24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Şimşek gidici' deyip çalışmıyorlar!

Recep Erçin

Recep Erçin

Eski Yazar

A+ A-

Enflasyon denen canavar öyle bir şey ki bir defa hortladı mı onu mezarına geri sokmak o kadar kolay olmuyor. İşin içine bir de küresel etkiler girdi mi eyvahlar olsun. Neyse ki bu açıdan şanslıyız. Bloomberg HT'nin yayınladığı tabloya göre dünyada gıda fiyatları son bir yılda yüzde 2.1 düştü. Bizde ise yüzde 68.2 düzeyinde arttı. Şimdi buna biraz eğilmek lazım. Neden böyle diye bir bakmak lazım dedim. Şimdi TÜİK haziran ayı enflasyonunu açıkladı. Ondan önce Antalya Ticaret Borsası, Antalya hallerindeki miktar ve fiyat değişimleri tablosunu yayınladı. Orada gördük ki domates endeksi dışında mayıs ayına kıyasla hem sebze hem meyve fiyatları sırasıyla yüzde 5.95 ile 15.71 oranında artmış. Yaza girerken halde durum buysa manavda, çarşıda, markette fena! TÜİK verisine göre de taze sebze ve meyvede aylık enflasyon yüzde 6.07 düzeyinde.

410 TL CEZAYA CAN KURBAN!

Hemen herkes fiyatlardan şikayetçi. Kimse bir şey yapmıyor mu? Yapıyor. Dün Ticaret Bakanlığı açıkladı: 2 Ocak'tan bu yana yiyecek içecek hizmeti veren 114 bin 567 firmada yapılan denetimler sonucunda 47 milyon liradan fazla idari para cezası uygulandı. Firma başına kesilen ceza 410 lira! Cezalar caydırıcı olmayınca haliyle vurguna devamke..

Ne yapmak lazım gerekirse bir hafta işletme kapama cezası vermek lazım. Gerekirse işletme sahibine, hapis olmasa bile para cezasına çevrilmemek kaydıyla, toplum yararına hizmete mahkum etmek lazım. Tıpkı trafik kurallarına uymayanlara para cezası kesmek yerine doğrudan aracını bağlamak veya ehliyetine el koymak gibi kökten cezalar lazım. Özetle denetimler yoğun olsa da cezalar yetersiz.

BİR KELAM NELERE MÂL OLDU

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçen sene kahraman gibi ekonominin dümenine geçti. Hızlıca kendi programını devreye aldı. Aylar boyunca "Şimşek gidici" denilerek dezenflasyon programına Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Bakan Şimşek dışında kimse dört elle sarılmadı. Geçen süreçte Merkez Bankası'nda bir de Hafize Gaye Erkan krizi yaşandı ki bence dezenflasyon programının etkilerini sekiz ay öteye attı. Çünkü "Vatandaş yeterince kemer sıktı" mesajı "Daha faiz artmayacak, krediler daha fazla kısılmayacak" olarak piyasaca algılandı ve temmuz-aralık döneminde yapılan sıkılaşma buhar oldu.

Oysa geçen sene ekim ayında önceki başkan Hafize Gaye Erkan'a, sohbetimiz esnasında dezenflasyon süreci gözle görünür hale gelene kadar medyaya olabildiğince özel açıklama yapmamasını salık vermiştim. Neoliberal programa karşı olsam da enflasyonu düşürecek her türlü çabaya destek olmanın vatandaşlık borcu olduğunu da bilahare ifade etmiştim.

FAİZİ MESELE OLMAKTAN ÇIKARMAK İÇİN..

Neyse olan oldu. Şimdi bu konularda daha şahin bir başkan Fatih Karahan görev başında ve faiz konusunda da net mesajlar veriyor. Avrupa faiz indirimine başlasa da bizim için henüz erken. Bu işlerde ilk sinyali veren FED bile henüz temkinli. Bizim o cenahta Avrupa yerine ABD'ye bakmamız daha akıllıca.

Çünkü Avrupa ekonomileri hantal. Türkiye ekonomisi ise ABD gibi dinamik. Faiz meselesini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işaret ettiği üzere gündemden çıkarmak lazım.

Yüksek faizle gidilecek bir yer olamaz. Ama mevcut sistemde faizi işlevsiz bırakmak fiyatlama davranışlarını bozuyor. O noktada makul faizle para politikasını sıkı tutup, enflasyonu devirip, sonra da bu faiz meselesini mesele olmaktan çıkarmak lazım. Şimdi bu noktada maalesef Türk iş dünyası geçen sene "kahraman" ilan ettiği Şimşek'i perde arkasından çok sert eleştirmeye başladı. Bizim iş dünyamıza ne olsa yetmiyor. Kim gelse bir süre sonra işine gelmeyince ‘istemezük’ diyor.

