Somut adım kara kedileri engeller
Yazılarımızda esas konuya girmeden önce meselenin tarihsel veya arka planına detaylı bir atıfta bulunuyoruz. Gül-Erdoğan-Gülen-Davutoğlu ve şürekasından oluşan hükümet, Suriye’ye saldıran müttefikleriyle Esad’ı devirmeye ve Şam’da kendisiyle işbirliği yapan kaçak bürokratlar, Müslüman Kardeşler Örgütü ve türevleri ile ABD, Fransa, İngiltere ve İsrail’in hizmetinde olan sermayedarların iktidarını kurmak arzusundaydı. Bu hedefte Körfez Dolar Hanedanlıkları da gayet iyi kullanıldı. ABD, İsrail, İngiltere ve Fransa’nın gizli/açık mutabakatında ilk lahzadan itibaren stratejik hedef Suriye’yi Irak ve Lübnan misali etnik ve mezhep kökende bir iç savaşta insan ve maddi kaynaklarını tüketmek ve nihayetinde felç edip parçalamaktı. Hedeflenen Kuzey Irak’tan İskenderun Körfezine kadar uzanan “Büyük Kürdistan/İsrail” koridorunun ABD kontrolündeki Suriye Demokratik Güçleri olarak pazarlanan YPG/PKK idaresinde olmasıydı.
DUVARA TOSLAYAN BÖLÜNME PROJESİ
Türkiye bu projenin kendi himayesinde olacağını, “Kürt meselesini” ülke içinde barışçıl siyasetlerle çözerken Irak ve Suriye’de inşa edilen Kürt idarelerinin kendisine bağlı olacağını, bu bölgelerin petrolü, doğal gazı, buğdayı, pamuğu ve pazarlarının Büyük Türkiye hülyasına hizmet edeceğini propaganda ettiler. Suriye’den Lübnan, Filistin’e, Mısır’dan, Libya’ya Cezayir’e kadar uzanan hatta Sünni Âlemin lideri olacaktı. Tarihte benzeri olmayan bir terör ve yağma savaşına şahit olduk. Gül-Erdoğan-Gülen-Davutoğlu hükümetinin bu projeyi destekleyen söylem ve eylemleri “demokrasi, özgürlük, barış, adalet, eşitlik” ifadelerini bol kepçeden kullanan “laik” ile din, iman, mezhep, tarikat ile yatıp kalkan “muhafazakâr” kesimler tarafından baş tacı edildi. Bu proje Cezayir, Tunus, Mısır, Lübnan, Yemen ve en nihayet esas hedef Suriye’de çok sert bir mukavemet duvarına tosladı. Çin ve Rusya’nın BM’de Esad’tan yana kararlı duruşları, Rusya ve İran’ın direkt askeri bu oyunu bozan iki belirleyici faktördü.
MECBURİYETLERE TESLİMİYET SÜRECİ
Başarısızlığın faturasını Menderes misali Erdoğan’a kestiler. Özetle ifade edecek olursak Erdoğan’ın ‘Kürdistan olacaksa Sünnistan da olacak’, ‘Mısır’da dostlarınıza ihanet ettiniz’, ‘Suriye’de talep ettiğim güvenlik koridorunu inşa etmeme yardımcı olmadınız.’ tepkisine müttefiklerin cevabı, Erdoğan’ı kayıt altına aldıkları rüşvet, şantaj, Suriye’ye silah sevkiyatı ve gayri kanuni işleri, dostlar sofrasında konuşulan ve mahrem olanı basına sızdırarak “tedip etmek”, olmazsa “siyasi hayatına son vermek” oldu. Erdoğan, Menderes’ten farklıydı. Daha güçlü bir konumdaydı. Onun için savaşmaya kararlı taraftarları vardı. Ekonomik/finansal imkânları, medyası ve tercihler yerine mecburiyetlere teslim olacak kadar da pragmatikti. Gülen, Gül, Davutoğlu ve hükümetini iktidar yapan uluslararası mahfillerin itimat edeceği, kullanabileceği herkesi etkisiz hale getirmeye başladı.
