Sıradanlıklar... Sıradışılıklar...
Nobelli bilim insanımız Aziz Sancar’ın İTÜ’deki konuşmasını dinlerken, anlattıklarının, ülkemiz insanı için ne denli sıradışı olduğunu düşündüm.
Sancar, altını çizerek, başarısının anahtarının “çalışmak” olduğunu yineliyordu.
Nobeldaşı Orhan Pamuk’un da bu özelliğini yadsımamak gerek.
Azgelişmişliğimize hep kılıf bulmaya çalışanlar bu kavramdan pek söz etmezler. Ümmetçilikle her şeyi açıklamayı, “çalış senin de olur” demeyi yalnızca bir refleks olarak görenler; köşeyi dönme felsefesine biat edenler için bilim, aydınlanma yolunda çalışmak çok da umurlarında değildir.
Aziz Sancar’ın başarısıyla kanıtlayıp, bize de anlattığı şey; insanlığın yeryüzü serüvenindeki aydınlanma ışığının özü çalışmak, araştırmaktan geçiyor.
Giderek sıradanlığa itilen bir toplumun böylesi bir bakış/felsefe oluşturabilmesinde Cumhuriyet aydınlanmasının ne anlama geldiğini de anlatıp durmaktadır Sancar.
Orhan Pamuk’u Nobel’e taşıyan da bu aydınlanmanın ışığıdır. Onun, belki de fazla umursamadığı bir gerçek. Sancar’la arasındaki fark da burada sanırım!
Sancar’ı bugünün Türkiyesi’nde sıradışı kılan şey bilimsel çalışmalarındaki azmidir.
Galiba, bize tek gerekli olan şey de bu bilinç aşısıdır.
EDEBİYATIN KAZANDIRDIĞI
Erdal İnönü, bir konuşmamızda şunu anlatmıştı: Babam, ilkgençlik yıllarımda, edebiyatçı olacağımdan kaygılanmıştı. Çok okuyordum ve romancı olmak istiyordum. Ama o, beni, bilime teşvik etti. Romancı olamadım ama iyi romancı, edebiyatçı dostlarım oldu...
Onunla edebiyat, kültür, sanat konuşmak çok anlamlı gelmişti bana. Üstelik de, o ilk konuşmamızı Meclis’in çatısı altında yapmıştık. Herkes politika derdindeyken, biz edebiyat konuşuyorduk İnönü’yle.
Dostum, ağabeyim Ezel Erverdi’nin “Siyaset Zalimdir: Aydın Menderes’le Bir Parti Tecrübesi” kitabını okurken, şu tespiti dikkatimi çekmişti:
“Bu süreçte gördüm ki, siyasiler arasında bir konunun uzmanı veya bazı sahalara ilgi duyanlar olmakla beraber kitap meraklısı, kitap dünyasını takip eden ve tarih seven azdı.”
Galiba asıl temel sorun da buradan başlıyor: Okumayan siyasiler, yöneticiler; edebiyattan, sanattan kendilerini mahrum edenlerin sıradanlıkları ülkenin kaderini etkiliyor ne yazık ki!
Okuduğum kitabında (“Romantik: Bir Alman Sorunsalı”) Rüdiger Safranski şunları söylüyordu.
“İnsanlar yaşamının değerini edebiyatın ışığında arttırmak, ona bir yoğunluk, dramatiklik ve atmosfer kazandırmak ister.”
Bu anlamda edebiyatın herkese gerekli olduğuna inanırım.
Okumak insanı sıradanlıktan kurtarır; edebiyat ise duygusal/düşünsel olarak kendini, varoluşunu anlamlandırmanın yolunu açar. Bu, bir tür, insan ruhunda “devrim”dir.
Edebiyatsız bir hayat yavandır, anlamsızdır, sıradandır.
HER ŞEY, AMA HİÇBİR ŞEY!
Montaigne’nin şu sözünü sever, arada bir de dostlarımla öğrencilerime aktarırım:
“Latince bilmeyene, Fransızcayı iyi konuşmayana ayıracak zamanım yok!”
Zaman zaman aynı dili konuştuğumuz insanlarla ne denli ayrı yerlerde olduğumuzu düşünürüm.
Kibirden değildir bu. Bizi ayrı düşürenin ne olduğunu bilmek acı da verir üstelik.
Son Doğu yolculuğumdaki (birkaç hafta önce Van’a gitmiştim) gözlemlerim bunu daha iyi anlatıyordu bana.
İnsanları eğitimden mahrum bırakmak nelere yol açıyor... İşsizlik, mesleksizlik, daha birçok şeyden yoksunlukları onları çaresiz kıldığı gibi; hiçbir şeysizleştiriyor.
Ne din, ne yamalanan etnik kimlik kurtarıcı değil onlar için; iş/aş/ekmek ve insanca yaşam istiyorlar. Ama korku dağları sarmış oralarda.
Yaşar Kemal’i anlatmam, onun ailesinin de Esrük Dağı’nın eteğindeki Ernis Köyü’nden olduğunu söylemem, Van’ı yazılarında ve romanlarında en güzel onun anlattığından bahsetmem çok da umurlarında değildi onların.
Edebiyatı hayatın içine, yanına taşıyabilmek için daha önce yapılması gerekenler vardı.
Sözüm toplumu sıradanlaştırmak çabasını güden siyasi aktörlere değil...
Elbette insanseverlik, yurtseverlik duygusunu taşıyanlara.
Gidin...
Ülkenin en ücra köşesine gidin...
Görün, tanıklık edin... Osmanlı aydını gibi bakmayın Anadolu’ya. Gidin ve yakından görün... Ve öyle yazın; edebiyatınızı yaşamın içinden süzüp alacaklarınızla kurun.
Bakın o bilinç aşısı nasıl tutup boy verecektir.