BAKAN ŞİMŞEK BÜROKRASİYİ SARSMALI

Bakan Şimşek bir gün gri liste diğer gün ister Asya ister Atlantik ister Körfez olsun finansman peşinde koşup, başka gün ülke içinde kim vergi kaçırıyor diye çalışırken ekonomi bürokrasisi ise hantal hantal "Nasıl olsa gidici" diyerek seyrediyor. İş böyle olunca da dezenflasyon programını yavaş ilerliyor; siyasiler de halk da "O kadar faiz artırdık hani ne oldu şimdi?" diye sormaya başlıyor.

Enflasyon nasıl bir ahlaksız piyasa yarattı ise iş dünyasında ve bürokraside de ahlaksızlığa yol açtı. Bir defa herkesin şunu anlaması lazım: Şimşek evet gidici. Çünkü hiç kimse hiçbir makamda ömür boyu kalıcı değil. Ama enflasyon makul düzeye inip, faizlerin de vatandaşın rahatlıkla konut kredisi çekebileceği noktaya gelene kadar görevinin başında kalacağını düşünüyorum. O bakımdan "Şimşek gider, biz işimize bakalım." diyen bilhassa bürokrasi tayfasını şöyle bir silkelemek, iş dünyasını da hizaya çekmek lazım. Bu iş de vergi kaçırandan, sebepsiz zenginleşenden servet/rant vergisi almadan olmaz.

İHRACATÇININ YAKASINI BIRAKIN

Gelelim Ticaret Bakanlığı'na. Yukarıda da yazdık. Denetimler var. Bakan Bolat elinden geleni yapıyor ama yetmiyor. Çünkü odak enflasyonla mücadeleden ziyade ihracatçı birlikleri ile uğraşmak olmuş. Bu Ticaret Bakanlığı bürokrasisinde; biraz Nihat Zeybekci biraz da Mehmet Muş döneminden kalan bir hastalık olmuş. Bir defa ihracatçı birliklerinin özerk yapısı kabul edilmeli.

Şirketler, odalar ve borsalara ödedikleri zorunlu aidatlardan şikayetçiler. Ben ihracat beyannamesi başına kendisinden para kesilerek bununla birliğinin bütçesi oluşturulan bir ihracatçının bundan şikayet ettiğini duymadım. Ama birliklerin hemen her işine karışan Bakanlık'tan ciddi şikayet var. Örneğin bir ihracatçı birliğinin yönetim kurulu üyesi, sadece kendi firmasının yaptığı ihracatlarla yüz binlerce lira kesinti ödemiş. Kendi parasını kullanması engelleniyor. Kamuda tasarruf da bunun yüzü oluyor.

Oysa orası kamu değil özel bir yapı. En son dışarıdan genel sekreter atanınca neler olduğunu gördük. Bunlar doğru işler değil. Zaten kur artmıyor diye ihracatçı burnundan soluyor, bir de bu işler daha çok can sıkıyor. İş o hale geliyor ki esas talepler karşılanmayınca Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı, Bakan Şimşek'ten "ihracatçı yurt dışı harç pulundan muaf olsun" gibi acıklı bir istekte bulunabiliyor.

MAAŞA ZAM YOK AMA ÜRÜNE VAR

Konular uzadı ama iş burada bitmiyor. Bakın elektrik zammı konusu. Sanayicinin dilinde tüy bitti. Diyor ki; zam yap elbette maliyet artmış ama şunu yıldan yıla altı aydan altı aya yüklü yapacağına bir takvim belirle azar azar yap, biz de ona göre maliyetleri yönetelim. Çok mu zor. Bilemedim. Zammı yapan bakanlığa sormak lazım. Diğer bir konu malum bu temmuz ara zam yapılmadı. Ama sanki zam olmuş gibi hemen her şeyin fiyatına zam kondu. Ticaret Bakanlığı bu işi de araştırmalı derim.

Tabi bazı firmalar çalışanlarını korumak için ara zam yaptı. Duyuyoruz yüzde 15-25 düzeyinde. Zaten olması gereken de bu. Asgarî ücreti beklemek yerine kazanan firmalar kazancını işçisi ile paylaşmalı. Sonra çıkıp gelir dağılımı bozuldu diye oda, birlik, dernek kürsülerinden nutuk atmakla, para verip kendi söyleyemediklerini ekonomistlere söyletmekle olmuyor bu işler. Hemen bir vergi lafı duyunca da "Beyin göçü var bir de şirket göçü olmasın" demekle de olmuyor. Eşek yükü ile para kazanırken niye sesiniz çıkmıyordu, diye sorarlar adama!

Enflasyon TÜİK Antalya Mehmet Şimşek Merkez Bankası