25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şol Yunus'a kıymayın efendiler: Savaş kesen söz, baş keser mi?

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

Şiirin gücü, en kötü niyetlinin bile itiraz edemeyeceği, hatta, insani derinlikte onunla buluşabileceği
bir gerçekliğin sahibi olmasından kaynaklanır.

> Türk şiirinin en büyük şairi, Türk kültürünün atalarından Yunus Emre, ölümünün 700. Yılı nedeniyle, geçtiğimiz yıl (2021), “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” olarak anıldı ve kutlandı. Gerçekleştirilen bütün etkinlikler, halk içinde manevi bağları güçlendirdi. Ne güzel ki, bu coşkun değerbilirlik, 2022 yılı boyunca da özellikle TRT duyurularıyla devam ediyor. On yıl önce, FETÖ’nün merkezine oturduğu “Milli Eğitim,” Yunus’u sansür etmeye cüret etmiş, okul kitaplarındaki Yunus şiirlerine müdahale etmişti. Yunus’a reva görülen onca haksızlıktan, yok saymadan sonra yapılan etkinlikler önemlidir.


> Buna karşın baştan söylemem gerekir ki, derine inmede, özüne ulaşmada, bizi daha çok iş beklemektedir. Çünkü 21. Yüzyılın çetinleşen siyasi koşullarında Yunus Emre’nin birleştirici insancıl felsefesine daha çok ihtiyacımız vardır. Özellikle Amerikancı siyasetler güdümünde yozlaşan ve azgınlaşarak İslam bütünlüğünü tehdit eden tarikatların zehirli tahribatlarını önlemede de Yunus panzehirimizdir.


> “Bizim Yunus, bizim Türkçemiz, bizim milletimiz” birliğinde yansıyan kültürel iklim, Asya Çağında ihtiyaç duyduğumuz, milli birliğimizi güçlendirmede büyük önem taşımaktadır. “İnsan Hakları” adı altında emperyalizmin kana boyadığı “hümanizma”, Yunus felsefesi sayesinde kendi doğasına kavuşacaktır. Yunus Emre’miz 700 yıldır halkın dilinde, gönlünde, türküsünde, ilahisinde yer etmiş, halkla bütünleşmiştir. Yunus Emre, toplumun dar zamanlarında, sıkıntılı, zorlu durumlarında sorun çözücü, yol açıcıdır.

 YUNUS “BAŞ KESTİRMEZ” AĞRILARI KESER


> İnsanlığın düşmanları, küreselci emperyalizmin hizmetinde görevli olarak bu yakınlaşmanın karşısında çalıştılar. 24 Kasım 2015 günü NATO-FETÖ hainlerinin Rus Uçağını düşürmeleri üzerine yayımlanan “Büyük Rus Milletinden Özür” şiirimin uluslararası yankılarının devamında Aydınlık’ta yayımlanan “Asya Çağında Şairin Görevi” dizi yazımla, şairleri, mazlum ve gelişmekte olan milletler arasında çıkarılacak savaşlara karşı tavır almaya çağırdım. Çünkü 21. Yüzyılda ortaya çıkan Asya Çağı gerçeği, öncelikle Asya milletleri arasında sıkı bir dayanışma, yakınlaşma ve işbirliği gerektiriyor. Yedi yıl önce Şairlere yaptığım çağrı,“Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım,” dedikten sonra, yine Yunus’un şu çarpıcı dizeleriyle bitiyordu:


“Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ede bir söz.”


> Gelin görün ki, yaygın bilinen bu dörtlükteki “Söz ola kestire başı,”hükmü, beni başından beri rahatsız ediyordu. İşin içinde bir terslik vardı. Fakat bunu araştırmak aklıma gelmedi, çünkü Yunus’un kutlu sözleri bu denli yanlış kullanılamazdı. Buna hiç kimsenin hakkı da olmamalıydı. Öte yandan “Söz ola kestire başı,” yargısının, “gerçeği ölümüne söylemek, ucunda ölüm de olsa doğruyu ifade etmek” anlamında kullanılmış olabileceğini de hesaba kattım. Fakat yine zorlama oluyor, Yunusça olmuyordu.


> Bu kez, 2018 Kasım ayında, Çin’in düzenlediği “Deniz İpek Yolu Sempozyumları”na katıldım. Çin’in 8 kentini kapsayan gezimizin ilki Çin’in doğu liman kenti Tianjin’de gerçekleşti. Katıldığım toplantılarda Yunus Emre, verdiğim mesajlarda işimi hep kolaylaştırdı. Ancak daha önce yaşadığım kararsızlık ve kuşku nedeniyle bu kez muhteşem “Söz ola kese savaşı” dizelerine yer vermedim.

