22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sömürgecilik anlayışı: Afrika safari turları

Berna Bridge

Berna Bridge

Gazete Yazarı

A+ A-

THE Guardian gazetesinden Nels Abbey: Sömürgecilik kafası ölmedi… Afrika hala daha İngiliz Kraliyetinin (ve sonrasında diğer varsıl insanların özenti safari turlarının) sömürgecilik anlayışı çerçevesinde kişisel eğlence/heyecan bahçesi olarak görülüyor, bu büyük kıtanın büyük bir nüfusun yuvası olduğu göz ardı ediliyor…

Son günlerde Prens Harry’nin kitabı Spare (Yedek) dillerde ve Harry ITV televizyonunda Tom Bradby’le kitabı hakkında sohbet ederken Brady Harry’nin ağabeyi Prens William’ın “Afrika benimdir, sen alamazsın” sözlerine değiniyor. ABC’den Michael Strahan da Harry ile söyleşisinde “Biliyorum Afrika senin için çok özel ama ağabeyin de ‘Hayır, orası, tüm filler, zürafalar benim’ dedi, senin için Afrika’nın önemini biliyor muydu?” diye aynı konuyu işliyor. Abbey ise bu konunun ve TV sorularının ne kadar saçma olduğunu, sanki Afrika İngiltere güneyinde (Cornwall) yeni inşa edilmiş boş bir kale veya evcil hayvanmış gibi iki kardeşin üzerinde “benim” diye kavga etmesine ve Afrika’nın varsıl insanların safari fotoğraflarıyla oyun, eğlence alanına çevrilmesine itiraz ediyor. Bu iki kardeşin kavgası Afrika’nın insanlarına hizmet ve yardım amaçlı değil diyerek onların egolu duruşlarına işaret ediyor. “Burada karanlık tarihi yankılar var, Afrika’nın Avrupalı emperyalistler ve hanedanlar tarafından paylaşılması” diyor. “Her şey ne kadar değişti ama aslında her şey aynı kaldı, iki kardeşin (ve safari turlarını yücelten, İnstagram ve diğer sosyal medyada paylaşan varsılların) ilgisi Afrika kırsalındaki vahşi yaşam, filler, zürafalar üzerine, Afrikalı zorluklarla mücadele eden insanlar üzerine değil” diye ekliyor. “Batılıların Afrika’ya sahip olma, kıtayı etkileme yarışı ve sonrasında hayır kurumlarının yardımı Afrika’yı daha iyi bir yere götürmedi” gözlemini paylaşıyor. Birleşik Krallığın ve Prens kardeşlerin tartışmalarının tersine Çin’in Afrikalılarla birlikte çalıştığını, el ele yol, altyapı gibi birçok hizmet götürdüğünü, Afrikalılara fayda sağladığını, yaşam ölçütlerini yükselttiğini, Çin’in yaptıklarının Afrikalıların yaşamlarına iyi etki bıraktığını paylaşıyor. Afrika çok güzel diyor; özgün müziği, edebiyatı, dağınık, yoksul bırakılmış olsa bile insan hakları, demokrasi yolunda ilerlemesi, gittikçe büyüyen kıtasal serbest ticaret gibi unsurların Afrikalılar için iki Prens kardeşin kıta üzerinde kendilerinde hak görmesinden çok daha önemli olduğunu söylüyor. “Afrika ileri gidiyor ama Windsor ailesi kendileri için aynısını söyleyebilirler mi emin değilim” diye alaycı bir tonla bitiriyor. Afrika safari turlarına, Facebook, İnstagram gibi yerlerde paylaşılan fotoğraflara bu açıdan yani o kıtada bin bir zorlukla yaşayan, yoksulluk ve sömürü içinde Aids, Covid gibi hastalıklarla boğuşan insanlar açısından bakınca insanın içinden bu safari turlarına gitmek geliyor mu? Yoksa, batılı tur operatörlerini kazandırmak yerine bu kıtaya bir çeşme yapıp susuz bir köye su götürmeyi, bir yetimhanenin bir yıllık ununu almayı mı yeğlersiniz?

Nels Abbey eskiden banker, şimdi yazar ve yayıncı olarak tanınıyor. Think Like a White Man (Beyaz Adam gibi Düşün) kitabının yazarı olan Abbey asırlarca sömürülmüş, başkalarını varsıllaştırmış yoksul kıtasına fillerin zürafaların izlendiği bir bahçe olarak değil, duyarlı, gösteriş peşi koşmayanlar tarafından insani açıdan bakılmasını istiyor…