduk. Kaloriferler o koşullara göre iyi yanıyordu ama, hiç güneş görmeyen koğuşlar buz damı gibiydi.

Bugün Silivri’de Ergenekon davalarında tutuklulukları alkışlayanlar, hatta bunun için rol alanlar kalıyor.

Düşmanımıza istemediğimiz o koşulları elbet onlar için de istemeyiz. İnsani koşullarda olmaları gerekir. Bu insani ve hukuki hakları. Ve tabii ki suçüstü hali ya da yüz kızartıcı suçlar dışında tutuklu yargılama olmaması gerekir.

Noktayı, Olcaytu ile koyalım...

En ince hukuki ayrıntıları dile getirip, hukuku hiçe sayan heyeti bile zor durumda bırakması hepimizin dilindeydi. Bu bilgisine saygımızı göstermek için bazen takılırdık:

“Emcet Abi, arkadaşlar yan pencereyi açmak istiyor, hukuka uygun mu?”

Vicdandan başka terazisi olmayan, katıksız hukukun başı sağ olsun.