09 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Seyircisiz derbi yakışmadı-(TAMAMI)

Onur Belge

Onur Belge

Eski Yazar

A+ A-

Sezonun ilk derbisine geldik dayandık. Bakın bakalım gündemi neler meşgul ediyor. Doğrusu böyle maçlardan önce neler yapılmazdı. Çünkü vakit vardı. Şimdi bir maçtan çıkıp bir başka maça girdiğimiz için nefes nefese bir şeyler yapmaya çalışılıyor. Yalnızca şehitlerimiz ve deprem nedeniyle değil, galiba sıkıştırılmış maç trafiği yüzünden de bir türlü havaya giremiyoruz. Öyle ya perşembe oyna, pazar oyna, Çarşamba Şampiyonlar Ligi, ilerki hafta Hırvatistan maçı, anlatırken bile soluksuz kalıyor insan.

Yine de taraftar hazırlığını yapıyor, kendini maça kadar havaya sokmaya çalışıyor. Tabii teknik direktörler ve her iki tarafın futbolcuları da... Başta sakatlıklar olmak üzere çeşitli nedenlerle Carvalhal ve Aykut Kocaman boyuna sahaya çıkan onbiri değiştirmek zorunda kalıyor. Bu da sağlıklı bir değerlendirme yapmayı zorlaştırıyor.

Beşiktaş acaba "genç" Aurelio ve Fernandez'i mi tercih edecek, yoksa Necip-Ernst ön liberolarıyla mı oynayacak. Quaresma orta alanın sağında, Simao solunda olacaklar elbette. Ama sakatlığı geçtiği söylenen Almeida ne olacak? Ya da bir kağnıdan aha ağır olan Edu yine taraftarları fıtık edecek mi?

Benzer sorunlar Fenerbahçe için de söz konusu. Özer ve Stoch orta alanın kanatlarında oynadıklarında fizik gücü düşük, kırılgan bir takım ortaya çıkıyor. Ayrıca ortaya doğru kat ettiklerinden özellikle Alex sıkışık alanda oynamak zorunda kalıyor. Bilindiği gibi Alex dar alana sıkışırsa zorlanıyor. Mehmet Topuz'un dönecek olması hendikap, böyle darbeli maçta sakatlıktan yeni toparlandığı için verimi acaba nasıl olacak? Kaleyi yeniden devralacak Volkan için de aynı şeyler söz konusu. Velhasıl üç bilinmiyenli, daha doğrusu bilinenli bir denklem. Ama şu karşı tarafın seyircisi alınmayacak kararı yok mu? Bu beceriksizlikle siz Türkiye'de daha çok şeyi kamplara ayırırsınız.

Ayda Uluç ile WTA Efsanesi

Futbol profesyonellik ve yaşam tarzım. Ama tenis de çocukluğumdan bu yana sevdiğim ve fırsat bulduğum an içine girmeye çalıştığım bir spor. Tenisi neden sevdiğimi Londra'da yaşadığım 1985-86 yıllarında anladım. Hani Boris Becker'in en genç Wimbledon şampiyonu olduğu yıllarda. İki yıl üst üste Wimledon izlemek, hem de gençken, bir başka duygu. Kremalı çilek yemek bile ritüelik bir şekilde oluyor inanın. Her yeşillikler içinde, insanlardan güleryüz, temizlik, sağlık ve spor fışkırıyordu. "Allahım, bir gün Türkiye'de böyle şeyler görebilecek miyiz" diye düşünmüştüm.

Evet, görebilir mişiz. Mutlaka daha önceki başkanlarımız de ellerinden geldiği kadar tenis sporuna hizmet ettiler. Ama Sayın Ayda Uluç Federasyon Başkanı olunca çıta inanılmaz bir şekilde yükseğe sıçradı. Belki de bir kadını bekliyordu bu spor, ruhundaki esnekliği, hayal gücünü karizmatik yapısı ile tenise örtüştürsün diye. Belli ki Türkiye'nin dinamiklerini nasıl harekete geçireceğini iyi biliyor. Hantal yapıyı bir yerleri pek de ürkütüp rahatsız etmeden harekete geçirmeyi biliyor.

Tam tahmin ettiğiniz gibi, WTA Championships'in üç yıllığına İstanbul'a getirilmesinden bahsediyorum. Hani dünyanın en büyük 8 kadın tenisçisinin iki grupta turnuva usulü ile birbirleriyle oynamasından ve final yapılmasından. Ayda Uluç'u tanımayanlar için söylüyorum, son derece alçak gönüllüdür. Sanki tüm bu işleri beceren ekibin başındaymış gibi değil.

Düşünün ilk gün Sinan Erdem salonundayım, Wozniacki, Sharapova, Kvitova, Azarenka, Li Na, Zvonoreva, Stosur, Radwanska hemen yanı başınızda. Sıcacık gülümsemeleriyle, uzattığınız elinizi sıkıyorlar. Ya da kortta mücadele ediyorlar. Ben onların televizyondaki maçlarını izlemek için sabahlara kadar uykusuz kalırken, şimdi yanı başımdalar. Tribünler tıklım tıklım, yalnız Sharapova'yı değil, tenis de seyretmek için tribünleri neredeyse 10 bin kişi doldurmuş. Uygarca salona gidiyor, yerinize oturuyor, hizmet alıyorsunuz. Bravo Ayda Hanım, biliyorum, sadece siz yoksunuz, ama tüm parçaları bir araya getirmiş olduğunuz için tebrikler.

Sporcu kardeşlerimi kucaklıyorum

Kullanacak kelime bulamadım. Spor yazarı, yorumcusu, muhabiri, oynayanı, seyredeni, yöneteni velhasıl herkesi kucaklıyorum. Çatlak seslere bakmayın, işte Türkiye bu. İşte birlik, beraberlik bu. Televizyon spor programlarını, gazete sayfalarını, maçları izlerken, verdiğimiz şehitler ve deprem için davranışlar göz yaşartıcıydı. Ayrıca bir o kadar kararlı ve "yaşama, spora devam, bizi yıldıramayacaksınız" tavrı vardı.

Elbette ki, Türkiye'nin dört bir yanının bu konudaki tavrı ortada. Sorumluluk bilinci, şerefsizler dışında mükemmeldi. Benim endişem, hani bazan cıvık ve kalitesiz olduğundan şikayet ettiğimiz spor programları ile, gazete sayfaları "acaba bir gaf yapar mı" idi. Ne gezer, lafımı ağzıma, düşüncemi beynime tıktılar. Hıçkırıklarım da boğazımda düğümlendi. Neredeyse televizyon ekranına sarılıp öpecektim aynı yolu yürüdüğümüz insanları. Ne olur bundan sonra da böyle davranalım, bizi birleştiren nedenleri unutmayalım.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları