04 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sheffield, burjuvaları taca attı

Onur Belge

Onur Belge

Eski Yazar

A+ A-

Fenerbahçe bu gece İngiltere'de Sheffield United takımı ile çok anlamlı bir karşılaşma oynayacak. Bilenler çok, bilmeyenlerin ulaşması kolay bir bilgi Sheffield United'in, 1857 yılında Sheffield Club adıyla kurulan ilk futbol kulübü olması. Düşünün ki, İngiltere Futbol Federasyonu ondan ancak 6 yıl sonra kurulabilmiş. Bunlar ansiklopedik bilgiler. Bu bilgilerin yorumlanması, analizi ise bazılarının pek işine gelmeyen şekilde gelişir. Hani futbolu aşağılamak isteyenler insanları uyutmanın "3 F"si derler ya... Öyle mi acaba?

Başlangıçta öyle, o yıllarda İngiltere'nin Yorkshire bölgesinde başta kömür madenleri olmak üzere emekçiler her zaman olduğu gibi zor koşullarda çalışıyorlar. Sağlık, sosyal konular, yoksulluk hiç farketmiyor. Bizdeki Soma durumu anlayacağınız. Maden sahipleri olan burjuvalar toplanıyor, spordan anlayanları da aralarına alıp futbol denen oyunun modern şeklini, kurallarını falan koyuyorlar, kitaba geçiriyorlar. Amaç maden işçilerinin boş zamanlarında "Sendikacılık, sosyal güvence, sağlık güvencesi" falan gibi "Boş işlere!" olan haklı ilgilerini futbol sahalarına çekmek.

Kim kurdu, nasıl kurdu gibi soruları geçin. Futbol öylesine bir tutuyor ki, Sheffield Club kurulur kurulmaz parlayıp gidiyor. Ama burjuvaların planladığı gibi değil, futbolcuların, emekçilerin istediği gibi. Hem de öylesine ki, o günleri araştırırsanız, emekçilerin haklarını futbol alanlarında nasıl aradığını romanlarda, gazetelerde bulacaksınız. Yani sizin anlayacağınız daha icat edildiğinde diyelim, futbol yalnızca futbol değil. Futbolun güzelliği ve futbolcunun üstünlüğü bugün hala aynı yerde. Yani ağır işçilerin, emekçilerin üretimi futbol, apartman çocuklarının değil. Ama Türkiye dahil tüm ülkelere bakınız. Kapitalistler, planlayıcı burjuvalar eliyle futbolun parası sömürülmeye çalışılıyor. Ancak, işte Sheffield çıkıyor, Fenerbahçe ile "Soma için" yani madenci dayanışması adına maç yapıyor. Böylece emekçiler bir kez daha kendini sömürmek isteyenleri taca atıyor. Ben televizyonun başına bu duygular ile geçeceğim, sizi bilmem.

ORHAN BERK

Kaybettiklerimiz çoğalıyor, artık cenaze törenlerine yetişmek bile bazen zor oluyor. Hatta aynı gün aynı saatte, İstanbul'un iki yakasında kaybettiklerimizin törenleri yapılabiliyor. Geçtiğimiz hafta da spor yazarı arkadaşımız Orhan Berk'i kaybettik. Pek çoğunuz için onun adı bir şey ifade etmeyebilir. Kendisi Konyalı idi ve orada toprağa verildi. Haber aldığımda artık yetişemeyecek durudaydım, çok isterdim son yolculuğunda hazır bulunmayı.

Ben de önceleri iyi tanımazdım sevgili Orhan Berk'i. Hatta tanıdığım zaman da ilk başlarda tedirginlik duymuştum. Bilirsiniz o tipleri, laflarını hiç sakınmazlar, doğruları öylesine doğrudur ki, eğilmek bilmezler. İşte öylesine nesli kalmamış bir spor yazarı idi. Sonraları çok seviştik. O ve sevgili Cihat Yazıcı başta olmak üzere tüm arkadaşlar, Konyaspor medyasını, Türkiye platformuna taşıdılar. Başı dik yaşadı, bu dünyaya da öyle veda etti Orhan Berk arkadaşımız, mekanı cennet olsun. Allah sevenlerine sabır versin.

CAN BABA VE BAYRAM

Bazan düşünüyorum, tanrı bana iltimas geçti galiba. Öyle inanılmaz insanlarla beraberliğim, dostluğum oldu ki, raslantılara şükrediyorum. İhap Hulusi Görey'i daha önce yazmış mıydım, hatırlamıyorum. Ama bugün Can Baba'yı (Yücel) anmak istedim. İnanabiliyor musunuz, Kınalıada'da eski yazlardan bazı günerde tavla bile oynardık. Çocukları, eşi, baldızı Sema-Asaf Köksallar'ın evinde, yalı dediğimiz deniz kıyısında... Bu işler anlatılmaz yaşanır. Bugün bayram bitmiş olacak. Ama ben onun şiirini buraya alıp bayramınızı kutlamak istedim. İşte şiiri:

Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...

Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...

Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.

Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek,

kurda kuşa yem olmayıp "Çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...

Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır. Yoğun bakımda sancılı geceyi

ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle...

En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek,

korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.

Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye,

saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.

"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır. Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...

Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler,

yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.

Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi,akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi,

sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.

Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram...

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları