01 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Siyaset hiç bu kadar kirlenmemişti

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Durum hakikaten insanı ürkütecek kadar kötü. Bu ülkede sorulamamış bir yolsuzluğun hesabını Amerikalı bir savcı sorar mı merak ve beklentisi içindeyiz.
AKP ve FETO suç ortaklığının aralarında çıkan çatışma neticesinde, ne 17-25 Aralık’ta ortaya saçılan pisliklerin, hırsızlıkların ve ne de bu ülkenin aydınlarına, askerlerine karşı beraberce kurdukları yargı kumpaslarının hesabı sorulabildi.
Sorulamadığı bir yana 17-25 Aralığa kadar bütün hukuksuzlukları beraberce yapanlardan, siyasi gücü elinde bulunduran bir anda, “elimin kiri” dedi ve “paralel yapılanma” diye nitelediği eski ortağını “suçlu” ilan ediverdi, kendisi sanki sütten çıkmış ak kaşık.
O suçlu ilan edince, muhalefet hemen “kumpasçıya” yanaştı.
17-25 Aralık Tayyip Erdoğan ve şürekasının işlerine gelmediği için hatırlanmıyordu ki, bu kez de ortaya Amerikalı Savcı çıktı.
Siyasi iktidar “açılım” diye nitelediği kepazelik nedeniyle bugün Güneydoğu Anadolu’da dökülen kanda hiç sorumluluğu yokmuş gibi, terör örgütünü tek suçlu ilan ediverdi.
Bu ülkede yaşamayan bir insan, Tayyip Erdoğan AKP’sinin bu katillerle aynı masaya oturduğunu düşünemez bile?
Bu ülke insanının büyük çoğunluğu, demokrasiyi sadece belli aralıklarla sandığa oy pusulası atmak zannettiğinden, maalesef demokratik yollardan kimseden hesap sorulmuyor, çalanın yanında kar kaldığı için bunu içine sindiremeyenler ümidini Amerikalı savcının iddianamesine bağlıyor..
Bir ülke için, bir yabancı ülke savcısı tarafından söylenen “Rezza Zarrap, Türkiye’deki siyasetçileri satın almıştır, tahliye edersek kaçar ve Türkiye’ye gider, gene satın alabilir” demesinden daha ağır bir laf olabilir mi?
Elbette olamaz.
Son günlerde TBMM Bütçe komisyonundan geçen Varlık Barışı nedir?
Bu tasarıya göre yurt dışında parası bulunan Türk vatandaşları paralarını Türkiye’ye getirilerse kendilerinden hesap sorulmayacağı gibi kör kuruş vergide ödemeyecekler. Ne inceleme ne soruşturma.
Bu yasadan istifade eden AKP üst düzey yöneticisi veya yakınları olacak mı?
Neyin korkusu bu. El Nusra ve İŞİD’i finanse edenleri ABD’nin takip etmesi mi?
Peki iktidarı bu hale gelmişte muhalefeti çok mu farklı?
17-25 Aralık hırsızlıklarının hesabı, birileri de yanar “KORKUSU” ile sorulmuyor doğru, peki muhalefet genel başkanına verildiğini herkesin bildiği, belediye yolsuzluğu ile ilgili rapor niye hasır altı ediliyor, orada da başka “KORKANLAR MI VAR?”.
Ne farkı var 17-25 Aralıkla bunun. Bizim yasalarımızda yolsuzluklar, hırsızlıklar, rakamlarla tarif edilmediğine göre aralarında bir fark olmaması lazım..
Haklı olarak AKP’nin Belediyelerinde olan hırsızlıkların, yolsuzlukların üstüne giden muhalefet milletvekili, kendi partisindeki yolsuzlukların, hırsızlıkların üstüne gitmiyor, dahadoğru bir ifadeyle GİDEMİYOR.
İktidar PKK terör örgütüyle ve onun siyasal uzantısı ile masaya oturdu diye kınayalım, peki muhalefetin “Bizde kandille görüşürüz” demesi ne olacak
Cumhuriyeti tasfiye edin diyen Bekaroğlu’nun raporu ne olacak.
PKK’nın siyasal uzantısı HDP’ye “terörle arana mesafe koy, terörü lanetle”demek, kulağa hoş geliyor.
Tayyip Erdoğan ve ekibi 17-25 aralığı unutturuyorsa Kemal Kılıçdaroğlu da, Tayyip Erdoğan’ın Baykal’ın kasetini izlerken ki kaseti kendisine kimlerin getirip, seyrettirdiğini, “HATIRLAMIYOR”,
17-25 Aralık kurcalanırsa Tayyip Bey istenmeyen bazı başka isimlerin ortaya çıkmasından nasıl korkuyorsa, Kemal Bey de çok yakınındaki tosunların ismini vermek zorunda kalmaktan “korkuyor” olmasın..
Kılıçdaroğlu O tosuncukların isimlerini verirse, bu sefer de acaba onlar da kendi bildiklerini anlatmaya başlayacaklarından mı endişe ediliyor.
Korku Türk siyasetini esir almış, Türk siyaseti hiç bu kadar kirlenmedi.