Şike, suikast ya sonra!
Şimdi geldik Kars’a, artık ne olacak dersiniz acaba? Evet, Kars’a gelmek deyimi halka mal olmuştur. Yani gelinen sınırı çizer. Aydınlık ve aklı başındakiler 3 temmuz operasyonunun şike olayı olmadığını defalarca anlattılar. Zaten gelinen noktada her şey açıklığa çıktı. Şike başka bir şeydir ve dün vardı, bugün var, yarın da olacak. Türkiye’yi yöneten ve artık iktidar üstüne çıkan güçler ülkenin dönüştürülmesi ve bölünmesinde Fenerbahçe’yi tekrar, tekrar kullanıyorlar.
Şüpheliler yakalanmış, ifadeleri alınmış, av tüfeğiymiş falan filan. Geçiniz, ben polis çocuğuyum, Sarıkamış’ta da yedek subaylığımı yaptım. Askerlik yapan her Türk erkeği gibi, silah nedir bilirim, tehlikesini bildiğim için de taşımam, kullanmam. Köy imamı bile olamayacak birini göreve getirirseniz, açıklamaları o vali bey gibi olur. Hazret, taş atıldı söyleminden, sekizlik av tüfeğine kadar geldi. Sekizliği alın, ben 50 metrede, otobüs camının arkasında duracağım. Saçmalar cama çarpıp yere düşmezse Boğaz köprüsünden aşağı atlarım.
Avcılar bu açıklamalara nereleriyle gülüyorlar biliyor musunuz? Bırakın ördeği, çulluk, karatavuk bile o saçmalarla ölmez. Sadece yaralanır, avcı gereğini yapar. Bu yapılan Trabzonlu mrabzonlu falan değil, resmen profesyonel işidir. Şimdi bundan sonrası önemlidir. Artık terör cinini lambadan çıkardılar. Cin, kendini lambadan çıkaranı da tanımaz. Bundan sonra sorulacak soru korkutucudur. Şimdi namlunun ucunda kim var? Yanıtın aklıma gelen olmamasını dilerim. Deliller sahte çıktıkça, Balyoz-malyoz, savcı kurtarma operasyonu cacık olunca iş buraya dek vardı. Fenerbahçe ve Türk futboluna, Türk gençliğine yaptığınız kötülük yeter. Artık başka kapıya, hadi kış, kış kış...
SİZ KİM OLUYORSUNUZ BEYEFENDİ?
Fenerbahçe’ye yapılan silahlı saldırıdan sonra, çoğu futbolsever, vatansever gibi benim de uykularım kaçtı. Gelişmeleri yakından izlemeye çalışıyorum. Bu bağlamda Fenerbahçe yöneticilerinin yaptığı basın toplantısını da sonuna dek izledim. Doğrusu son zamanlarda sağa, sola çatmalarına alıştığımız klasik yönetici söylemlerinin çok üzerindeydi. Aklı başında, sağ duyulu ve her kesimi buna karşı dikkatli, hazırlıklı olmaya çağıran bir ifade vardı.
En dikkatimi çeken şey de Sayın Deniz Tolga Aytöre’nin, “suçlular bulunana dek maçlara çıkmamayı düşünebiliriz” açıklamasıydı. Suçluların bulunması isteği nedense tepki gördü. Acaba bulunmasını istemeyenler mi var. Ve de yanıt bir gün sonra geldi. “Fenerbahçe maçlara çıkmazsa sonuçlarına katlanır...” Söyleyen kimdir diyorsunuz, Sayın Kulüpler Birliği Başkanı... Göksel Gümüşdağ beyefendi son zamanlarda Federasyon Başkanı gibi çok şeye açıklama getiriyor da, kimin fikri olduğunu, kimin fikirlerini oraya getirdiğini herkes biliyor.
