23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sivil itaatsizlik hikâyesi

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun halkı fatura ödememeye çağırması bir sivil itaatsizlik olayı değildir. Yarım yamalak bildiği, sağdan soldan kulağına çalınmış kavramları kullanarak olayları açıkladığını zannedenler, gerçekte daha da karıştırmaktan başka bir şey yapamazlar. 

Sivil itaatsizlik, bir yasa çiğneme eylemidir. Onu adi suçtan ayıran şey, çiğnenen yasanın toplumsal kesimler arasında ayrımcılığı meşrulaştıran yani özünde adil olmayan bir yasa olduğu iddiasıdır. Demokratik düzenlerde yasalara itaatin kaynağı, parlamentoda çeşitli toplum kesimlerinin temsilcilerinin katılımıyla yapılmaları ve hepimizin için ortak iyiyi hedeflediklerine duyduğumuz inançtır. Eğer bir yasa, bir azınlık tarafından, uzlaşma aranmaksızın yapılır ve başka kesimlerin açıkça zararına işlerse ve dahası o yasayı değiştirmek için bütün sistem-içi kanallar kapatılmışsa yani adil bir yasa için bütün umutlar tükenmişse, o yasayı çiğnemek haklı hale gelebilir.

Yasa çiğnemenin demokratik işleyişin parçası olabileceği düşüncesi, siyaset teorisinin tartıştığı konularından biridir. Örneğin John Rawls’a göre, bir eylemin adi kanunsuzluk olmaktan çıkıp sivil itaatsizlik kabul edilebilmesinin bazı şartları vardır. Yasayı çiğneyenler, bunu devlete karşı meydan okuma olarak değil, salt ilgili yasanın adaletsizliğine bütün toplumu ikna etmeye ve yasayı değiştirmek için gereken toplumsal desteği kamu vicdanında oluşturmaya dönük olarak yapmalıdırlar.

Sivil itaatsizlik, özellikle 1960’lı yıllarda ABD’de siyahlara karşı süren fiili ayrımcılığa karşı Martin Luther King’in önderliğinde yürütülen yurttaşlık hakları hareketi bağlamında gündeme geldi. Siyahların Amerikan yasama organlarında temsilcileri yoktu. Sahipsizdiler. Görünüşte yasalar onları eşit ve özgür kabul ediyordu ama gerçekte öyle değildiler. Eşitsizliğin yasal planda halledilmiş olduğuna ilişkin önkabul nedeniyle, beyazlar onların karşılaştığı kurumsal ırkçılığa karşı duyarsızdılar. Bu koşullarda ayrımcılığı afişe etmek için yasayı barışçı ve şeffaf bir eylem çerçevesi içinde çiğnemekten başka yol kalmıyordu.

Bu çerçeveden bakıldığında, CHP Genel Başkanı'nın halkı fatura ödememeye davet edişi sivil itaatsizliktir diyenler, en başta kendilerine hikâye anlatmaktadırlar. Çünkü parlamentoda temsil edilen, kendi başına veya başka partilerle ittifak ederek iktidar seçeneği oluşturduğunu iddia eden bir partinin sivil itaatsizlik eylemi yapması saçmadır. Siyasi arenada sesi duyulmayan, temsil edilmesine izin verilmemiş kesimlerin kanunu çiğnemekten başka çareleri kalmamış olabilir. Ama hem iktidar iddiasında bulunup hem kanun çiğniyorsanız bu sizin kafanızda anayasal düzen diye bir mevhumun olmadığını gösterir. Kendi bindiğiniz dalı kesiyorsunuz demektir. CHP sivil alandan politik alana geçmek, devlet yönetiminin başına oturmak için yetki istemektedir. Eğer yetkiyi yani yeterli oyu alabilirlerse yasa yapma yetkisine erişecektir. Bu durumda teorik olarak CHP’nin yasalara uymama eylemine değil, adil yasalar aracılığıyla toplumu yönetme iktidarına talip olduğunu varsaymak zorundayız. İktidar isteyen bir örgütün sivil itaatsizlik çağrısı yapması, seçeneksiz olduğunun itirafıdır.

Diğer yandan, Rawls’a göre bir eylemin sivil itaatsizlik sayılabilmesi için şeffaf olması, görünenin dışında başka bir amaca hizmet etmemesi gerekir. Örneğin terör örgütlerinin taraftar toplamak ve siyasi amaçlarına erişmek amacıyla bir haksızlığa isyan ediyormuş gibi yaparak, gerçekte perde arkasından yönettikleri eylemler sivil itaatsizlik değildir. PKK’nın zamlar ve yüksek faturalara karşı halkı sokağa dökülmeye çağırması, niyetin sivil itaatsizlik olmadığını gösterir.

Sivil itaatsizliğin bir diğer şartı şiddetsizliktir. Örneğin Gandhi’nin İngiliz sömürgeciliğine karşı başlattığı hareket, yasayı çiğniyor ama sömürgeci şiddeti karşısında eylemsiz kalıyordu. Gözaltılar sırasında polisin işini kolaylaştırmıyor ama kavga da etmiyordu. Bu davranış tarzına pasif direniş denildi. Sivil itaatsizlik kapsamında yasa çiğneyenler, başlarına gelecek gözaltı, tutuklama, kötü muamele vb. gibi sonuçların farkındadırlar. Polis müdahaleleri sırasında direnmez ama yasayı çiğnemeyi sürdürürler. Böylelikle bir süre sonra toplumun geri kalanında bu insanların ne istediklerini anlamaya dönük bir duyarlılık yükselmesi ve artan kamuoyu tepkisi sonucu adaletsiz yasanın değiştirilmesi yönünde bir baskının oluşması hedeflenir. Özetle, sivil itaatsizlik, adaletsiz yasanın ve duyarsız yasama organının kamu vicdanını harekete geçirmek suretiyle aşılması olayıdır. Oysa elektrik zamlarına karşı HDP’nin önderlik ettiği eylemlerde ise bırakın şiddetsizlik ilkesini, ısrarla çatışma kovalayan bir iradenin varlığı gözleniyor.