11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Siyasette kehanet...-(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Rahmetli İsmet İnönü, CHP'de katıldığı son olağanüstü kurultayda dedi ki:


“- Yapmayın! Bu bir maceradır. Macera başarıya da ulaşsa macera olma vasfını kaybetmez.” Kulaklarımı dört açmış Maltepe’de bir salonda o tarihi kurultayı izliyordum. Paşa devam etmişti:


“- Şunu da söyleyeyim. Ankara’nın başkent olması bile tehlikeye düşebilir.”


O gün, CHP genel sekreterini genel başkan yapmak için yollara düşenler dahi “Canım siz paşaya bakmayın! O yaşlandı. Söylediğinin farkında değil!” diyordu. 1970'li yılların ortasıydı ve CHP'yi kuran milli kahraman arkasına bakmadan salonu terk etti. Yanında rahmetli Kemal Satır, Kemal Demir vardı. İçimde bir şeyler kıpırdanıyordu. Sonra o yüzden içimde hala kanayan yaradan dolayı bir kitap yazdım.

Sonra şimdi Ankara Milletvekili olan Gülsün Toker- Bilgehan- gazetecilere, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün kurduğu partinin Genel Başkanlığından istifasını okuyordu. Arkasından istifası açıklandı. Yerine Bülent Ecevit kuruldu. Gülsün, bilmem ihaneti yakından görünce paşa dedesini anımsadı mı?


Seçimler yapılmıştı. CHP İsmet Paşasızdı. O Lozan kahramanı olarak bildiğimiz, o İnönü zaferinin muzaffer komutanı, yanında çanta gibi taşıdığı bir genç adama yenilmişti. O gün damadı Metin Toker şöyle diyordu:
“- İsmet Paşa 10 yaş daha genç olsa, 61 vilayeti dolaşabilse, Ecevit zor kazanırdı?”


Siyasette insanın yıldızı kolay parlar kolay da söner. Paşanın yıldızı hala bir yerlerde parlıyor. Bazılarınınki ise -Kılıçdaoğlu gibilerin- daha parlarken söndü bile!


Aslında bugün sizlere basın ve medya denilen o iştahlı devin ne hale geldiğini anlatacak. DP devrinin en büyük hatası olan kendisini yasaların, hatta Anayasanın yerine koyup, demokrasiden önce otokrasiye sonra da diktatörlüğe geçişi öyküsünü, Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesinin nasıl dışlanarak dünya önünde ne hale geldiğimizi anlatacaktım. Aklımdan İsmet Paşanın o “Ankara’nın başkent olması tehlikeye düşebilir” çıkmadı. Ankara nasıl başkent oldu? Onu anlatmak istedim. İstedim çünkü gelişen olaylar o kadar Ankara’nın başkent olmasının tehlikeye düşmek üzere olduğunu işaret ediyor ki?


Atatürk de paşa da kahin değillerdi ama, yaşadıklarından biliyorlardı ki bu derece artan Osmanlı hayranlığı, bunca TV kanalları meydanı boş bulunca ve işin içine para denen, o kirli madde girince neler olabileceğini yıllar önce görmüşlerdi. O halde belgelerden anlatalım:

Yeni rejim ve yeni başkent
General Ali Fuat Cebesoy anlatır ki: Lozan dönüşünde Israrla iki konu üzerinde durmuş.


1-Tam bağımsızlığı sağlanan devletin başkenti saptanmalıdır.


2- Türkiye devleti diye anılan devlete rejimin gerektirdiği ad konulmalıdır.


Neden?


Çünkü 8 ay süren Lozan görüşmeleri sırasında hep bu sorularla karşılaşmıştır. Yabancı diplomatların çoğu hep ”Ankara’da kalacak mısınız, orada nasıl yaşanır?” sorularla birlikte demek istemişlerdir ki: "TBMM Hükümetinin yeri Ankara olursa biz oraya nasıl gelebiliriz?” TBMM açıldığında başlayan bu ulusal direnişin saltanat ve halifelik makamlarının kurtarılması amacıyla söylendiğini de anlamamamız olası değildir! Ocak 1921 tarihli Anayasada başkent ve rejim konusunda hiç bir hüküm yoktu. Hilafet ve saltanatın kaldırılması kararlılığı sırasında görüşmeler henüz devam ediyordu.

Ankara nasıl başkent oldu?
İşgal kuvvetleri İstanbul’dan çekildikten (6 Ekim 1923) 3 gün sonra Dışişleri Bakanı İsmet İnönü, Başbakan Fethi Okyar’a haber dahi vermeden Malatya milletvekili olarak 14 arkadaşıyla bir öneriyi gerekçesini de ekleyerek, Meclis Başkanlığına verdi. Gerekçe hem stratejik açıdan hem savunma açısından Türk ulusunun başkentini adeta tarif ediyordu. ANKARA.


Ardından 15 milletvekili tek maddelik bir yasa önerisi vererek şöyle diyorlardı:


“-Türkiye Devletinin makarr-ı idaresi (Başkenti ) Ankara'dır.” Öneri 13 Ekim 1923'de uzun süre tartışıldı ve sonuçta 20 Nisan 1924 tarihli Anayasada yer aldı. Hala da orada değişmesi dahi teklif edilemeyecek madde.


Ankara’nın başkent oluşunun bir anlamı vardı. İstanbul’un o Bizans kokan kirli ve entrikacı tüccar havasından kurtulmak, 29 Ekim'de ilan edilen Cumhuriyete layık yeni bir başkent yaratmak.


İşte ismet Paşa’nın o konuşmasındaki endişesi. Yeniden belki bir gün birileri çoğunluğu ele geçirir, kendi partisi de ona destek olursa ve kaldırdıkları ve yıktıkları düzeni ihya etmek isteyebilirler.


10 yıldır demokrasi adına yaşadığımız felaketler, ordumuzun tasfiyesi, yavaş, yavaş, başkentin İstanbul’a devletin Dolmahçe'ye kaydırılma hesapları olmasın? İstanbul’u bir finans merkezi yapmak, Karadeniz’i yabancılara açmak, Deniz Kuvvetlerimizi yok etmek ve Lozan gibi, Mondros’u da yok saymak bunun için “Çılgın Projeler” üretmek bunun belirtisi olamaz mı?


Düşünün ki: Başta İngilizler, Lord Curzon olmak üzere Ankara’nın Başkent olmasına karşı çıkmışlar ve bir cephe bile oluşturmuşlardır. Nitekim bazı yabancı elçilikler, büyük elçiliklerini bir süre İstanbul’da tutmuşlar, hatta Ankara Palas ve Evkaf Apartmanları bu yabancı elçilikler için lojman olarak inşa edilmiştir. Ankara gelişince ve Atatürk bastırınca o elçilikler tıpış tıpış Ankara’yı mesken tutmadılar mı?


İşte şimdi durum farklıdır ve bir yandan onuru kırılmış ordu cephe harekatına çekilirken yerini polise terk ederken, medya susturulmuş, yandaş basın Eric Edelman’ın tavsiyelerine göre kurulmuş, basın özgürlüğü hiçe sayılarak Ulusal Kanal ve AYDINLIK basılırken… Arkadan ne gelebilir?


Önce tek sesli basın, kendine göre ordu, kendine göre üniversite, İstanbul’u finans merkezi yaparken, sultanlara yaraşır Dolmabahçe Sarayı Makkar- ı siyaset olamaz mı?


Şimdilik hayal ama, İsmet Paşa'nın 1975’lerdeki kehaneti ya gerçek olursa?