Sorumluluk almaya davet
Ülke yönetimi üç temel sorunla boğuşur. Bunlar; beka, refah ve de- mokratik yaşamın kesintisiz sürdürülebilmesidir.
Siyaset kurumu bu alanların sorunsuz olması ya da sorun varsa çözmek için vardır.
Ama ülkemizde siyasetçiler genel olarak ülkenin sorunlarını çözmek yerine kendilerinin sorunlarını çözmeyi tercih ederler. Bu nedenledir ki itibarları düşüktür.
Ülkemizin sosyal, ekonomik ve kültürel altyapısı özgür bireyin yetişmesine elverişli değildir. Toplum da örgütsüzdür.
Örgütlenmeler lidere dayalıdır. Hatta tarikat ve cemaat ya da etnik köken merkezlidir.
Bu yapının merkezinde insan yoktur. İnsanın olmadığı yerde demokrasi hiç olmaz. Ama sistemin adı demokrasidir...
Bu nedenle ülkemizde “demokratik yaşamın kesintisiz sürdürülmesi” konusu, siyasetçilerimizin yürüttükleri algı yönetiminin bir aldatmacasından ibarettir. Son yıllarda da tamamen oy vermeye yani sandığa indirgenmiştir.
İnsanı sürekli okşamaya ve kandırmaya dayalı bu yapıda, “beka” ve “refah” kavramları da yerli yerine oturmamıştır.
Vatandaşın üstünde kafa yorması gereken bu kavramlar, birilerine havale edilmiştir. Öyle görünüyor ki, vatandaş da bu işlere kafa yormamaktan dolayı şikâyetçi değildir.
Şikâyetçi olanlar da sorumluluk üstlenmekten kaçınmaktadır.
Dolayısıyla ülkenin sorunlarını çözmek için kurulduğu varsayılan siyasi partiler, kendi sorunlarını çözmekten yana olanlarca doldurulmuştur.
Oysa siyaset, ülkenin en nitelikli kişilerinin işi olmalıdır.
Seçkinliğini eğitiminden, birikiminden ve halkın hizmetkârı olma ruhundan alan herkesin siyasete girmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tercih, millete karşı duyulan sorumluluğu yerine getirmenin en önemli aracıdır.
Siyasete atılma kararımı verdiren esas etken budur.
Önümüzdeki günlerde Vatan Partisi saflarına katılacağım ve benzer düşünceye sahip bütün dostlarımı da bekliyorum. Bizi bizden başka kurtaracak kimse yoktur; milletin namuslu, erdemli ve sorun çözme becerisine sahip evlatları sorumluluk üstlenmek zorundadır. Mustafa Kemal’in takipçileri bundan kaçınma hakkına sahip değildir.
Ülke olarak bekamız yani varlığımız, millet olarak refahımız ve toplum olarak demokratik yaşamımız büyük tehdit ve tehlike altındadır. Bunun sorumluları ülkeyi yönetenlerdir.
Meydan, ülkeye sorun olanlara ve yeni sorunlar üretenlere değil, artık sorun çözücülere bırakılmalıdır. Bu davet sizleredir...
Not: Asker ve Siyaset kitabının imzası için 18 ve 19 Nisan öğleden sonraları, İzmir Kitap Fuarında sırasıyla TESUD ve Kaynak Yayınları stantlarında olacağım.