21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şimdi sıra kara çocukta mı?

Sezer Özseven

Sezer Özseven

Site Yazarı

A+ A-

Türkiye son birkaç yıldır iğrenç bir yabancı düşmanlığı iklimi içerisinde darbeler alıyor. Ümit Özdağ gibi popülistlerin Suriyeli ve Afgan sığınmacılar üzerinden başlattığı yabancı düşmanlığı kışkırtması şimdi de Türkiye’de yaşayan Afrika kökenli kardeşlerimize sıçradı.

KARA ÇOCUĞA ELLEŞMEYİN

Afrika kökenli kardeşlerimiz Türkiye’de uzun yıllardır çeşitli bölgelerde, mahallelerde yörenin insanıyla karışmış bir şekilde yaşıyor. Bu karışmışlığın son yıllarda kitleler halinde göçen Suriyeli, Iraklı ve Afgan sığınmacılar gibi birkaç yıllık bir mazisi yok. Hatta öyle ki bazı bölgelerde “Afro-Türkler” olarak anılan, yıllar önce Afrika’dan göçmüş ama sonradan Türkleşmiş vatandaşlarımız var. Burada bağlantısını paylaştığımız haberdeki(Youtube: Kökenleri Afrika’dan şiveleri Ege’den/AA) vatandaşlarımızın tenleri dışında bizden hiçbir farkı yok. “Heç hissetmiyom yabancı gibi. Dışarları getti mi ozman yabancı gibi hissediyom” diyorlar.

Yine birçok şehrimizde Afrika’dan gelmiş üniversite öğrencileri Türk öğrencilerle birlikte okuyor. Afrika’dan gelip Türkiye’ye yerleşmiş ailelerin çocukları Türk çocuklarıyla birlikte ilkokula gidiyor. Dünyadaki birçok ülkenin aksine Türkiye’de ten rengi ırkçılığı hiç olmadı. Nihal Atsız tipi Türk ırkını yücelten, üstün gören ırkçılık biçimleri az da olsa bir kitleye ulaştı ancak ten rengi üzerinden insanları aşağılama bizim insanımıza bulaşmamış bir lekeydi. Hatta aksine siyah tenliler toplumda genelde sempatik, dost canlısı bulunurlardı.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde taraftarlar siyahi futbolculara muz atarken ülkemize gelen siyahi futbolcuları taraftar bağrına basardı. Çocuklar ailelerine “onların rengi neden farklı” diye sorduklarında aileler “onlar çikolatadan” derlerdi, ırkçılık tohumları ekmezlerdi. Mahallede bir siyahi çocuk sorun yaşadığında büyükler “elleşmeyine kara oğlana, kara çocuğa” derlerdi. Burada “kara çocuk” ifadesi bir ötekileştirme olarak değil bir sempati ifadesi olarak kullanılırdı.

2 YILDA NE DEĞİŞTİ?

Sosyal medyada çok sevilen bir Afrikalı kardeşimiz var. “Musti Kusti” adında. Uzun yıllardır Türkiye’de. Şehirlerimizi, köylerimizi bisikletle gezerek sosyal medyada içerik üretiyor. Geçen günlerde yaptığı bir röportajda kendisine “Türkiye’de ırkçılık var mı” sorusu üzerine şunları söylüyor:

“Yıllardır Türkiye’deyim. Türkiye’yi karış karış gezdim. Hiçbir zaman bu soru bana sorulmamıştı. Bu bile bence önemli. Şu an soruluyor. Şu an sorulmasının sebebi ise nefret propagandası. Son 2 yılda bu nefret propagandasına alet olan çok insan var. Sinek küçüktür ama mide bulandırır. Nefretin başardığını iyilik ve merhamet yok edebilir. Son 2 yılda başlayan ırkçılığı yok edebiliriz.”

Bu sözler aslında uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan bir yabancının gözünden yabancı düşmanlığı propagandasının etkilerini gösteriyor. Ne oldu da yıllardır “kara çocuk” dediğimiz kardeşlerimiz son 2 yılda düşman oldu?

Şüphesiz ki mesele sadece kara tenliler meselesi değil. Sığınmacı kardeşlerimiz üzerinden kışkırtılan yabancı düşmanlığı şimdi de kara çocuğun üzerine sıçradı. Vicdanı olmayan insan suretli canlılar, onların mazlum olmalarına sebep olan ABD’ye ses çıkaramayıp hınçlarını garibanlardan almaya başladılar. Bu aslında tam da ABD’nin istediği bir denklemdi.

