Siz formayı nerenize...
Dün gazeteye geliyorum, vapurdan inip, Karaköy'den tünele bindim. Arkamdan tanıdık bir ses geldi. Döndüm, aaa, bizim Yalçın (Yeğiner). Yani Kadıköy ve Kınalıadalıların ve de Galatasaraylıların "Kafkas" diye tanıdıkları Yalçın... Öpüştük, hoş-beşten sonra onun da Galatasaray'a çıktığını, Divan toplantısına bir arkadaşıyla birlikte gittiğini öğrendim. Yalçın daha Galatasaray Lisesi öğrencisiyken, Baba Gündüz (Kılıç) tarafından genç takımdan A kadroya alınmış, hatta Almanya kampına götürülmüş bir eski futbolcu. Çok da iyi futbol oynardı ama devam etmek istemedi. Ancak yazlık ada maçlarımızdan onun kalitesini yakından bilirim. Yani işten anlar.
Neyse, tünelden Galatasaray'a doğru yürürken söz elbette ki, Fatih Terim, derbi, Cristian'ın formayı şorta sokması konularına geldi. Terim konusunda yönetim ve Başkan Ünal Aysal'a verilen destek konusunda üyelerin çoğu gibi konuşması ilginç ve ders niteliğindeydi. Forma meselesine gelince o da güldü. " Normaldir, yenildik, bir bahane yaratacağız" dedi. Sonra da ikimiz sözleşmiş gibi anlaştık. "Formayı şortunun içine nasıl sokacaksın. Futbolcu davranışını bilmek lazım" deyiverdik.
Şimdi burada sevgili Şükrü Ergün'e "siz olsanız nerenize..." diye soracağım da kıyamıyorum. İnanın doğru söylüyorum, kendisine inanılmaz bir sempatim var. Hele dün sabah Dany'nin de formayı aynı şekilde şortuna sokmasının fotoğraflarını gazetelerde görünce bu yazıyı yazmaya karar verdim. En iyisi sevgili Şükrü Ergün "ezilerek yenilgi beni fazla üzmüş galiba sıcağı sıcağına abartmışım" derse iş tatlıya bağlanır diye düşünüyorum.
Muslera ile voleybolcu kadınlar
Taktım şu Muslera'nın ayak parmak kemiğinin kırılmasına. Fenerbahçe ve derbi öncesi CNN Türk televizyonlarına yaptığım yorumlarda da bunu belirttim. Hatta bazıları da bu yorumu ilginç bularak değerlendirmişler. Hem sosyal medya, hem de gazeteler yer vermişler.Evet, bir daha tekrar ediyorum. Konu ayak parmağının kırılması ise oynamaması abartılı bir durum. Söylediğim şu " futbolcular bu haberi duyunca saygıyla gülümseyip seslerini çıkarmazlar ama arkanızdan size gülerler. Zira biraz sıkı bir bandajla oynarsınız geçer gider. Benim de başıma defalarca geldi."
Burada söylemek istediğim şu. Sakatlığın arkasında gizlenen başka bir şey mi var. Hele Muslera'nın 1 ay maçlardan uzak kalmasını aklım almıyor. Eğer varsa bunu bilmek yalnız Galatasaraylıların değil tüm futbolseverlerin hakkıdır. Yorumumda ısrar ediyorum. Yıllar önce ayrı zamanlarda Galatasaray'a transfer edilen ve başarılı maçlar oynayan İlie, Kewell ve Keita'nın apar topar gönderilmelerini taraftarlar bir türlü anlayamamıştı. Oysa bu üç futbolcunun da sarılık taşıdığı sonradan fısıltı gazetesinde kulaktan kulağa yayılmıştı.
Bakınız dün sabah Japonya'da oynanan Dünya Kadınlar Şampiyonlar Kupası voleybol maçlarını seyrediyordum. Rusya ile Dominik Cumhuriyeti harika mücadele ettiler. Ama benim gördüklerim ve sizlerin dikkatini çekmek istediğim çok farklı bir şey. Voleybol elle oynanıyor bildiğiniz gibi. Bir çok kadın voleybolcu parmaklarını bandajlarla sarmış, sarmalamış oynuyorlardı. Özellikle de Rusya'dan Sokolova, Dominik'ten Arias gibi dünya çapındaki smaçörler o durumda topa çakıp duruyorlardı. Yani Muslera'nınki can da kadın voleybolcuların ki değil mi?
Canaydın, Seba, Yıldırım
Eskiler "Güneş balçıkla sıvanmaz" demişler. Zaman her şeyin en iyi ilacı. Gerçekler önünde sonunda ortaya çıkıyor. Geçmişte haksızlık yapmış vicdanlar sonunda dayanamayıp dışa açılıyor. Geçenlerde Özhan Canaydın, Süleyman Seba ve Aziz Yıldırım için Ülker Spor Arena ile Beşiktaş tribünlerinde açılan pankart bunun en çarpıcı örneğidir. "Üç ayrı insan, üç aynı yürek..." Eski dostlar yemeğindeki fotoğrafları da görünce insan sade vatandaşın vefa duygusunu daha bir anlıyor.
Duygulanmamak elde mi, üçünü de yakından tanıyorum. Sevgili Süleyman Ağabey (Seba) adeta manevi babamdır. Birlikte yaşadıklarımız bu sayfalara sığmaz. Sayın Özhan Canaydın ile ilgili kısaca anlatayım. Galatasaray'ın 100. yıl konçertosunda en ön sırada birlikteydik. Törenlerde sahneye davet edilince çekingenliğimi görüp, elimden tutar, çekerdi. Başkan Aziz Yıldırım'a gelince fazla söze ne hacet. Şu anda Fenerbahçelilerin değil Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı ve diğerleriyle Türk futbolseverlerinin, halkın kahramanı oldu.
Hakan Şükür resmi yayıncının kanalında istediği kadar gizli gizli söz geçirsin. Belli çevreler istedikleri kadar şike, çete yüklemesi yapsınlar. Her hafta bir başka mahkemede dava açılsın. Bazı televizyon kanallarında özel nefret programları yapılsın. Hatta yeniden içeri atılsın. Artık rahmetli Özhan Canaydın ve Sevgili Süleyman Seba gibi gönüllerdeki yerini almıştır. İnsanları tahtlarından, makamlarından indirebilirsiniz. Ama gönüllerden asla koparamazsınız.