26 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şiir kurtarıcıdır

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-
Şiir evrensel özün kendisini taşır. Şiir sanatını kurtarıcı yapan da budur. Bu cevher insanın özüyle anlam kazanır.
Şiir aynı zamanda insanın özünü, bütün çatışmalarıyla, zıtlıklarıyla birlikte aynı cevherde yansıtır. Bunu yaparken şiir insanın yetkinleşme yollarına karşı, aykırı hiçbir sürecin içinde bulunmaz.
Şiirin everensel özünü insanlık tarihi boyunca vazgeçilmez kılan, insanın hayatta kalabilmesi ve yücelmesi için taşıdığı sanatsal özdür.
Şiirin evrensel özü, bütün şiir yapıtlarının toplamı olarak ortaya konurken, aynı zamanda tek tek şiirlerde de yansır. Yaşamın her alanında görev üstlenen şair, bu mücadelede yüklendiği sorumluluğun gereği olarak gerçekçi dünya görüşüne ve aynı zamanda sağlam siyasi dayanaklara ihtiyaç duyar.
İnsanlık gelecekte daha da yetkinleşecekse bu, bugün verdiği mücadelelerin başarısına bağlıdır. Millet, insanlığın ulaştığı birlikte yetkinleşme ve insanlığı geleceğe taşımanın en yüce biçimidir.
Toplumsal yaşamın gelişmesine karşı örgütlenen aldanmış gerici güçleri her aşamada uyarmak, durdurmak da şiirin görevidir. Çünkü şiir uyarıcı ve kurtarıcıdır. Şiirin yargısına direnenler, tarihin ileriye dönen tekerleğini durdurmaya çalışanlar o tekerleğin altında ezilip giderler.
Çıkma büyük millet direğine!

Çıkayım deme Türk milleti direğine,
Kapılırsın yüksek gerilimine.
Çarpar seni kırk bin yılın voltajı,
Affetmez dokunanı, çünkü yıldırım
Ordularının başkumandanı, inmedi atından.


Aldanıp halatların sakinliğine,
Çıkayım deme büyük milleti direğine,
Dokunma, kurcalama çarpılırsın.
Bin megavat tarih akıyor o halatın içinde,
Bin halk, vurmuş namusunu çeliğe.


O çeliğin kasında özgürlük yürür,
İnsandan insana geçer evrenin enerjisi,
Gider gelir Trakya’dan Harran’a…
Huyumuzun, suyumuzun yüksek debisi,
Dünümüzle, yarınımızla yüklü…


Çıkayım deme, büyük millet direğine,
O, kumpanya direği değil.
Dokunma, kül eder dinamosu,
Tellerinden akıl geçer, kör inanç değil.
Şaka bilmez, çünkü baldırı çıplak
Akımının, altı fazdır anayasası.


Duymuyorsun derin uğultusunu devin,
Akıncı naralarını, top seslerini…
Dağların homurtusunu işitmiyorsun,
Tıkamış kulağını yobazlık kini.
Tutuldun gene eski hayaline,
Koşuyorsun devrikler Cehennem’ine.


Kininle uyuttun aklını, uydun Şeytanrına.
Güvenip kafatasının kalınlığına,
Takmaya kalkma, o ampulü trafoya,
Patlatırsın, gidersin bok yoluna…
Demedi deme, diye bir daha diyorum:


Çıkayım deme, Türk milleti direğine,
Kapılırsın yüksek gerilimine,
Çarpar seni kırk bin yılın voltajı.
El sürme, kurcalama çarpılırsın…
Kurtaramaz seni gizli saklı hesapların,
Süpürselerdi dersin keşke, bir metelik deliğe!