Siyah-Beyaz ve renkli dünya
Bizim zamanımızda futbol oynarken fiziki şarlarımız bir hayli zordu. Maç yaparken bir de doğa ile mücadele ederdik. Aşağı yukarı Türkiye’nin hiçbir yerinde çim saha yoktu. Ankara ve İstanbul’da vardı ama kısa zamanda ikisi de bakla tarlasına döndü. Yağmur ve karda ağırlaşan sahada top oynamak çok zordu. Üstelik de rakipleri oynatmamak için sahaları sularlar büsbütün bir balçık haline gelirdi. Üzerimize giydiğimiz malzemeler yağmuru yiyince iki misli ağırlaşırdı. Özellikle top ayakkabılarımız ve toplarımız gülle gibi idi. Yün çoraplar da suyu emince keçe gibi olurdu. Altları delik çorapları da kullandığımız bile olmuştur. Bu günkü şartların hiçbiri yoktu. Gece maçları hayallerin ötesinde bir olaydı Ben hiç gece maçında oynamadım. 1952’de futbolu bıraktım... 1955 Yılından sonra Bursa Acar İdman Kulübü’nün antrenörlüğünü yaptım ve takım şampiyon oldu. O günlere gittiğim zaman unutamadığım bir olay da şudur; Gaffar zade İpeker ölü sezonda ışıklandırılmış bir saha yapıp İstanbul ve takımlarını böyle bir sahada turnuva yaptırmayı planlamıştı. Bunun için de bütün yönetim kurulunun özel arabalarını sahanın kenarına sıralayıp onların ışıkları altında bir deneme yaptı. Bu gülünç olayı hiç unutamam...
Kulübün sağlık ünitesi ne gezer. Yaralanmalarda elinde bir ufak çanta ve içinde sadece tentürdiyot, oksijen ve sargı bezi bulunurdu. Hiç unutmam bir İstanbulspor maçının beşinci dakikasında rakip sahanın korner çizgisi üzerinde topa kafaya çıktığım sırada İstanbulspor’un sağbeki Saim’in röveşatası burnuma geldi ve burun kemiğimi kırdı. Oyun sonuna kadar tampon koyduk tampon değiştirdik. Maç sonrası Numune Hastanesine götürdüler. Kanım zehirlenmiş.
Galatasaray’ın sağaçığı Cici Necdet idi. Kardeşi de Staviski Fikret. Bu lakabı Kadıköy’deki arkadaşları koymuştu. Futbol da oynardı, sonra hakem oldu ama hakem olarak yönettiği bir maçta bir darbe aldı ve yere düştü. Tetanos oldu ve vefat etti. Yine bir İstanbulspor maçında Müjdat Yetkiner’in ayağı kırıldı. Ne ambülans vardı, ne de hastaneye götürüldü. Biz bir iki arkadaş koluna girmek suretiyle o zamanların meşhur Doktoru Ortopedist Prof.Dr. Akif Şakir’e götürdük. Fenerbahçe’nin kırıkları ve çıkıkları kronik Fenerbahçeli Dr. Reşat Dermanver’in kliniğinde tedavi edilirdi. Ahşap bir kutu. İki tarafı açık. İçinde de on tane yüz mumluk ampul. Bacak onun içine sokulur ve onun verdiği sıcaklıkla tedavi edilirdi. İstanbul böyle idi bir de Anadolu’yu düşünün. Bunlar hep siyah beyaz dünyada yaşanan gerçek olaylardı.
Geçtiğimiz günlerde Fenerbahçe’nin Dereağzı’ndaki sağlık ünitesini gezdim. Başhekimi Asım Baykan. Yetişmesinde Fenerbahçe’nin büyük katkısı oldu. Bize tesisleri anlattı. Futbolda sanayi olmuş ülkelerin tesisleri bundan farklı olamazdı. Her akşam eve dönerken çeşitli yaş gruplarından oluşan onlarca futbolcu adaylarının yemyeşil sahalarda hem de ışıklandırılmış sahalarda antrenmanlarını izliyorum Antrenman yapıyorlar, kulüpte yiyip içiyorlar, okuyorlar, sağlıkları, sağlık kurulu tarafından önemle takip ediliyor.
Bu renkli dünyada her şey eskisinden çok farklı. ve onun kuralları başka. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Sporda siyasette ve toplumda.İnsanlar birbirlerini yiyorlar. Herkes birbirine öfkeli, anlayışsız ve saygısız. En tepeden en aşağılara kadar ahlak sorunu yaşanıyor. Sanki doğa yasaları hâkim. Kuvvetliler zayıfları eziyor. Her şey değişikliğe uğradı. Nerede eskiden olduğu gibi çocuğunun okul masrafını ödeyemeyişini hayatına son verecek kadar onur meselesi yapan insanlar. Tersine bugün gazetelerde okuduğumuz gibi bazı kimseler gayrimeşru paralarını kasalarına sığdıramayıp ayakkabı kutularına dolduruyorlar. Anlaşılan uygarlık mutluluk getirmiyor. Bütün bunlar nedeniyle eski yılları özlüyoruz ve de ister istemez bu gün ile dünü yani siyah-beyaz dünya ile renkli dünyayı kıyaslıyoruz.
Drogba
Drogba tartışmasız büyük futbolcuydu. Eski günlerini gördüm mü? Hayır. Çoğu kez ekranlardan izledim. Ne var ki her futbolcu gibi o da futbol yaşamının sonuna geldi. Biz hep bu duruma gelmiş futbolcuları transfer ediyoruz. Yani yaşlanmış futbolcular son baharını yaşıyorlar Türkiye’de... Galatasaray’da ilk oynadığında umut vermişti. Ama böyle devam etmedi. O günlerde herkes Galatasaray’ı sırtlayacağını zannediyordu. Şimdi Galatasaray onu sırtlamaya çalışıyor. Bu kadar yıldız oyuncu transferi ile Anadolu takımlarına karşı zorlukla galibiyet alan hatta yenilen bir takım hüviyetine döndü. Liderden de şimdilik altı puan geride.
İlk günler yazmıştım. Eğer Galatasaray Drogba ile yola devam ederse çok zor günler yaşar diye. Sanırım yanılmamışım. Bir deyim vardır, “Gerçek olmasa da gerçeğe yakın” diye. Büyük futbolcular büyük oyunları kazandırır. Doğru; ama büyük futbolcular aynı zamanda büyük maçları da kaybettirebilir. Aynı Galatasaray’da olduğu gibi. Galatasaraylı futbolcuların yıldız oyuncuların kimliğini kişiliğini korumak için çalışırken kendi kimliklerini kaybetmeye başladılar. Herkes Drogba’ya çalışıyor hatta onun şöhretinden korkuyor. Topu her alan onu arıyor. Her şeye rağmen yine de ben, bir futbolcu olarak Drogba’nın Türkiye’de Avrupa’da olduğu gibi güzel oyunlar oynamasını dilerim.