Siyasal İslamcılar,anti-emperyalist olmaz, olamaz!
Ülkenin ekonomi-politik olarak içine sürüklendiği açmazdan çıkabilmesi umudu ile, AKP iktidarının söylemlerini ciddiye alıp da “devrim” yapacağını umut ve temenni edenleri aşırı iyimser buluyorum.
Halbuki, Biden’a yanaşmak ve yaranmak için nasıl da çırpındıklarını yüzümüz kızararak izliyoruz hep birlikte. Perde önünde ve perde arkasında ABD ile diyalog kurmak için yapılanları gördükçe ve duydukça ülkemizin itibarı adına çok üzülüyoruz.
Bunların ekonomi ve hukuk reformu diye açıkladıkları ve/veya yaptıkları konuşmalar, programlar vs. kâğıt üzerinde oldukça makul ve mantıklı görünür.
Ama yaptıklarına bakarsınız, söylemleriyle taban-tabana zıt olduğunu kolayca görürsünüz.
450 milyar dolara yakın dış borç aldıkları AB’ye sözde kafa tutarlar, özde ise istikametimiz Avrupa diye AB liderlerine telefon üzerine telefon açarlar.
Ekonomide devrim yapıp, doları terk edip, kambiyo kontrolü uygulayarak, üretim devrimi yapmak vb. söylemlerin siyasal İslamcı kafa ile yan yana getirmek istenmesi, gerçekçi olmayan, dilek ve temennilerinden öteye gitmez, gidemez.
Bakın, hafta başında bizzat kendilerinin neden olduğu ve ekonomiyi soktukları türbülansa, sanki başkaları neden olmuş gibi davranıyorlar bugün.
Kara pazartesi olmuş, Türk lirasına ağır değer kaybı yaşatılmış, borsa çökmüş ve bu nedenlerle ekonomik kredibilitemiz sarsılmamış gibi, hiç sıkılmadan kongrelerde “başarı masalları” anlatıyorlar.
2023 hedefi olarak bizzat T. Erdoğan birkaç yıl önce 25 bin dolarlık bir kişi başı milli gelirden, 500 milyar dolarlık ihracattan bahsediyor, beni cumhurbaşkanı seçerseniz dövizle-faizle nasıl başa çıkarım göreceksiniz anlamında yüksek perdeden konuşmalar yapıyordu.
Şimdi Sn. Aliyev’in yaptığı tarihi konuşmasındaki gibi, birisi çıkıp da “Ne oldu Sn. Erdoğan, 2021’de kişi başı milli gelir 8 bin 800 dolara düştü, ihracat gerileyerek 169 milyar dolara indi, ne oldu 2023 hedefleri Sn. Erdoğan?” diye sorsa haksız mı olur.
Bunlardan ekonomik devrim bekleyenler ne deve ne de kuş olmayan ekonomi politikalarına baksınlar. Israrla “liberal piyasadan, serbest piyasa ekonomisinden” bahsediyorlar, taahhütte bulunuyorlar.
Uygulamada ise keyfilik, yolsuzluk, hukuksuzluk ve akıl dışılıkla yarış ediyorlar adeta.
Öte yandan Cumhuriyetin kurucu değerlerine, başta laiklik olmak üzere, militan-partizan-tarikat unsurlarıyla zarar vermeye, saldırmaya hiç ara vermiyorlar.
Adeta bir “Cahiliye döneminde”, cehaletin meşrulaştırıldığı, ehliyet ve liyakatin ortadan kalktığı, eş-dost, akraba kayırmacılığının kurumsallaştığı günler yaşıyoruz.
DEMİREL KADAR BAŞINIZA TAŞ DÜŞSÜN!
Yeni anayasa denilerek mevcut Anayasamızın kurucu değerlerini kapsayan değiştirilemez hükümleri savunmasız hale getirilmek isteniyor.
Halbuki sıfırdan yeni anayasa yapılamaz, olsa olsa değiştirilemez hükümler dışında kalan maddelerle ilgili geniş bir Anayasa değişikliğini gündeme getirebilirler.
Yeni Anayasa diyerek ısrar edenler, gidilecek olası referandumda, sadece anayasaya “hayır” değil, AKP’ye de “hayır” denileceğini hiç akıllarına getirmiyorlar anlaşılan.
Konya Selçuk Üniversitesi Rektörünün, (kendisi muhtemelen daha öğrenciyken) Demirel tarafından kurulan üniversitede, Demirel adını kaldırması işte bu zihniyetin, merkez sağ- demokratik merkezle hiçbir alakasının olamayacağının, tam tersine, düşman olduklarının bir kanıtıdır. Demirel ismini kaldıran kafalara, T. Erdoğan’ın lafıyla cevap verelim; “başınıza Demirel kadar taş düşsün İnşallah!”
Devrim mi dediniz? Harp Okullarına giriş koşullarından “irticai faaliyeti” dün yönetmelikten çıkarıvermişler.
Yani geçmişte FETÖ’nün yaptığına benzer irticai faaliyetler içinde olmak, Harp Okullarına girmeye mâni olmayacakmış artık iyi mi?
Alın size “karşı devrim”. Bu karar, başta “laiklik tehlikededir diyemeyiz” şeklinde konuşan parti liderleri olmak üzere, iflah olmaz iyimserlere gelsin.
Son söz, siyasal İslamcılarla hiçbir konuda devrim ve yenilik yapılmaz, yapılamaz, olsa olsa “karşı devrim” olur o işin adı. NOKTA.