Yandex
16 Nisan 2025 Çarşamba
İstanbul 19°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sol görünümlü liberalizm

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Sosyal demokrasi işçi sınıfı ideolojisi olarak doğdu. CHP ise işçi sınıfı içindeki dönüşümün sonucunda reformcu bir partiye dönüşmedi. 1960’larda Türkiye İşçi Partisi’nin önünü kesebilmek ve kentleşen Türkiye’nin yeni toplumsal dinamiklerine cevap verebilmek için, dümeni sosyal demokrasiye kırdı.

İşçi sınıfı CHP’de partinin karakterini değil, komisyonlarda temsil edilmesi gereken bir kesimi anlatıyor. Öyle olduğu için CHP’nin yüzde altmış-yetmiş oy aldığı bazı sahil yörelerinde, 1 Mayıs işçi bayramı hiç de kitlesel biçimde kutlanmıyor. Partinin siyasetlerine antiemperyalizm, üretim ve bölüşüm üzerine fark yaratıcı çözümler damga vurmuyor.

12 Eylül darbesinden sonra sosyalist solun devlet eliyle tasfiye edilmesi, ardından SSCB’nin dağılması, Türkiye’de merkezin sağa kayma sürecini başlatmıştı. Yine devlet eliyle pompalanan muhafazakarlaşma da sola karşı bir panzehir olarak düşünülmüştü.

Bütün bunlar, CHP’yi antiemperyalizme ve emekten yana siyasetlere çapalayacak bir sol ağırlık merkezinden yoksun kalmasına ve adım adım sağa yuvarlanmasına neden oldu. Bütün dünyada sol partiler, kendi kadrolarını kendi altyapılarından ve emeğin kitle örgütlerinden yetiştirirler. Gençlik kolları kurması 1997’ye kadar yasaklanan, sendika ve derneklerle organik bağ kurması engellenen CHP, giderek müteahhitlerin ve siyaset esnaflarının denetimine girdi.

Sonuç olarak, ürettiği siyasetleri sağ partilerden ayırmanın son derece zorlaştığı, bütün stratejisini anayasanın üstünlüğü, insan hakları, demokrasi, hak-hukuk-adalet gibi, özünde sol değil liberal bir çerçevede oluşturan CHP’ye ulaştık. Kendisini bir türlü AK Parti’den ayrıntı konular dışında ayrıştıramayan ve seçenek yaratma kabızlığı yaşayan ana muhalefetin doğası budur.

KENDİ TABANINI İNŞA EDEN TAVAN

Bütün bunları neden mi anlatıyorum? Çünkü her parti kendi üye ve seçmeninin ahlaki evrenini inşa eder. Nasıl ki her rejim kendi yurttaşlarına yukarıdan aşağıya bir siyasal kültür evreni yaratırsa, partiler de kendi kitlelerinin siyasal kültürünü oluştururlar.

Siyaset esnafının elinde kalmış bir sol görünümlü liberalizmin, kendi kitlesine verebileceği bütün sol değerler, gerçekte sol demagojiden öteye gitmez, gidemez. Sözkonusu vatansa gerisi teferruattır, diyenlerin sözkonusu vatan olduğunda da armudun sapını üzümün çöpünü mesele ettiğini görürsünüz bu yüzden.

Bütün demokrasi söylemleri maskeli kalmaya mahkûmdur. Rakibine izafe ettiği bütün ahlaki eleştiriler, kendi sahip olduğu yerel yönetimlerde, parti organlarında, kendisine yakın kitle örgütlerinde vs. aynen yaşanır.

Son boykot olayında bir kez daha yaşandı bu olay. Boykotun dönüştüğü biçim, CHP kitlesinin de içinde, tıpkı yerden yere vurdukları muarızları gibi küçük faşistlerin yattığını göstermesi açısından ilginçti. Rusya-Ukrayna savaşı sürecinde Rusya travması geçiren Avrupa, Tolstoylara Çaykovskilere savaş açmaya kalkmıştı. Özünde bir yenilgi korkusu ve aşağılık duygusunu yansıtan bu travmatik tutum, CHP’nin boykot hareketinde de Türkiye’yi yönetme iddiasının getirdiği özgüvenden çok, AK Parti karşısındaki aşağılık duygusunun getirdiği rövanşizmin izlerini dışa vurdu.

Benim boykotumu desteklemiyorsan, sana yaşam hakkı tanımam diyerek hareket edenler, yarın iktidar olsalar, tıpkı benzer gerekçelerle eleştirdikleri AK Parti gibi kendilerinin de Türkiye’yi kucaklayamayacaklarını ve taşıyamayacaklarını ilan etmiş olmadılar mı?

Liberalizm