‘Socrates’ yalnızca Socrates deği̇ldi̇r!
Onun imgesini, yeşil sahalardaki asi/atak duruşunu, özgüvenini, demokrasi yanlısı bakışını hep sevmişimdir. Bir çağrı/sı vardı her halinde...Yeniye, başlangıçlara...
Brezilyalı ünlü orta saha oyuncusu “Doktor Socrates”ten söz ediyorum elbette...Oyun stili, yaşama ve spora bakışı belleklerdedir.
“Düşünen Spor Dergisi” SOCRATES’e ad olunca da; varlığını/taşıdığı düşünceyi, aldığı adın simgesi bizim Sokrates’imizi ve onu bir kez daha andım, kaçınılmaz olarak.
Onun ünlü savunmasındaki “Ah! Alçak Sokrates gençleri baştan çıkarıyor!” nidası, söylediği şu sözler unutulabilir mi?
“Atları, bir veya birkaç kişi, yani seyisler eğitebiliyor; binenler ise onları bozuyorlar, değil mi?”
Ve şunları ekler Sokrates, kendini yargılayanlara:
“Sence kötü kimselerle birlikte yaşamak mı, yoksa iyi kimselerle birlikte yaşamak mı daha iyi? Yanıtlasana, dostum; zor bir şey sormuyorum. İyi insanlar yanlarındakilere hep iyilik, kötüler de kötülük eder değil mi?”
Doğrusu, yalnızca futbolun değil, ülkemizde sporun getirildiği yerde Sokrates’in sorularını sormak kaçınılmaz gibi geliyor bana.
Tam bu dönemeçte, adını bir spor ve bir düşün insanından alan “Socrates/Düşünen Spor Dergisi” anlamlı olmanın ötesinde çok gerekli geldi bana.
Her başlangıç heyecan vericidir.
Düşünsenize, her şeyin kirlenmeye yüz tuttuğu bir ortamda umutla yeşeren düşünceleri taşıyan insanlar yeni bir başlangıç için adım atıyorlar bir yerlerde.
Doğrusu bu başlangıcın içinde/önünde Bağış Erten’in olmasına sevindim. Geçmişte, onu spor/futbol üzerine yazmaya özendirdiğimi söyleyebilirim.
Dostum Erdal Öz’ün yadigarı Can’ın bu işi üstlenmesi, yeni bir başlangıç yapması ise başka bir sevinç. Eminim ki onun da alkışlayacağı bir proje olacaktı bu.
Bir dergi düşüncesi her zaman uyarıcı, heyecan verici gelmiştir bana. Yazan/düşünen bir toplum olmamızın ilk işaretlerini dergilerden alırız öncelikle. Hangi alanda olursa olsun, eğer dergisiz bir toplumsanız; kör/sağır, dilsizsinizdir. Daha çok dergi, daha çok düşünen insan demektir. Konuları/sorunları, iyi veya kötü şeyleri, eksik aksaklıkları, başarı ve yücelikleri gündeme getirip konuşan açık toplum demektir dergi. Özgürlüktür, demokrasidir...Farklı düşüncelerin, sözlerin, bakışların buluştuğu mecradır.
Her başlangıçsa yeni bir heyecandır, umuttur... Deri değiştirmek gibi bir şeydir.
O üzerindekini büyük bir acıyla soyup atarak yoluna devam eden yılanın bıraktığı deriye bakarak kendisine şunu sormuştu Ingmar Bergman:
“Yılan bu deriyi değiştirirken nasıl acı çekmiştir kim bilir? Peki, acaba, insan da yılan gibi deri değiştirir mi? Değiştirirse bu nasıl olur?”
O, “Persona” filminin öyküsünü buradan yola çıkarak yazıp kurduğunu anlatmıştı.
İşte bunun için bir başlangıç gerek. Hatta daha da ötesi, cesaret ve yüzleşmek...”Var, nasılsa, biz ne yapacağız ki,” dememek, “yeni” için kolları sıvamak...
“Yeni” ve “Socrates” de biraz bunun işaretidir. Hele şu pusarık havada, çöküntünün her yanı sardığı ortamda “düşünen spor” demek sözümüz var demektir.
Her “yeni” başlangıç yaparken yarattığı “şey”in ne/nasıl olduğunu, neleri biriktirerek bize nasıl gösterdiğini de bilmek zorundadır. Ki, kendi önünü açıp iz bıraksın...
Derginin özenli tasarımı, içerik zenginliği, farklı spor disiplinlerine yer vermesi; güncel ötesinde bir bakışla sporu kucaklaması; dahası bir spor kültürü yaratma düşüncesi alkışlanacak düzeyde. Öneri ve bazı eleştirilerimi başka bir yazıda gündeme getireceğim. Önce gemi yürümeli, dönüp okumalıyız “Socrates”i, yol almasına omuz vermeliyiz ilkten.
Değişerek değiştirmek her derginin ana ilkesi olmalı bence. “Var, ama ne yapalım” dememeli. Sen “yeni” bir şey söyle. Bu anlamda “Socrates”in “genç” ellerde yükseleceğine, bu alana yeni bir aşı/nefes taşıyacağına inanıyorum.
Her başlangıç bir sona doğru gider kuşkusuz. Ama dileğim “SOCRATES”in başladığı yol uzun, şenlikli, ömrü de uzun olsun. Ve bizlere “Socrates”in yalnızca Socrates olmadığını anlatsın.