26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Soros’un hedefindeki beş ülke

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik operasyonunda birinci yıl dolarken, Atlantik cephesi harıl harıl, kendi deyimleriyle “küresel güney”in yükselişini durduracak çözümler arıyor. Bir ay arayla düzenlenen iki toplantıda tartışılan görüşler, söz konusu arayış açısından ışık tutucu. ABD önderliğinde, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan sistemin ekonomi ayağındaki düzenlemelerinin ele alındığı Davos ve güvenlik alanındaki gelişmelerin konuşulduğu Münih Güvenlik Konferansı’ndan söz ediyoruz. Her iki toplantı da aslında Atlantik liderlerinin bir araya geldiği ve esasta bazı değişiklikleri içeren kararların verildiği devletler arası düzeyde gayrı resmi Zirveler niteliği taşıyor. Bu Zirvelerde kabaca şu saptamaların öne çıktığı görülüyor:

1 Rusya’yı durduramadık.

2 Çin’in yükselişini engelleyemedik.

3 Toplam olarak gelişen dünyanın bir araya gelerek karşımızda bir kutup haline gelmesini önleyemedik.

İşin özü şu: ABD, tek patronu olduğu dünya düzeninin ortadan kalkmasına karşı, çıkarları nesnel olarak çok kutuplu dünyadan yana olan Avrupa’yı, Çin, Rusya ve gelişen dünyanın üzerine sürmek istiyor. NATO’nun doğuya doru genişletilmesi projesi bu amacı gerçekleştirmek için bulunan güncel çözüm. Ancak Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin başlamasından sonraki bir yılın sonunda Avrupa’da başta Almanya ve Fransa olmak üzere, Atlantik saldırı korosunun düzenini bozan daha fazla çatlak ses çıkmaya başladığını görüyoruz.

“AÇIK TOPLUM”UN VE DEMOKRASİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER

Münih Güvenlik Konferansı’na katılan George Soros’un konuşması, Atlantik’in önceliklerini ortaya koyuyor. “Açık Toplum” Vakfı fonları vasıtasıyla dünyada ABD’nin hedefinde yer alan devletlere karşı, CIA ile işbirliği halinde faşist gruplardan, azınlıklara kadar uzanan bir cephe oluşturarak sözde “demokrasi” operasyonlarını düzenleyen Soros, 16 Şubat’ta Konferans’ta konuştu. Konuşmasının girişini iklim değişikliği sorununa ayıran 92 yaşındaki Soros, devamında esas baklayı ağzından çıkarıyor. Soros, şöyle diyor:

“Küresel hakimiyet için savaşan iki yönetim sistemi vardır. Açık ve kapalı toplumlardan bahsediyorum. Aralarındaki farkı elimden geldiğince basit bir şekilde tanımladım: Açık bir toplumda devletin rolü, bireyin özgürlüğünü korumaktır; kapalı bir toplumda bireyin rolü devletin çıkarlarına hizmet etmektir. Açık ve kapalı toplumları birbirinden ayırdım. Bu, kendilerini bir tarafa veya diğerine geri dönülmez bir şekilde bağlamaktan kaçınmak için büyük mesafe kat eden birçok ülkeyi dışarıda bırakıyor.”

BEŞ ÜLKE BEŞ LİDER

Soros, konuşmasında dört ülke lideri üzerinde ağırlıklı olarak duruyor: Putin, Modi, Erdoğan ve Xi Jinping. Soros’un öncelikli olarak Rusya, Hindistan, Türkiye ve Çin’in yanı sıra adını zikrettiği beşinci ülke Brezilya. Ancak ilginç bir şekilde “açık ve kapalı toplumlar arasındaki çatışmanın ön saflarında” diye nitelediği Brezilya’nın Devlet Başkanı Lula’ya görece olumlu bir yaklaşım içinde olduğu görülüyor.

Soros, Rusya ve Putin’e geniş yer ayırdığı konuşmasında, Rusya’nın savaşta giderek üstünlüğü ele geçirdiği konusunda uyarıyor ve Ukrayna’ya daha fazla silah yardımını savunuyor. Soros, kilit konunun Avrupa’nın Ukrayna’yı desteklemeye devam etmesi olduğunu vurguluyor.

Soros’un üzerinde önemle durduğu ülkelerden biri Hindistan. Başbakan Modi’yi, “hem açık ve hem de kapalı toplumlarla ilişkilerini sürdürüyor” diye niteleyen Soros, “Hindistan’da demokratik bir canlanma” bekliyorum” diyor.

“Erdoğan’ın Türkiyesi belki daha ilginç” diye devam eden Soros, Türkiye için depreme de gönderme yaparak, huzursuzlukların arttığını kaydediyor ve seçimlerin sonucunda iktidar değişikliğine yatırım yapıyor.

Soros’un konuşmasının sonunda vurguladığı dördüncü ülke Çin. Soros’un Çin ve Devlet Başkanı Xi Jinping hakkındaki vurguları ise biraz abartılı görünüyor. Ancak, sıraladığı konular hem Çin’e yönelik Atlantik kaynaklı psikolojik savaşın unsurlarını içeriyor hem de bu ülkede iç karışıklıklar için hangi konuların üzerinde durulduğunu gösteriyor. Çin’in ‘sıfır Kovid’ politikasının halkın ÇKP’ye ve ülke liderliğine güvenini sarstığı iddiasından ekonominin kötü yönetildiği gibi savlara kadar bir dizi unsuru dile getiren Soros, buna karşılık en sonunda Xi Jinping’in iktidarın sağlamlığını teslim etmek zorunda kalıyor.

Soros’un jeopolitik analizinde tamamlayıcı unsur, ABD’deki durum. Soros, Trump’un güç kazanmasını önemli bir sorun olarak görüyor.

ÖNCELİKLER SIRALAMASI NE ANLAMA GELİYOR

Soros’un saptamaları, Atlantik’in odaklandığı ülkeleri hedef alan “demokrasi” operasyonları hakkında ipucu veriyor. Atlantik’in, belirlediği hedef ülkelerde, iç ve dış çatışmaları tetikleyerek, sürekli bir istikrarsızlık hali yaratma yöntemi izlediği biliniyor. Yıllar boyunca başta Soros’un vakfı olmak üzere dağıtılan fonlarla beslenen kesimlerin esas rolü bu aşamada devreye girmek. Türkiye’deki son deprem felaketi gibi büyük çaplı doğal afetler de bunun için elverişli koşullar yaratıyor.

Sonuç olarak, Soros’un hedefe koyduğu aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerde “yaratıcı yıkıcılık”la başlayan “demokrasi” operasyonlarına karşı hazırlıklı olmak gerekiyor.

Rusya Putin Çin Atlantik Xi Jinping Türkiye Recep Tayyip Erdoğan