‘TÜRKİYE EKSEN KAYMASI YAŞIYOR’
ABD ve AB’nin arzusu doğrultusunda yapılan PKK/HDP ile muhabbet ve çözüm programı rafa kaldırıldı, düşman Rusya ile dost oldu. İran ile yakınlaştı. Suriye’ye askeri müdahalede bulundu. ABD’nin arzusu olan koridora çomak soktu. Suriye meselesinin Astana ve Soçi formatında çözmeye niyetli olduğunu ifade etti. Çin’e yönelik yaptırım ve Uygur meselesinde farklı davrandı. İYİ Parti, CHP ve HDP’nin meclise getirdikleri “Çin, Uygur bölgesinde zulüm uyguluyor” tasarısına evet oyu kullanırken AK Parti/MHP hayır oyu kullandı. Türkiye’de alışagelmişin dışında bir dönem başlamıştı. “Türkiye eksen kayması yaşıyor, Türkiye Batı cephesinden kopuyor, Avrasya devletleriyle bütünleşiyor, Erdoğan herkesi kullanıyor, Sultan Abdülhamit misali uluslararası güç dengelerine oynuyor, kendi saltanatını pekiştirmek için yatırım yapıyor.” yorumları piyasayı doldurdu.
DENGE POLİTİKASI VE ZORUNLU İSTİKAMET
Ukrayna savaşında her iki ülke ile yakın münasebetler geliştirdi. Her iki ülkeye mal ve silah sattı. Her iki ülkenin finans çevreleri, yatırımcıları için cazibe merkezi oldu. Bu esnada Rusya’da ciddi bir ticaret ve enerji kaybı yaşayan Batı Avrupa devletleri ve şirketleri için de güzergah olma imkanı sundu. Rusya, Çin, BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü, İran ile münasebetleri Putin ile özel dostluğuna ehemmiyet vermesine mukabil, ABD, AB ve İsrail’e sert sözlerle yüklenirken, “Terörün arkasında ABD var.” denirken, “ABD Suriye’yi bölüyor, terör örgütlerini destekliyor ve besliyor.” açıklamaları yapılırken aynı vakitte bu devletlerin dost ve müttefik oldukları ifade ediliyor. Rusya ve Putin ile kurulan samimi ilişki ve görüntülere rağmen Kırım ilhakını tanımadığını, Rusya’nın Ukrayna’da işgalci olduğunu söylüyor, BM Genel Kurulunda oylanan Putin rejiminin bir terör nizamı olduğu kararına evet oyu kullanıyor. Ancak son merhalede Erdoğan başta Suriye meselesinde tercihlere üstün gelen mecburiyetlere teslim olmaktadır ve olacaktır. Şahsi siyasi çıkarları ve geleceği, partisinin iktidarını sürdürmesi, Türkiye ve Suriye’nin bir ve birlikte olabilmesi için Şam/Esad ile normalleşmelidir. Bu adım Türkiye’yi güçlü kılar. Terörün her türüne karşı efektif sonuç almasını sağlar. Coğrafyamıza barışı, huzuru ve istikrarı getirir. Ekonomisini büyütür. Mülteci sorununu çözer. Sınırlar ayrışmanın, duvarların, mayınların değil, terörden, kaçakçılıktan, yağmadan arınmış serbest dolaşımın, kardeşliğin, meşru ekonomik faaliyetlerin sembolü olur.
