23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Soruları gizlemek mi?

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye gibi sık sık hızlı değişimler geçiren bir ülkede “yine yanıldık yahu” dememek için her yeni dönemin eşiğinde olguları ve yönelimleri nice kuşku ve sorgulamalardan geçirmek zorundasınız... 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbeleri sonrasında, 1989’da Sovyetlerin çöktüğü dönemeçte, 2003 sonrasında AKP’nin iktidar olduğu süreçte, 15 Temmuz sonrasında bir yandan sıcak mücadelenin içinde yer alır, bir yandan da her olasılığı gözden geçirerek en az yanlışla sonuca ulaşmaya çalışırsınız. Kimi kişilerin tutumları, neyi ne kadar doğru yaptığınız konusunda sizi silkeleyici çeşitli bakış açıları getirebilir de sunduğu zengin ve çok yönlü sorular labirenti doğru yolda olduğunuzu görme şansı yaratırsa, gücünüz, kendinize güveniniz, cesaretiniz ve kararlılığınız pekişir.

YENİ SORULAR UMMAK

Murat Belge, tek bir sözcüğün çevirisindeki doğruluk ya da yanlışlığı Papirüs’te Selahattin Hilav’la tartışırken, emek - değer kuramını çarpıtıp çarpıtmadığı konusunda Robenson Kruzoe çevirisi üstüne Akşit Göktürk’le açtığı polemikte okuru asıl meselenin çok uzağındaki noktalara getirip götürürken vb zengin bir tartışma söylemi sunuşuyla sorularına karşı ilgiyi ta 50 yıl önce haklı olarak yaratmış üretici yazarlardandır. Doğrusu Türkiye’nin yeni bir zihinsel altüst oluş geçirdiği şu günlerde, sessizliğini küskünlüğüne yormaya başlamışken Belge’nin modern şiirimiz üzerine oylumlu bir çalışmayla ortaya çıkıvermesini, son yıllarda, soluk soluğa sürdürdüğümüz bir süreci kendi adıma yeni sorularla tartma ve değerlendirme olanağı getireceği umarıyla ve merakla karşıladım. “Şairaneden Şiirsele Türkiye’de Modern Şiir” kitabı (İletişim Y., 2018, 581 s.), adındaki ideolojik çekincesiyle beni biraz duraksattıysa da, İçindekiler’e göz atınca, boşuna kafa yormayacağım ciddi sorularla yüzleşme beklentim arttı.

NİYE ‘MODERN TÜRK ŞİİRİ’ DEĞİL

Güncel politik baskılar ya da yayınevinin önerisi yüzünden yargılarını kolayca değiştiren kimi yazarların dayatmalara boyun eğerek kitaplarında Türk Şiiri yerine “Türkçe Şiir” adını kullanma yanlışına sürüklenmesi gibi hafiflikler elbette Belge’ye yakışmayacak bir tutarsızlık oluştururdu. Ama sanki kitabın yayıma hazırlanışındaki katkılarından ötürü Önsöz’deki övücü sözlerinden cesaret bulan editörlerin bu bağlamda kimi iyileştirici dokunuşlarının anlatımda yol açtığı zedelenmelerden pek kaçınılamadığı izlenimi de edinmedim değil hakçası. Sözgelimi şu cümledeki anlatım bozukluğu tipik bir örnek: “Türkiye, ‘Batılılaşma’ sorunsalıyla en erken tarihte ilk karşılaşan toplumlardan biri.” (s. 25) Öznenin ülke adı, yüklemin toplum adı olduğu bir isim cümlesindeki mantık yanlışından doğan anlatım bozukluğu, ilköğretim kompozisyonlarında bile hoş görülemez. Kanımca, metnin aslında, “Türk toplumu” olarak yer alan özne, editör işgüzarlığıyla, kitapta “Türkiye” oluvermiş...

Belge’nin “Yeni Türk şiiri”, “Türk koşuğu”, “modern Türk şiiri”, “Türk edebiyatı” tamlamalarına bakarak, “Türk” sözcüğünü kullanmaktan ötürü kendisine kimi “liberal” çevrelerden yöneltilecek “şoven” suçlamalarına pabuç bırakmayacağı apaçık belli... Ama gerek kendinin gerek başkalarının kullandığı çekim eklerinde bile titizlenen usta bir yazarın yapıtında yukarıdaki türden dil sürçmeleri sevimli durmuyor.

MODERN ŞİİRİMİZ VE TEVFİK FİKRET

Kitabı bir iz sürücü tutumuyla okuyuşumun ikinci bir nedeni daha var: Belge; “modern Türk şiiri”ni “Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’le başlatanlardan” olduğunu belirtiyor (s. 10). Bunu her iki şairin de Divan Şiiri’nden kopuşu içerik ve duyarlık yönünden gerçekleştirmiş olmasına dayandırıyor. Başka deyişle vezin, uyak, nazım birimi ve türü bakımından gelenek zincirinde halka olmalarından çok, şiirin kendi için değerlerini anlam uğruna feda etmeksizin izledikleri tutum onları modern kılıyor. Her iki şair de, “Şiirin, sanatın öncelikle şiir, sanat olması gerektiğine inanıyorlardı”. (s. 4)

Bu konuda şimdilik Yahya Kemal’in Tevfik Fikret’e dair, “gözleri kamaştıran bir yenilik başardığı” vurgusunu ve şu sözlerini anımsatmakla yetineceğim: “Ruhumda, ahlakımda, zevkimde, lisanımda, sanatımda en büyük tesiri o icra etmişti. Şark âleminden kafamı o çıkarmıştı.”

Modern olmak için daha ne yapmak gerektiği konusunda Murat Belge’de Fikret’le ilgili hiçbir açıklama olmayışı beni çok şaşırttı. Kitabı, şimdilik, çetrefil sorular açmak yerine onları gizlediği kaygısıyla okumakta olduğumu itiraf etmeliyim...