Sinema yasasının getirdikleri
Uzun süredir beklenen, son günlerdeki yapımcı/ dağıtımcı-işletmeci tartışmasından sonra hemencecik ele alınan “Sinema Filmlerinin Desteklenmesi ve Sınıflandırması ile Desteklenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” nihayet TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Ya da diğer deyimle yürürlükteki yasa kimi güncel eklemelerle bir çeşit restore edilerek yenilenir gibi oldu.
Sinemayla ilgili her bir yasa ya da mevcut yasaya ilişkin yapılan eklemelerle yenilemeler, nedendir bilinmez, sinema ortamına getirisinden , çok neler götürecek gibisinden bir kuşku ile tedirginliği de beraberinde getirir. Ya da yıllardır böylesine bir durumla karşılaştığımız için beklentilerimiz, olumluluktan çok olumsuzluk içerir. Çünkü devlet baba ne zaman sinemaya el atma gereksinimi duymuşsa, inanın abartı değil, hep sinemanın anası ağlar olmuştur. Onun için devletin -daha doğrusu siyasal iktidarların- sinemaya her yaklaşımında tedirgin olup kuşku duymamak bir bakıma kaçınılmazdır.
Üzerinde kimi değişiklikler yapılan bu yasa da bizi yanıltmadı... İlk bakışta sinema ortamının beklentilerini karşılar gibi görünse de, aslında eskisini aratacak denli kimi tedirgin edici durumları da beraberinde getirdi. Yani; kimi sorunlara getirdiği çözümlerle, asılında yeni sorunların oluşmasına bir bakıma zemin hazırladı.
Yine de pek acımasız davranmayalım, ya da değişiklik yapılan yasanın önce olumlu, sonrasında da olumsuz olarak değerlendirdiğimiz yanlarına bakalım.
Olumlu yanlarına gelince; öncelikle yapımcılarla/işletmeciler arasındaki kavganın nedeni olan kimi sorunların tümüyle değilse de büyük ölçüde çözüldüğünü söyleyebiliriz. Değişiklik yapılan yasaya göre artık bilet fiyatları mısırla yarışmayacak, film öncesi ve aralarda gösteren reklamların süresi gelişi-güzel olmayıp, öngörülen süreler içinde yapılacak. Ayrıca diziler de filmler gibi desteklenecek, ihtiyaç sahibi sinema sanatçılarına destek verilecek, alımlar-bağışlar yoluyla elde edilecek eserlerle bir müze ve arşivler oluşacak, eğer yanlış anlaşılmadıysa bundan böyle festival ya da sanatsal etkinliklere yerli filmler de her hangi bir belge göstermeden (18+ olmak üzere) gösterilebilecek.
Olumsuz sayılabilecek yanlarına gelince, onlar da en az olumlar kadar kabarık. Öncelikle desteklemek için oluşturulan 8’er kişiden oluşan kurullar. Bu kurulların temsilcilerinin büyük bir kısmının bakanlığa bağlı meslek kuruluşlarıyla, yine bakanlığın sinema ortamından belirleyeceği üç üye ile bir bakanlık temsilcisinden oluşması kuşku vericidir. Bu yapıya/üye profiline sahip bir kurulun nesnel ölçütler içinde değerlendirme yapacağını kim iddia edebilir ki? Bu durum, kimileri için sonsuz olanaklar içerse de , kimileri için asla destek almama anlamına de gelmektedir.
Diğer taraftan; “ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin ticari dolaşıma veya gösterime sunulmasından önce değerlendirilmesi ve sınıflandırılması yapılacak, Değerlendirme ve sınıflandırma sonucunda uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sokulmayacak” ama, -yine anladığımız kadarıyla- festivallerde ve benzeri sanatsal etkinliklerde gösterilecek (mi?).
Önce; değerlendirmeyi kim nasıl, hangi ölçütler/kıstaslar-ilkeler-maddeler üzerinden yapacak, ayrıca bu değerlendirme senaryo mu, yoksa tamamlanmış film aşamasında mı yapılacak.? Eğer bu birinci aşamada yapılacaksa, bir sanat esri daha doğman yok edilecek, ikinci aşamada olacaksa, bu sinema ortamında büyük yıkımlara neden olacaktır.
Aynıca değişiklik yapılan yasada “sinema filmlerine hazırlık, yapım, yapım sonrası, ve gösterim süreçlerinin genellikle bir yıldan daha uzun sürmesi nedeniyle, bütün destek türleri için Cumhurbaşkanlığının uygun görüşü alınarak, yıllara sari destek sözleşmesi yapılabilecek” cümlesi var ki, bunun ne anlama geldiğini sanırım uygulamalar sonunda göreceğiz.
Elbette ki tüm bu değerlendirmemiz, değişiklik yapılan yasanın basına yansıdığı kadarının üzerine yapılmıştır. Dileriz ki biz yanılırız.
Tek dileğim; bu yasanının da en az, mısır-bilet fiyatlarında olduğu kadar, Türk sinemasının sorunu olarak kabullenip gündeme getirilip tartışılmasıdır. Bakılım her yıl sezonun en değerli aylarının kaymağını yiyen o anlı-şanlı yapımcı sanatçılarımız bu konuda da bir şeyler söyleme gereksinimi duyup, mısırdan kurtardıkları bilet fiyatlarındaki özverili çalışmalarını Türk sinemasını kurtarmak için de yapacak mı? Merakla bekliyorum....