ABD VE PKK’NIN SURİYE AÇILIMI ENDİŞESİ
Hükümetin Arap Körfez hanedanlıklarıyla yeniden normalleşme adımları atması, Suriye ile benzer bir açılımın olabileceği ihtimalini yarattı. Rusya’dan gelen açıklamalar, başta Erdoğan hükümet yetkililerin Suriye ve Esad ile ilgili görüşülebilir açıklamaları, iki istihbaratın en tepede görüşmeleri, alt seviyede dışişleri bakanlığı personelinin buluşmaları, buna mukabil Suriye hükümeti ve Esad’ın görüşülebilir açıklamaları ABD, PKK/YPG ve şürekâsını ciddi bir kaygıya düşürdü. Erdoğan’ın Katar’da Mısır lideri Sisi ile görüşmesinin ardından Erdoğan-Esad buluşmasının mümkün ve yakın bir zamanda hasıl olacağı beklentisini beraberinde getirdi. İstiklal terör saldırısının ardından başlayan kapsamlı hava operasyonu PKK/YPG saflarında panik yarattı. Çok önemli kayıplar verdi. Gelir kaynaklarını ciddi bir darbe vuruldu. ABD üssüne yakın füzelerin düşmesi ABD’ye verilen bir mesajdı. Washington olası bir kara operasyonu sebebiyle Suriye’deki üslerinden tahliyelere başladı. Ağır silahları Kuzey Irak’a taşıdı. Devriyelerini azalttı.
‘TÜRK TARAFI DA OLUMLU BAKIYOR’
PKK/YPG adetten olduğu üzere Şam’a koştu. Şam’ın talepleri netti; Halep’teki iki semt, Münbiç, Tel Rıfat, ve ismi Kobani olarak değiştirilen Ayn El-Arab ve Kamışlı’ya kadar uzanan Suriye-Türkiye sınırı Suriye ordusuna bırakılacak. Haseke, Rakka, Deyr El-Zor bölgeleri kent merkezi tamamen Suriye devletinin kontrolünde olacak. Tüm Suriye-Irak hudut ve gümrük kapıları Suriye devletine bırakılacak. PKK/YPG işgal ettiği su, petrol ve tarımsal alanları Suriye idaresine terk edecek. PKK/YPG bu şartları ağır buldu. Rusya’nın devreye girmesini istedi. Rusya’nın Suriye’deki kuvvetlerinin komutanı YPG/PKK’nın komutanı Mazlum Abdi’ye açıkça ifade edildi. “Hava operasyonundan sonra bir Türk kara operasyonu olma ihtimali yüksek. Bunu önlemenizin tek yolu Suriye’nin taleplerini yerine getirmeniz. Afrin’de yaptığınız hatayı tekrarlamayın. ABD’ye güvenerek bu tutumunuzda ısrar etmeyin. Can kayıplarını önleyin. Münbiç, Tel Rıfat ve Ayn El-Aran sınır bölgelerini Suriye ordusuna devredin. Türk tarafı da bu öneriye olumlu bakıyor.” denmiştir.
SES BİDEN CEPHESİNDEN GELDİ
Mazlum Abdi bu sefer ABD’ye yalvaran, biz sizin tek sadık müttefikiniz ifadeleriyle mektubunu Washington Post vasıtasıyla paylaşmış. ABD’deki gerçek dostlarına seslenmiş, Türk hükümeti üzerindeki baskıyı artırın, bizi yalnız bırakmayın demiş. Bu gelişmeler hasıl olurken Kremlin yetkililerin Erdoğan-Esad bu zirvesine Moskova’da ev sahipliği yapacağını ilan eder. Ankara ve Şam’dan istihbarat görüşmelerin bir üst seviyeye taşınabileceği açıklamaları yapılır. PKK/YPG’nin yaşadığı korku ve krizin sesi önce HDP’den gelir. Seçime az kala Erdoğan’ın terörü bahane ederek Suriye’de yeni bir savaş yaratmak istediğini ve operasyonları bunun için yaptığını iddia eder. 6’lı masanın küçük ortağı Davutoğlu ve şürekâsı Rusya’nın Türkiye’yi Esad ile barıştırmaya zorladığını, Türkiye’nin hiçbir şekilde Esad ile görüşmemesi gerektiğini iddia eder. Meral Akşener’in Esad ile görüşme isteği depreşir.
