Son fırsat mı tarihsel fırsat mı?
Bazıları 7 Haziran Seçimlerini “son fırsat” ya da “köprüden önceki son çıkış” olarak betimliyor. Aslında benzer söylemler daha önceki seçimlerde de meclis içinde yer alan “muhalefet” partilerine “tıpış tıpış” destek sağlamanın dayanağı olarak kullanıldı. Bugünün farkı, şimdi HDP’nin de bu kervana katılmış olması. Bir yandan, HDP’nin yüzde 10 barajını aşarak meclise girmesi, AKP’nin tek başına iktidar olmasının önüne geçmenin yolu olarak parlatılıyor. Diğer yandan, HDP’nin meclis dışında kalması durumunda PKK’nin terörü yeniden tırmandıracağı tehdidi, bu çabalara eşlik ediyor. Önümüzdeki dönemde, bu tehdidi daha canlı olarak duyumsatmayı amaçlayan terör eylemleri gündeme gelirse, buna da şaşmamak gerekir.
WASHİNGTON’DAN TALEP EDİLEN ROL PKK’YE VERİLMİŞTİR
ABD’nin bölgemizdeki en yakın “silah arkadaşları”, PKK, PYD ve Barzani’dir. Ülkemizdeki son on yıllık süreç, PKK’nin “muhatap” alınmasıyla başlamış, bunu PKK’nin önce gizli, sonra açık biçimde “al-ver” müzakerelerinin tarafı haline getirilmesi izlemiş, şimdi de sıra PKK’nin merkezi iktidara ortak yapılmasına gelmiştir. PKK’nin bir süre önce Washington’dan açıkça talep ettiği rol, kendisine verilmiş durumdadır. Şu anda PKK, ABD tarafından, ülkemizdeki karşı devrim cephesini, kendi planlarına daha sıkı biçimde bağlanmış durumda yeniden şekillendirmenin temel aracı olarak kullanılmaktadır. Bölge güçlerine “söz geçirme” konusunda ciddi sıkıntılar yaşayan Obama yönetimi, önünü PKK, PYD ve Barzani ile açmaya çabalamaktadır. Ülkemizde oluşturmaya çalıştığı iktidar seçeneği, AKP-PKK koalisyonudur.
KARŞI DEVRİMİN ÇÖZÜLME VE DAĞILMA SÜRECİ
Dünyada ve ülkemizde karşı devrim, bölünme, çözülme ve dağılma sürecine girmiştir. ABD’nin, yanında yer almayanın düşman sayılacağı ve onlarca yıl süreceğini ilan ederek başlattığı Haçlı Seferi, ilk on yılı dolmadan hüsranla sonuçlanmıştır. ABD, Afganistan’da Taliban’la masaya oturmaya çalışan taraf haline gelmiş; Suriye de sert kayaya toslamış; işgal ettiği Irak’ın merkezi hükümeti Beşar Esad’ı desteklemiş; İran’la ilişkilerini normalleştirmeye yönelmek zorunda kalmış; Gürcistan, Mısır, Tunus, Ukrayna ve Yemen’de çuvallamıştır. Emperyalist sistem tarihinde görülmüş en ağır krize girip, ABD artık herhangi bir konuda koalisyon oluşturmada zorlanırken, Avrasya Cephesi güçlenmiştir.
ÇÖZÜME KENDİLİĞİNDEN ULAŞILAMAZ
Ülkemizde de, 2007 Cumhuriyet Mitingleriyle başlayan halk hareketi, bir durgunluk döneminden sonra adım adım yükselerek Gezi Direnişiyle zirvesine ulaşmıştır. Silivri kapılarına dayanan halk, Ergenekon, Balyoz ve benzer kumpasları çökertmiştir. Bugün karşı devrimin içine girdiği çözülme ve dağılma süreci bu gelişmelerin bir ürünüdür. Bu ortamın Türkiye’nin Çözümü için son derece elverişli tarihsel bir fırsat yaratmasına karşın, bu çözüme kendiliğinden ulaşılamaz. Günün yakıcı ihtiyacı, Türkiye’nin Çözümünün bütün milletin nezdinde elle tutulur, çıplak gözle görülür bir güce kavuşturulmasınadır. Tarihsel fırsat, kritik güç eşiğini aşması durumunda, bu çözümün bütün milleti eşi görülmemiş bir hızla kucaklayacak olmasındadır. Ülkemizin çıkışının biricik yolu budur.
TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜMÜNÜ GERÇEKLEŞTİRECEK TEK GÜÇ
Karşı devrimin bütün çabası, 7 Haziran Seçimlerinde bu çıkışın önünü kesme üstüne odaklanmıştır. Onların “çözüm süreci” dedikleri, “Türkiye’nin çözülmesi süreci”dir. Çünkü bu sürecin özeti, bütün milletin PKK ile tehdit edilerek yola getirilmeye çalışılmasıdır. O zaman bu süreç PKK’yi tasfiye ile değil, ancak onu iktidara ortak etmekle sonlanabilir. Zaten ABD’nin ülkemizdeki iktidar seçeneğinin AKP-PKK ittifakı olması da, bunun yansımasından başka bir şey değildir. Bu süreci tersine çevirme yetisine sahip yegâne süreç “Vatan’da birleşme”dir.
“Son fırsat” söylemi, Türkiye’nin önünde duran tarihsel fırsatı ıskalamasını sağlamak için icat edilmiş bir söylemdir. Çünkü onlar açısından “Vatan’da birleşme”yi yavaşlatmak, çözülme ve dağılma süreci içindeki karşı devrimin yeniden toparlanmasına zaman kazandırmak için yaşamsal bir önem taşımaktadır. Türkiye açısından yaşamsal önem taşıyan ise, bu tarihsel fırsatı ıskalamamaktır.