08 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Siber Güvenlik Teorisi

Ali Alsaç

Ali Alsaç

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen hafta dünya genelini etkisi altına alan CrowdStrike isimli siber güvenlik şirketinden kaynaklanan bir siber güvenlik problemi dikkatlerimizi tekrar bilişim alanlarındaki bağımsızlığın önemine çevirdi.

Bilginin üretiminde ve paylaşımında siber ortamlar kullanılmaktadır. Bilgi ve verilerin iletilmesini sağlayan bu siber ortamların güvenilirliği çeşitli kanunlarla güvence altına alınmasına rağmen çeşitli niyetlerle bu alanlara yönelik siber saldırıların yapılmasını önlemek o kadar da kolay olmamaktadır. Hırsız evin içindeyse kilit neye yarar, işin özü budur. Kullanılan araçlar “milli” değilse ülkemizin mali kaynakları yurtdışına akar, bilginin güvenliğini bırakın “bilginin, verinin” kendisi de yurtdışına akar.

Siber altyapımızın milli araçlarla donatılması için 2000’li yılların başından günümüze varan önemli çalışmalar yapılmaktadır. Ergenekon-Balyoz kumpaslarında Fethullahçı şebekelerin suç alanlarının başında siber alanlar gelmekteydi. Sahte belgeler üretir, sosyal medyalarda hedef alacakları kişi ve kurumlara karşı bir linç kampanyası yürütürlerdi. Devletin güvenlik kurumlarına yerleştirdikleri ajanları aracılığıyla elde ettikleri bilgi, veri ve belgeleri yurtdışındaki operasyon merkezlerine ilettikleri de mahkemelerce tespit edilmiştir.

Görüldüğü gibi sadece bilişim araçlarındaki milli üretim tek başına ülkemizin milli güvenliğini korumak için yeterli olmayacaktır. Güvenlik riskimizi hafifletecektir ancak tehdit tamamıyla bertaraf edildi demek için daha köktenci bir stratejiyle hareket etmeliyiz. Bir yandan siber altyapımızı millileştireceğiz, diğer yandan devletin FETÖ, PKK gibi öncelikli düşmanlara karşı mücadelesini keskinleştireceğiz. Teknolojide milli yönelişin başarısı emperyalizme karşı direnen, direncini güçlendiren, ordu-millet-devlet bütünlüğünü sağlayan bir anlayışa bağlıdır.

Siber Güvenlik Teorisi - Resim : 1

DEVRİMCİLİK TÜRK MİLLETİNİN ÇIKIŞ YOLUDUR

PKK’yı, FETÖ’yü ve başı sonu emperyalizmle hemhal olan tarikatları iktidar ortağı yaptıktan sonra en gelişmiş teknolojileri kullansan bile milli güvenlik sorununu yönetemezsin. Biz zaten bu teknolojileri, silahları, uzman kaynağını bu vatansız emperyalist uşaklarını tarumar etmek için üretmiyor muyuz, tedarik etmiyor muyuz? Her şeyin ötesinde şehitlerimiz var bizim. Demokrasi oyunu oynayacaksak kimse kusura bakmasın ama bu kadar masraf yapmayalım. Milli teknoloji üretmek için de kafa yormayalım. Emperyalizme teslim olalım, onlar bize bir “güzellik” yaparlar. Bu zihniyette olanları görüyoruz.

Cumhuriyeti devrimle kurduk. Korumak için devrimciyiz. Alacağımız kararlar, tavrımız, duruşumuz devrimci olacaktır. Milli savunmamızı batı merkezli bir çamurda patinaj çektiren neoliberal ezberlere karşı devrimcilik Türk milletinin çıkış yoludur.

Bu fikirlerden yola çıkarak, Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı (2020- 2023) kapsamında belirlenen stratejik amaçlar içinde yer alan “Siber güvenliğin milli güvenliğe entegrasyonu” ve bir diğer amaç olan “Uluslararası birliğinin geliştirilmesi” üzerinde önemle durduğum noktalardır. Metinde geçen “entegrasyon” kelimesine takıldım; “Birleşim, bütünleşme, uyum” kavramlarının kullanılmasını öneriyorum.