DOST GÖRÜNÜMLÜ SABOTAJ
Benzer gelişmeleri Suriye ile ilişkilerin normalleşmeye başladığı 2002-2011 arasında yaşamıştık. Suriye ile ilişkilerin ABD, Fransa, İngiltere ve İsrail kontrolü dışında olmasına izin vermediler. FETÖ, TESEV ve benzeri yapıları Şam’a transfer ettiler. İlişkilerin her iki ülkenin vatanperver anti-Emperyalist güçleri arasında olmamasına büyük bir özen gösterdiler. Bu kuvvetleri marjinal, oyun bozan ve Türkiye-Suriye ilişkilerine zarar veren eksimler olarak tanıttılar. Suriye tarafında bu propagandayı etkili kullananlar oldu. Terör savaşı geldiğinde ülkeyi ilk terk eden ve ihanet edenler bu kesimdi. Şimdi de benzer bir senaryoyu devreye soktular. Yunanistan’ı ateşle oynamaya, provokasyonalar yapmaya teşvik ediyorlar. Bu sayede TSK’yı Suriye’de dizginleyebileceklerin sanıyorlar. Türkiye’deki muhalefeti Erdoğan’ın Esad ile görüşme isteğini sadece şahsi menfaatine ve seçime yatırım olarak propaganda ediyorlar. “Bekle acele etme bizim iktidarımızda Esad ve Suriye ile ilişkiler düzelecek.” mesajları gönderiyorlar.
REUTERS YALANLARININ ALICILARI
Devreye Reuters giriyor. 49 milyar dolar serveti ile Kanada’nın en zengin ailesinin haber kaynağını güvenilir ve muteber diye propaganda ediyorlar. Suriye’ye dayatılan savaşın ilk lahzasından itibaren yalan haberlerle, kimyasal silah kullandı, Esad ailesi kaçtı, aile içinde çatışmalar başladı, IŞİD’e karşı savaşan kahramanlar vb. propagandasıyla YPG/PKK’yı pazarlayan ve gibi psikolojik operasyon çalışmalarıyla savaşa en büyük katkıları yapan Reuters’in geçtiği bir habere atlıyorlar. Reuters, “Esad, Erdoğan’ın görüşme teklifini reddettiği, bu görüşmenin Erdoğan’ın seçime yatırım amaçlı olduğunu” tedavüle soktu. Bu haberi “güvenilir kaynağa” istinaden yaptığını iddia etti. Mutluluktan dört köşe olan bazı Arap ve Türk yazarlar, Esad’ın Erdoğan yerine muhalefeti tercih ettiğini iddia etti. Esad’ın bu yönde bir açıklaması yok. Erdoğan ile görüşülebileceğini birçok yerde ve kez ifade etmiş. Suriye her fırsatta Türkiye’deki siyasi sahaya müdahale etmeyeceğini ve taraf olmayacağını ifade etmiştir. Türkiye ve Suriye arasında süren görüşmeler sonuçlanıncaya kadar siyasi heyetlerin ziyaretlerine kapalı olacağını da göstermiştir.
GÜVEN İNŞA EDECEK ADIMLAR
Suriye tarafının ve Esad’ın Erdoğan’dan beklentileri var ve bu beklentilerin henüz karşılanmadığını iddia ediyorlar. Bunlar olgunlaşmadan Esad kendi kamuoyuna bu görüşmeyi açıklayamaz. Erdoğan 10 yıl boyunca hiçbir şey yaşanmamış gibi, sorumlulukları yokmuş gibi, tokalaşalım, sakalımızı öpelim ve her şeyi unutalım, yeniden sil baştan yapalım tavrı olumlu sonuç alıcı değildir. Bu tavır Türkiye ve Suriye düşmanlarını sevindirir. Güven telkin eden, Suriye’nin askeri ve iktisadi ülkesinin her alanına hakimiyetini sağlayan adımalar atıldığında Reuters ve haberine yatırım yapanlar çok üzülecek.