Söyleyin bakalım, açıklamaların muhatabı Federasyon mu, yoksa Kulüpler Birliği mi? Maçların düzenlenmesi Federasyona mı bağlı, yoksa Kulüpler Birliği’ne mi? Sayın baylar, bunu söylediğimiz zaman kızıyorsunuz, alınıyorsunuz. Herkes sınırını ve yerini, yetkisini, sorumluluğunu bilmeli. Fenerbahçe silahlı saldırıya uğradığı için neredeyse suçlu olacak. Hala anlamıyor musunuz, ey ehli vatan. Vallahi kuyuya değil ama Kınalıada’nın arkasından açık denize, Sivriada’ya doğru bağırmak geliyor içimden. “Midas’ın kulakları eşşek kulakları” diye...
HANİ PASSOLİG, E BİLET YAKALATACAKTI?
Ne oluyor bu tribün kapatma cezaları. Hani e bilet olursa, passolig olursa tribün suçlularını kolayca yakalayacaktınız. Kimi yakaladınız, bir açıklayın bakalamı, gariban Zonguldaklı Galatasay taraftarından başka. Yalandan Pinokyo gibi burnunuz uzayacak. Ama bunu ilk kez yapmıyorsunuz ki... Sıkıştığınızda, parayı götürmek istediğinizde sığındığınız liman. O biter başka yere dönersiniz. Yalanınız 5138 ile başladı, 6222 ve değiştirilen 6222 ile devam etti. Biz o zaman da karşı çıkmıştık, şimdi de palavra olduğunu tekrar ediyoruz. Tanıklarımız ve yasanın çıkmasına taraftar olmadığımızın tanıkları, aynı fikirde olduğumuz Sevgili Mehmet Atalay ile o zamanlar Spor bakanımız olan Sayın Mehmet Ali Şahin. Söylediğimiz şuydu, gerekli yasalar var, işletilmesi sağlanırsa yeni yasaya gerek yok, karışıklık yaratacak. Sonra ne oldu, 5138 işe yaramadı diye hep aynı kafanın marifeti olan 6222 masalı ortaya çıktı. Sonrasında anlaşıldı ki, aslında o yasa Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’yi dinleme ve düzmece delillerle yakalayıp Fenerbahçe’nin başından uzaklaştırma yasasıdır. Kimi veya kimleri getirmek istedikleri bile belli. Merak ediyorum, şimdi ne yapacaksınız, tribünlerin boş olmasını nasıl açıklayacaksınız. Neredeyse her maç boş tribünlere oynanıyor. Ama en tehlikelisinin farkında değilsiniz. Fısıltı gazetesi dedikleri halk ne konuşuyor biliyor musunuz? “Kasdi tribün kapatma cezası veriliyor ki, tribünlerde iktirada toplu protesto olmasın diye” Futbol seyircisi uyanıktır, gerçeği hemen görür. Bırakın futbolumuzun yakasını.
BEŞİKTAŞ’IN PENALTISINI YEDİLER
Günlerdir futbol yorumcularından, özellikle eski hakem tayfasından masallar dinliyorum. Başakşehir maçında Yalçın’ın açık bir şekilde açık kolundan dönen topunun penaltı olmadığı söyleniyor. Bırakın efendiler, ayıptır ayıp. Mete Kalkavan benim de beğendiğim bir hakem kardeşimiz. Ama basireti bağlantı, penaltıyı veremedi işte o kadar. Bunu başka yerlere çekmenin, “değildi” demenin yeri yok.
Eğer derseniz bundan sonrası felaket. Her maçta buna benzer bir dolu olay oluyor. Seminerdeydik, sizler de anlattınız, Hollandalı hoca da. Zaten hep söylenen o değil mi. Kollarınızı açarsanız niyetiniz hedef büyüterek kopu engellemektir, penaltı verilmelidir. Maçı bir daha izleyip Yalçın Ayhan’ın beden diline bakınız. Başını eğip gidiyor, büyük bir olasılıkla o anda hakemin penaltı çaldığını düşündü. En çok canımı sıkan da Abdullah Avcı Hoca’nın “seyrettim, penaltı değildi” demesi. Yapma be Hocam, Milli Takım’da çalıştın. Penaltıydı, hakem vermedi desen büyürdün.