Sınırda provakasyon mu?-(TAMAMI)

Lübnan’da Sabra ve Şatilla katliamlarını, İsrail askerlerinin bir kampa nasıl saldırıp oralara kan ve ölüm kustuklarını gözlerimle gördüğümü anlatmıştım. Sonraları Lübnan Başbakanı olan Reşit Kerami’nin gizli ve Suriye askerleri tarafından korunan ikametgahında yaptığımız konuşmayı yazmıştım. Sonra Cebel’de nasıl esir olduğumuzu ve Suriye’nin CİA denilen istihbarat örgütünde yaşadığımız heyecanı.. Ve Şam’da bir gazeteci arkadaşın evinde misafirlik. Demirden bir yumruk olan Hafız Esad’ın Milli Savunma ve içişlerinden sorumlu despot kardeşinin halkı nasıl sıktığını dinlemiştik. Demokrasinin ne denli önemli olduğunu o zaman daha iyi anlamıştım.

CİA’da kullanılan bir söz vardır: “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir!” İsrail ve Lübnanlılar savaş içindeydiler. Lübnan yanmış yıkılmıştı. İsrail ordusu sınırı aşmış, teker, teker kasabaların isimleri değiştiriyordu. Yıllar sonra bu yıkımın bizim sınırlarımıza dek dayanacağını hiç ama hiç düşünmemiştim.

Farkında değiller!

Yıl 2012. Şimdi savaş sınırlarımızın hemen ötesinde. Atılacak bir kurşunla belki de ülkemizde büyük bir savaş başlayacak! Eski dostların tümüyle düşman olmuşuz. Neden acaba diye düşünürken manzaraya bir bakalım:

Suriye’deki gelişmeler yeni bir boyut kazanıyor. Bazı sınır kapılarımızı işgal eden silahlı muhalifler TIR’larımızı yağmalıyor, yakıyor. Sınırlarımıza yakın bazı kasabaları ele geçiren gruplar terörist PKK bayrakları çekmişler. Gaziantep’teki mülteci kampında kalan bazı Suriyeliler Türk bayrağını indirip polisle çatışıyor. Bütün bu olaylarda ciddi bir provokasyon amacı gütmekte ve bazılarının Türkiye’yi askeri müdahaleye zorlamak istedikleri görülüyor. Dikkatlerimizi PKK’nın merkezi olan Kuzey Irak’tan Suriye’ye çekmeye çalıştıkları da anlaşılıyor. Bölgenin siyasi coğrafyasını değiştirmek isteyenlere karşı da dikkatli olmamız gerekiyor ama ne iktidar, ne de ana muhalefet işin farkında değil. Yandaş basın savaş tamtamları çalmakta ve iktidarın başı yabancı büyükelçilere verdiği iftar yemeğinde- ne anlama geliyor- esip gürlemekte. Emperyalizmin huyudur: Ateşe girmez ve sizi maşa gibi kullanır.

Bu ateşin içine girmemeliyiz

Önceliklerimizi unutmamalı, Suriye’de silahlı muhalefet gruplarına destek veren ülke görünümünden çıkmalı, silahlı çatışmalara sürüklenmemeli, ilk hedefimizin PKK’nın Kuzey Irak’tan tasfiyesi olduğunu aklımızdan çıkartmamalı, acele Atatürk’ün 88 yıllık dış politikasına dönmeliyiz. Ne çare ki; bir kez ipi “BOP Eşbaşkanlığı” uğruna Emperyalizmin eline vermişiz ve bir görev üstlenmişiz(!)

Geçmişten örnekler; Alman istihbaratına göre, Aralık ayından bu yana Suriye’de ses getiren saldırılar El Kaide bağlantılı radikal İslamcı grupların işi. Mısır’ın istihbarat şefi ve cumhurbaşkanı adayı Ömer Süleyman Amerika’da ölüverdi!’ ABD’nin ‘Bahar temizliği’! ABD içli dışlı ilişkiler kurduğu ‘boys’ları da zamanı gelince sahneden temizliyor.

Kimdi Ömer Süleyman?

Mısır İstihbaratının baş adamı. ‘Bahar’ operasyonu başlayınca Mübarek’in tüm yetkileri devrettiği adam! Bahar sonunda sahneye konan ‘Seçim orta oyununda’ Cumhurbaşkanı adayı. Amerika’nın Cleveland kentinde perşembe günü sağlık kontrolleri yaptırmak için girdiği hastaneden bir daha çıkamadı!

Yardımcısı hastaneye girerken gayet sağlıklı olduğunu açıkladı. Bazı politik analistler Süleyman’ın ‘Arap baharı’ sürecinde özel bilgilere sahip olduğunu söylüyor. ABD ve İsrail’le ‘özel’ ilişkiler kurmuş, 1991’de Mısır İstihbarat servisinin en tepesine kurulmuştu. Arap baharı’ sürecinde dış ve iç aktörlerle hükümet arasında arabulucu olmuştu. ABD- NATO- İSRAİL ilişkileri gayet kuvvetliydi.

2009’dan beri ülkede yükselen ‘Bahar’ operasyonu aktörlerini ve gidilen yolu en ayrıntılı bilen kişiydi.. ( Banu Avar arşivinden)

60 yıldır Rocofeller Enstitüsü’nde Emperyalizmin sözcüsü ve ideologu olan Harry Kissinger’den bir tanımlama:

“ABD neden kuvvetlidir bilir misiniz?

Biz içimizdeki hainleri öldürürüz.

Başka ülkelerdeki hainleri ise öldürmez, alır onları ülkelerinin en yüksek yerlerine oturturuz.( Kıssinger’in Rocofeller Vakfı’ndaki konuşmasından)