Siber güvenliğin Milli Güvenlikle uyumlu şekilde bütünleşmesinin önemine yukarıda değindik. Savaşacağımız hedeflerde, kazanacağımız amaçlarda çok net olacağız. Savaşacağımız hedefi komuta merkezine oturttuktan sonra geçmiş olsun artık kazanacak bir amaçta kalmaz.

Diğer nokta ise Uluslararası İş birliği konusudur. Türk devleti istisnası tüm devletlerle görüşürüz. Düşmanla da görüşür, dostla da görüşürüz. Yeri gelir düşmanla daha çok görüşmek bile gerekir. Savaşan, mücadele eden, sorumluluk alan bir hükümet çeşitli taktikler doğrultusunda dinamik bir dış temas yürütmesini destekleriz. Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de makasa almak isteyenlerin arkasından Libya’da dolanırız.

Milli devleti neoliberalizmle uyuşturmak mümkün değildir. Bu çerçevede siber güvenlik alanlarında da kimlerle iş birliği yapmamız gerektiği de tüm toplumun bilincinde belirmektedir. Türkiye’nin hava sahasının korunmasında önemli bir destek S400’ler ile Rusya’da geldi. Çin ile çok yönlü savunma çalışmaları yapıyoruz. Amerika Yunanistan’ın iplerini tutmuş bazen gevşetir gibi yaparak bizi tehdit ediyor. Güneyimizde ikinci İsrail’i kurmak için PKK’yı eğitip donatıyor. Bu şartlar altında hangi ülkelerle iş birliği yaparız?

Savunma sistemlerimiz NATO ile “entegre”. Türkçemiz bile NATO ile “entegre”. “Entegre” olmaya başladıkça Türkçe’ ye “bye bye” demişiz anlaşılan. Siber güvenliğimiz NATO ile uyumlu. Ülkemizin milli planlarını NATO’nun kontrolünden kurtarmakta zorlanıyoruz. Geçen yazılarımızda bahsettik; Türk Kırmızısı NATO savaş oyunlarında Mavi ile değişti, Kırmızı düşman ilan edildi.

Siber güvenliğin milli güvenliğe entegrasyonu ve uluslararası birliğinin geliştirilmesi amaçlarımıza bir de bu açıdan bakılmasını öneriyorum. Düşmanı karargâha almıyoruz. Düşmanla savaşacak imkanları sağlayacak iş birliğine yöneliyoruz. Aksi durumda sana vermedikleri F35’ler Yunanistan’ı ateşe süren akılsız yöneticilerinin dilinde bir tehdit olarak zikredilir. Siber sırlarımızı NATO’nun gözü önünde FETÖ militanlarınca Yunanistan’a kaçırılır.

Şimdi teknoloji konuşabiliriz. En iyi teknoloji yukarıda bahsettiğimiz bilinç açıklığına sahip uzmanların önerileriyle üretilecektir. Çünkü Türkiye’nin Yönünü ve Eylemini biliyorlar artık.

Son olarak, siber güvenlik konusunu su altı iletişim kablo ağ sistemi ile birlikte değerlendirmemiz gerektiğini ilgililere hatırlatırım. 24 Mart 2024 tarihli Biz Yaparız programını tekrar izlemenizi öneriyorum. Programda “Dünyayı saran fiber ağları” inceledik. Siber de güvenlik için BRICS’e önderlik yapma görevi bizimdir. Mazlum milletlere önderlik yapacak birikime sahibiz.

Üçüncü dünya savaşı uyarılarının yapıldığı bugünlerde “bahane” olacak konulardan birinin su altı iletişim kabloları olduğunu düşünüyorum. The Times, The Economist gibi emperyalizmin propaganda haber araçları bu konuda Rusya’yı ve Çin’i suçlayan yayınlara başladı. Bu konuyu incelemeye ve Türk milletini uyarmaya devam edeceğiz.

Türk ordusuna, emniyetine, güvenlik güçlerine, isimsiz kahramanlarına güveniyoruz. Türk milletinin gözü, kulağı sizinle.

PKK FETÖ emperyalizm Neoliberalizm NATO
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları