09 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Siyaset ve ahlak -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Demokrasilerin toplumun isteklerine yanıt verebilecek bir olgunluğa ermesi için en önemli öğelerden biri siyasetçi ve siyasetin ahlaklı ve erdemli olması gerektiği kuralıdır.

İktidara gelenler bazen parlamentodaki büyük çoğunluğu ele geçirdiklerinde her şeyi yapabilecekleri inancına kapılıp totaliter bir yola sapabilirler. Bu yol hiçbir iktidara veya siyasetçiye kazanç sağlamamıştır.

Örnek verelim; 27 Mayıs’ı yapan genç subaylar belli bir süre sonra aralarında anlaşmazlığa bu nedenle düştüler. Bazı genç subayların kamuoyunu tedirgin eden söylemleri (üniversiteden de geçeriz gibi) sözleri kamuoyunu çok tedirgin etmişti. Eğer İsmet Paşa o dönemde açık vaziyet almasaydı MBK içinde çok ciddi sorunlar çıkabilirdi.

Teslimiyetin kabulü mü?

Yabancıların ünlü sözüdür “ikna edemiyorsan kafaları karıştır” derler. İşte şimdi yaşadıklarımız bu kafa karışıklığının ve siyasette ahlak ve erdemin ihmal edilmiş olmasından kaynaklanıyor. Hemen her konuda kafamız karışık.

Son günlerde siyasetin iktidar kanadı “analar çok ağladı artık ağlamasınlar” savını öne sürerek terörle mücadele yerine müzakere yolunu seçmiştir. İmralı’yı devletin üst kademe bürokratlarıyla karşı karşıya oturtması hatta Oslo’da bu müzakereyi anayasal tabana kadar çekmesi işte bu kafa karışıklığını ve siyasette egemen olan ahlak ve erdem noksanını bir kere daha ortaya koyuyor. “Şehit vermeyelim, şehit anaları ağlamasın. Mücadeleden vazgeçelim” diyerek müzakere yolunu seçmek bir bakıma bir teslimiyetin kabulü anlamına gelmez mi? Üstelik ana muhalefette “açık kredi” vereceğini söylüyorsa...

İsyana karşı devletin gücü

PKK terör örgütü AKP iktidarının 10. yılında silah zoruyla devleti bu noktaya getirdiyse yine uzun uzun düşünmemiz gerekir. “2011 yılının sonuna doğru bir CHP milletvekilinin Dersim olayları ile ilgili olarak Atatürk’ün bilgisi içinde devletin orada katliam hatta soykırım yaptığı yolunda bazı iddialar atması üzerine bu tartışmalar yeniden canlandı. Basında yer alan bazı bilgilere göre bu konuda çeşitli televizyon kanallarında toplam 204 saat yayın yapıldı. 2000’den çok yazı ve makale yayımlandı ama tarihi gerçekleri örtmeye kimsenin gücü yetmedi. Dersim konusunda Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün, Celal Bayar’ın o zamanki İçişleri Bakanı Faik Öztırak’ın neler düşündüklerini merak edenler o yıllara ait meclis zabıtlarından okuyabilirlerdi.” (Onur Öymen Uçurumun Kenarında Dış Politika S:137-138)

Eğer o tarihlerde devlet karşı isyanı devlet kabul etseydi şimdi nerede olurduk?

Tarih: 4 ocak 2009 İmza: İmralı

“Başka bir çözüm bulunamazsa bu süreçten çekilirim. Sonbahara kadar çok şey değişebilir, savaş çıkarsa Kürdistan Türkiye’den ayrılır.”

“Kürtler 2009 yılı içinde savaş olursa biz saldırılara karşı koymaya yani onları tahrip etmeye ve katletmeye hazırız.”

18 Mart 2009 imza: Kandil.

“Silahları bırakmak tartışma konusu bile olamaz. PKK hiçbir zaman silah bırakmayacaktır.”

Tarih: 23 Haziran 2009 İmza:Kandil.

“Kürtler ya bağımsız olacaklar ya da yaşamayacaklardır.”

18 Haziran 2009 (A.G.E, S:137)

Ve Onur Öymen soruyor: “Değerli arkadaşlarım siz kiminle neyi müzakere ettiğinizi farkında mısınız?”

Şimdi manzaraya bakalım ve şair Tevfik Fikret’in ünlü Sis şiirinden birkaç satır alalım.

“Sarmış yine afakını bir buudu muannit-inatçı sis-

Bir zulmet-i Beyza ki peyapey mütezait- giderek çoğalan sis-”

Fikret bu şiirini yazdığında Abdülhamit Han istibdatına karşı çıkıyordu. Aradan yıllar geçti ve şimdi biz demokratik rejim içinde kafa karışıklığı içindeyiz.