Sıra sende İlhan Abi...
Dünkü haberleri biliyorsunuz. Fenerbahçe, İsviçre mahkemelerinde “yürütmeyi durdurma” için dava açtı. Bir şey çıkar veya çıkmaz, sarı lacivertli kanat elinden geleni yapıyor. Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz’ın açıklamalarından sonra ortalık iyice karıştı. Ben aslında Aziz Yıldırım çapraz sorgulamaya alındığında tanık olduğum bir tartışma nedeniyle Mecnun Başkan’ın çok daha önce patlamasını bekliyordum. Zira mahkemede raslantı tartışma önümde geçti. Dazlak kafalı bir Trabzonspor yetkilisine Odyakmaz’ın söylediklerini kulaklarımla duydum.
Salı günkü Aydınlık’ta Sevgili Çetin Susan aslında Şike konusunda yazdıklarıyla her şeyi “cuk” diye yerine oturtmuş. O nedenle ben işin öbür tarafına girmeyeceğim. Ama Hırvat hakem Bruno Maric’in UEFA’yı mahkum ettirdiği haberlerine bakın. 2009 yılındaki Hajduk Split-Dinamo Zagrep maçında şike yaptığı için hakemlikten menedilmesine karşın açtığı davayı kazanması örnek olmalı. Bu işler o kadar kolay değil.
Başlıktaki İlhan Ağabeyimiz, hepimizin futbolda büyüğü Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav’dır. Ben onun kapalı kapılar ardında herkese neler söylediğini iyi bilenlerdenim. İlhan Ağabey futbol olaylarının girdisini, çıktısını, iyisini, kötüsünü, şikesini, dopingini hepimizden iyi bilir. Ama artık İlhan Ağabey’in yüksek sesle ve açık açık konuşmasının vakti geldi. Bazan patlıyor ama belki de temkinli olduğu için orada kalıyor. Sıra sende sevgili İlhan Cavcav, artık konuş da sana kimlerin neler teklif ettiğini Türkiye öğrensin. Hoş yüzleri yine kızarmaz ama bir atasözünün dediği gibi “Bu gösyüzü altında hiç bir hakikat gizli kalmaz...”
MEVLÜTÇÜLERDEN DİEGO SALVOSU
Transfer başladı ya, sallayın gitsin. Herkes, bakınız menacerler demiyorum, elindeki futbolcuyu pazarlamaya çalışıp duruyor. Bu arada Milli Takım seçicilerinden bazısının gözdesi Mevlut Erdinç de son birkaç yıldır olduğu gibi parlatılmaya devam ediliyor. 27 Milli maçta sadece 6 kez rakip fileleri bulabilen “golcü!” Fenerbahçe’ye yamansın diye oldukça uğraştılar. İlgilenmiyoruz açıklamalarına karşın aldırmadan yaylım ateşe devam ediyorlar. Nihayet Galatasaray talip oldu mu, yoksa o da mı şişirme bilemiyorum.
Ama bu arada Fenerbahçe Diego Ribas’ı açıklamaz mı? İş şirazesinden çıktı. Manşetlerden, köşe yazılarına efendim Ribas Fenerbahçe’nin istediği bir futbolcu muymuş. Yok santrfor değilmiş. Alex’li 10 numaralı sisteme dönüş mü oluyormuş. Zaten şöyleymiş, böyleymiş falan filan. Bunlar futbol cahili olamaz, olsa olsa, para için insanları kandırıyor olabilirler ki, doğrusu da bu.
Bakın, anlaşıldığı kadarıyla Diego transferi Fenerbahçe açısından noktalandı. Son bir kaç ayrıntıdan sonra Diego İstanbul’a gelecek ve imzayı atacak. Hayal güçleri burunlarının ucundan öteye gidemeyenler ve küçük dünyanın adamları Diego Ribas’ı anlayamaz. Onlar Kuyt’ı, Meireles’i, Emenike’yi ve diğerlerini de anlamıyorlar zaten. Daha doğrusu çıta yükseldiği için yok etmek istiyorlar. Aynen Anelka’yı, Roberto Carlos’u, Ortega’yı, Hooijdonk’u anlamadıkları gibi.
YAŞAR ACARLI VE KAYBETTİKLERİMİZ
Azrail yine hasata başladı galiba. Kaybettiklerimizi sayamaz ve takip edemez olduğum gibi, çoğuna da yetişemiyorum. Allah kaybettiklerimize rahmet etsin, yakınlarına sabır versin. Bu yazıyı futbola bir ömür vermiş Berksin Güvenç arkadaşımız kaybını duyduktan sonra yazıyorum. Sevgili Berksin, Beyoğlu Yeniçarşı’da rahmetli Metin Kurt ile birlikte futbolcu fabrikası kurmuştu. Oradan hatırlayabileceğiniz Fenerbahçe’ye geçen Yaşar ve Abdullah da vardı. Bildiğiniz gibi Abdullah Ercan daha önce Trabzonspor’da oynamıştı.
Aslında ondan birkaç gün önce dramatik ve ironik bir cenaze töreni yaşadık. Bizim Kınalıada’nın efsanelerinden sporun her türlüsünü yapmış, zamanında vücut güzelliği yarışmalarında şampiyon olmuş Yaşar Acarlı’yı toprağa verdik. Yaptığı karaciğer nakilleriyle dünyaca ünlü olan Op.Dr. Prof. Koray Acarlı kardeşimizin babasıydı. Her yıl bizi Kınalıada’daki evinin bahçesinde “eskiler olarak” yemekte toplardı. Düşünün ki, en yeni “eski”miz 50 yıllıktı. Hey gidi Yaşar Ağabey.
İyi insandı, güzelliğe barışa, kardeşliğe aşıktı, dost yaşadı, yanılmıyorsam 87 yaşında toprağa verdik. Ama kimin yanında biliyor musunuz? Ondan bir iki gün önce vefat eden 17 yaşındaki Alp Ali Şen’in yanında. Evet, sevgili Adnan’ın oğlu, Ali Şen ağabeyin torunu. Şimdi Yaşar Acarlı ile Zincirlikuyu mezarlığında yan yana yatıyorlar. Allah sabırlar versin, öylesine üzüldüm ki. Böyle günlerde kapanıp kimseyi görmek istemiyorum.
Telefon açıp da ne diyeceğim, ağlayıp boşalma huyum da yok. Bir gün nasılsa rastlaşacağız, bir sarılırım hiç konuşmadan, beni kolayca anlarlar. Allah sabırlar versin.