09 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sessiz çoğunluk ve sesli azınlık -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

İşte asıl sorunu açıklıkla dile getiren bir mektup. “Sessiz çoğunluk ve sesli azınlık” başlıklı mektubun altındaki imza Burhan Aydın’a ait. Soyadı gibi ‘Aydın’ olan yurttaşımızın satırlarını düşünerek okumanızı tavsiye ederim.

“Türkiye gündeminde yer alan konulara ve aktörlere bakılınca; kim kimdir, kim neyi savunuyor anlamak olanaklıdır.

Uyanış başlamakla birlikte halkın büyük çoğunluğu olan biteni seyrediyor.

Halk acı gerçeklerle yüz yüzedir.

Kabul edilse de edilmese de bir gerçek ortaya çıkmıştır. Türkiye artık tam bir psikolojik örtülü savaş ortamındadır. Herkes tarafını açıkça belli etmelidir.

Türkiye’nin temel sorunlarına halkın yararına, dünya gerçekleri ışığında bakılamamakta çözüm ortaya koyulamamaktadır.

Çözüm ortaya koyanlar ise halkı aydınlatma çabasında yeterli değildir.

Kimisi dini, kimisi etnik kimliği, kimisi mezhepçiliği, kimisi de çağdaşlığı istismar ediyor.

Irki, dini, etnik, mezhep aidiyeti öne çıkartılarak, Türkiye’nin ortak dokusu parçalanmaya başlamıştır.

Avrupalılar’ın silahla bir türlü ele geçiremedikleri Anadolu toprakları, silahsız işgalle ele geçirilmiş bulunuyor. Yer altı ve yerüstü kaynakları, yabancılarca ele geçirilmiştir.

Aydınlar, akademisyenler, gazeteciler; yabancı ülkelerin sözcülüğüne soyunmuşlar, zihin kirliliğinde araç haline gelmiştir.

Ne yazık ki saf ve temiz inançlı halk sessiz seyirci durumundadır.

Osmanlının son döneminde olduğu gibi devşirme sistemi devam ediyor. Demokrasi oyunuyla devşirmeler, yığınları; din adına, demokrasi adına, özgürlükler adına etkili ve yetkilidir.

Bu nedenle; anlatılmayan, eksik ya da yanlış anlatılan geçmiş tarihimize ve yakın tarihimize dair olan bitenleri hatırlamak, hatırlatmak şimdi olan bitenleri doğru anlamak ve geleceğe yönelik niyetleri netleştirmek gerekir.

Olanlar ve olacak olanlar, tüm bilinenleri ile anlatılmalıdır. Anlatılmazsa, halkın bu alandaki boşlukları ve arayışları yanlış ve çoğu zaman da tehlikeli bilgiler ile doldurulacaktır.

Bir milleti tek bir hedef doğrultusunda toplamak, vatan birliği ve gelişimi için çalıştırmasını sağlamak ancak ve ancak, vatan için mücadele vermiş kişi ve kuruluşlarla ilgili gerçekçi bilgileri ve vatan için verilen mücadeleleri en doğru şekilde anlatmaktan geçer.

Sessiz çoğunluk; ülke ve milletin varlığı için düşünceleriyle uygulamalarıyla çalışanlara, çaba gösterenlere yönelik yürütülen acımasız karalamaları dikkatle takip etmekte, gelişmeleri büyük bir kaygı ile izlemektedir.

Gerçekler; Bizans medyasınca, küresel gizli güçlerin medyasınca dile getirilmiyor.

Çoğunluk; olan bitenleri öğrenmeye çalışıyor.

Bastırılmış gizli veya açık örgütler, yeniden hortlatılmıştır.

Vatan satılırken ve değerler altüst edilirken tepki göstermemek de, vatana ve millete ihanetin bir türüdür! Birçok iyi niyetli kimse bile ihanet içinde olduğunu farkında değildir.

Varolan savaşların teknik sahaları da geliştirilerek psikolojik yönden yıpratma veya bıktırılma yöntemi uygulanmaktadır.

Sloganlar, kavramlar dönemi yerine ortak değerlerde birleşme zamanıdır.

Türkiye henüz çözülmemiştir, dimdik ayaktadır, ayakta kalmaya devam edecektir.”

Burhan Aydın