YUNUS EMRE’Yİ DOĞRU
ANLAMA SORUMLULUĞU


> Yunus Emre’nin hayatını ve şiirlerini kitaplaştıran Abdülbaki Gölpınarlı, İlhan Başgöz, Sabahattin Eyuboğlu, Cahit Öztelli başta olmak üzere sayısız araştırmacı, yazarın yanı sıra, pek çok dernek, kurum da kitap yayınlamış. Ulaşabildiklerim sonucunda, çoğunlukta “Söz ola kestire başı” yanlış biçiminin kullanıldığını gördüm. Yunus uzmanı Gölpınarlı, kitaplarının bütün baskılarında bu dörtlüğü şiirin içinden çıkarmış. Eyuboğlu, “Söz ola bitire başı”diye yazmış, fakat nedense kitabın girişine, “Söz ola kese savaşı” diye almış. İlhan Başgöz “Söz ola bitire başı” diye alıp yorumda bulunmamış. Cahit Öztelli ise bu şiire bütünüyle yer vermemiş.


>Şiirin bütünlüğüne uymayan, Yunus’un insancıl felsefesiyle tersleşen bu ifadenin aslını araştırınca gerçek ortaya çıkmaya başladı. Yunus’un bu dörtlüğünün aslı şöyle:


“Söz ola kese savaşı
Söz ola bitüre başı
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ede bir söz”


> Böylece anlam Yunus düşüncesine ve şiirin kuruluş özüne uygun hale geliyordu. Fakat “Söz ola bitire başı” nedense yanlış bir yorumla “Söz ola kestire başı” biçimine dönüştürülmüştü.


Oysa “Söz ola bitüre başı” sözünün “baş kestirme” ile hiçbir yakınlığı yoktu. Burada “Bitirmek” çayır çimen biter gibi “yeşillenmek” anlamındadır. “Baş” ise, insan başı değil, “bağır/göğüs/gönül” içinde baş veren manevi “yara”, dert, üzüntüdür. Yunus sözlüğü bunu şöyle doğruluyor: "Baş: Yara, yaranın işleyen gözü... "Bağrı başlı", kalbi acılı, gönlü baş (çıban) vermiş düzeyde yaralı. Yunus bir şiirinde aynı anlamda şöyle diyor: “Yavi kıldım ben yoldaşı/ Onulmaz bağrımın başı.”


> Yunus Emre bize sözü hikmetli söylemeyi öğütlüyor ve diyor ki: Öyle söz söyle ki insanlığa hayırlı bir hüküm olarak savaşa son versin ve yine öyle bilgece bir söz söyle ki, insanın bağrının başındaki ağrısını dindirsin. Şiirsel anlamın (mananın) bu yönde belirdiğini, aynı zamanda şiirin bütünlüğünden kavrayabiliriz. Kötülüğü ortadan kaldırma, savaşı durdurma gücüne sahip olduğu için erdemli söze değer veriliyor. Savaş vardır, o savaşı söz durdurur, bağrın başı yaralıdır, o yarayı söz sağaltır ya da söz, ağılı aşı yağ ile bal eder vb.

YUNUS EMRE’YE KARŞI
GÖREVLERİMİZ


> Yunus felsefesine ters düşen “Söz ola kestire başı” yanlışında ısrar etmek akıl işi değil. TRT anonsları, elbette ki iyi niyetle bu yanlışı tekrarlamayı sürdürüyor. Çok başarılı yayınlar yapan TRT, bu gerçek dışı ifadeyi düzeltmelidir. Yunus Emre’nin sahip olduğu yüksek milli değere karşın, Yunus yapıtının tekleştirilmesi, dağınıklıktan kurtarılması gerekir. Bu görev Türk hükümetlerine, Türk aydınlarına düşmektedir. Böylece kargaşanın, yanlış yorumlamaların, eksikliklerin önüne geçilecek ve ortaya “kudret diliyle” yazılmış dünya çapında değiştirilemez bir yapıt çıkacaktır. Siz hiç, Homeros epiklerini değiştirebilir misiniz?


> Ortada birden fazla şair Yunus vardır, karışıklık giderilmelidir. Ardından Yunus’a ait olmayan şiirler Yunus Divanı’ndan çıkarılıp yeniden derlenmelidir. Daha sonra şiirler tek tek ele alınıp eksik ya da hatalı okumalar, yamalar düzeltilmelidir. Bütün bu işler için konunun uzmanı aydınlardan oluşan bir kurul görevlendirilebilir. Gerçekte görev büyüktür ve bu ulusal sorumluluk bütün edebiyatçı, şair, akademisyen araştırmacıların yanı sıra “milli devlet” kurumlarının boynunun borcudur. Önümüzdeki yazıda Yunus’un “İşitin ey ulular” diye başlayan ünlü şiirinin, nasıl da anlamından saptırılarak yorumlanışını ele alacak, bir kez daha “Şol Yunus’a kıymayın efendiler!” diyeceğiz.