Sosyal medyanın getirdiği en büyük yozlaşmalardan biri anonim olmanın getirdiği serbestlik. İnsanlar orada anonim oldukları için normal hayatlarında yapmayacakları şeyleri yapabileceklerini düşünüyorlar.

Birkaç gün önce bir iddia ortaya atıldı. Çok sayıda Afrika kökenli öğrencinin bulunduğu Karabük’te Türk öğrenciler HIV şüphesiyle hastanelere başvurmuşmuş. Kaynak neresi? “Karabük Üniversitesi İtiraf Sayfası”. Öğrenciler kimliklerini gizleyerek mesajlar atmışlar sayfaya. “HIV şüphesiyle hastaneye gittim” diyorlar. Doğru da olabilir yalan da. İnsanlar çok kolay sahte kimlikler oluşturup bu gibi iddialar ortaya atabilir. Resmi makamların açıklamalarına bakıyoruz. İl Sağlık Müdürlüğü “Bu tipi durumlar sürekli kayıt altında, takip ediyoruz. Olağanüstü bir sağlık durumu söz konusu değil” diyor.

Olay doğru olabilir, yanlış olabilir, abartılmış olabilir. Karabük’te yıllardır Afrikalı öğrenci sayısı çok yüksek. Bu durum öğrenci arasındaki demografik yapıyı bozuyor olabilir. Yabancı yoğunluklu bir üniversitede çeşitli dil ve uyum sorunları yüzünden Türk öğrenciler nitelikli bir bilimsel çalışmıyor yürütemiyor olabilir. Bunlar yaşanan sorunun nesnel zeminini oluşturabilir. Ancak birkaç gündür sosyal medyada bunun ötesinde bir ırkçılığın kışkırtılmaya çalışıldığını görüyoruz. Normal hayatta duymadığımız, duyamayacağımız sözleri sosyal medyanın vicdansızlığı işte şöyle dile getiriyor:

“Mevzu 3-5 tane cahilin maymun etiyle beslenen marsıklarla cinsel ilişkiye girip girmemesi değil.”

“türk erkeklerini kötüledikten sonra elin nijeryalı goblinleriyle birlikte olup hastalık kapan karabük öğrencilerini izlerken biz” “Karabük üniversitesi nde okuyan flörte aşıların tam mı diye sorarken ben”

“elinde mızrak g**nde yaprakla dolaşan afrikalı zenciler”

Ve daha binlercesi…

İLK DEĞİL SON DA OLMAYACAK

Afrikalı kardeşlerimize düşmanlık sadece Karabük Üniversitesi’ndeki bu iddialarla başlamadı. Yaklaşık 1 senedir çeşitli sözde mizah sayfaları siyah ten ırkçılığı üzerinden bu gibi paylaşımlar yapıyorlar.

Siyah ten ırkçılığıyla birlikte yabancı düşmanlığı yeni bir boyuta ulaşıyor. Rusya’nın Ukrayna harekatının ardından Ukraynalı sığınmacıların Polonya’ya gitmesiyle birlikte bir Polonyalı gazeteci “Gelenler beyaz tenli olduğu için kimse bir şey demiyor. Arap olsalardı hepsini geri göndermeye çalışmıştık” demişti. Gerçekten de bugün yabancı düşmanlığının “Batılılara” karşı değil Asya-Afrika milletlerine karşı bir düşmanlık olarak körüklendiğini görebiliyoruz.

ABD önce Asyalıların, Afrikalıların topraklarını işgal ediyor. Sonra da o mazlumlara sığındıkları ülkelerde yabancı düşmanlığını kışkırtarak işkence ediyor. Batı sisteminin çürüdüğü ve Asya’nın Batı sistemine bir alternatif olarak çıktığı koşullarda bu gibi kışkırtmaları da çok göreceğiz.

Mazlumun, ezilenin yanında olma düsturu milletimizin en derinlerde yatan zenginliklerindendir. ABD’nin, MOSSAD’ın etki elemanlarının çeşitli toplumsal rahatsızlıklarımızı kullanarak bizi bu zenginliğimizden mahrum bırakmasına izin vermeyelim.

HIV Afrika ABD Karabük Göçmen
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları