23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Sorunsuz çember'deki eksen sorunu

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Hükümet’in dış politikayla ilgili yeni açılımı konuşuluyor. Buna verdikleri ad da “sorunsuz çember”miş. Hürriyet’ten Nuray Babacan’ın haberinden öğreniyoruz. Haberde şöyle deniyor: “Hükümet’in son günlerde hızlanan dış politikada ilişkileri düzeltmeye yönelik adımlarının temeli, birkaç hafta önce yapılan toplantılarda atıldı. Edinilen bilgiye göre, sıkıntılı başlıkların çözümü için Cumhurbaşkanlığı’nda geniş bir brifing gerçekleştirildi. Türkiye’nin çevresinde, sorunsuz bir çember oluşturması gerektiğine vurgu yapıldı. Toplantının ana başlıklarını ise hükümetin Ermenistan, İsrail, Libya, Mısır ve Körfez ülkelerine yönelik atacağı adımlar oluşturdu. ABD ve AB ile ilişkiler öncelikler listesinde yer almadı.”

İlk bakışta “Ne var bunda, Hükümet bazı ülkelerle sorunlu ilişkilerini düzeltmeyi önüne koymuş, ne güzel” diye olumlanabilir. Fakat adı geçen ülkelerle ilişkileri “dış politika açılımı” adı altında aynı sepete koymak, elma ile armudu değil soğanı birbirine karıştırmaya benziyor. Bu ülkelerle ilişkilerin her birinin ayrı düzlemde ele alınması zorunlu. Daha önemlisi, öncelikler meselesi. Yani, Türkiye’ye yönelik tehditlere karşı hangi ülkelerle önce, hangileriyle sonra ve aynı zamanda hangi temelde ilişkileri geliştireceğimiz.

TÜRKİYE’NİN ÖNCELİKLERİ

Önce şunu saptayalım: Dost düşman biliyor, açık bir şekilde ortada. Türkiye, ABD’nin ağır tehditleriyle karşı karşıya. Doğu Akdeniz’den Orta Asya’ya kadar uzanan hatta Türkiye, ABD’nin silahlı tehditleriyle bazı yerlerde silahla bazılarında da diplomasiyle mücadele ediyor. “Yunanistan’a olan ABD yığınağının Türkiye ile ilgisi yok, Rusya’yı hedefliyor” diyenler var, biliyoruz. Ama gerçeği şu ya da bu gerekçeyle gizleme çabası, ABD tehdidinin ağırlığını azaltmıyor. Tam tersine milletin tehditlere karşı uyanıklığı konusunda bulanıklık yaratıyor.

ABD’nin Ukrayna’daki kışkırtması da Türkiye’yi doğrudan ilgilendiriyor. ABD’nin Rusya’yı kuşatma politikası aslında Türkiye’yi ve Avrupa devletlerini de hedef alıyor. Ukrayna ve Doğu Avrupa’daki istikrarsızlığın kaynağı ABD. Bu istikrarsızlık, birçok neden sayılabilir ama en başında Ankara-Moskova ilişkilerinde pürüzlerin büyümesine neden olarak Türkiye’yi de vuruyor.

En önemlisi, Türkiye’nin bir numaralı güvenlik önceliği olan PKK konusu. PKK, Obama döneminden beri ABD’nin Suriye ve Irak’taki “kara gücü”. ABD, PKK vasıtasıyla Türkiye, Suriye, Irak ve İran’ı hatta Azerbaycan’ı (ABD’li Albay Ralph Peters’in BOP haritasını hatırlayalım) bölmeye çalışıyor. Hal böyleyken ilk adımı neden Suriye’de atmıyoruz? Eğer Türkiye etrafında bir “sorunsuz çember” oluşturulacaksa, ilk adımın Suriye’de atılmasının gerekli olduğu apaçık ortada. Ama İdlib konusunda devam eden patinaj ve meşru Suriye yönetimine karşı düşmanlık politikasında ısrar, Türkiye’ye yönelik beka tehdidini büyütüyor. Üstelik “sorunsuz çember”de yer alan İsrail, bu beş ülkeyi bölme projesinde ABD’nin ortağı. Yani İsrail, Suriye, Irak, İran ve Azerbaycan’la birlikte Türkiye’nin de altını oyuyor.

MISIR İLE İLİŞKİLERDE DOĞRU STRATEJİ

Gelelim İsrail ile birlikte eşzamanlı yürütülen Mısır’la ilişkileri düzeltme hamlesine. Öncelikle, baştan yapılan yanlış, Mısır ile ilişkilerin İsrail’le yürütülen açılımla birlikte ele alınması. Hükümet’in dış politikasını yürütenler, İsrail’in Mısır ile ilişkilerini örnek göstererek bu yaklaşımı gerekçelendiriyor. Oysa, doğru strateji Mısır’ı ABD-İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs ekseninden koparmak. Bunun için Türkiye’nin yapması gereken, Mısır’ı karşı cepheye iten değil yanına çeken politikalar izlemesi. Burada da, Hükümet’in dış politikada özellikle bölge ülkeleriyle ilişkilerde uzunca bir dönem saplandığı “ihvancılık” ekseninden tümüyle kurtulması, söylem düzeyinde de bundan vazgeçmesi gerekiyor. Mısır ile ilişkilerin gelişmesi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatleri açısından yaşamasal önemde. Eğer Türkiye, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile 27 Kasım 2019’daki deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasının benzerini, Mısır ile de yapabilirse Doğu Akdeniz’deki dengeleri değiştirecek ve ABD’nin Doğu Akdeniz’den yönelttiği tehdidi bertaraf etmek için çok ciddi bir kazanım elde edecek.

ERMENİSTAN VE ALTILI PLATFORM

Ermenistan ile ilişkiler ise bambaşka bir düzlem. Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirmesinde kolaylaştırıcı olan çok önemli bir etken var: Türkiye, Rusya ile birlikte davranarak, Azerbaycan’ın 30 yıl boyunca Ermenistan’ın işgali altındaki topraklarını kurtarmasına destek oldu. Sonra Azerbaycan ile birlikte çok doğru bir şekilde, Rusya, Türkiye, Azerbaycan, İran, Gürcistan ve Ermenistan’ın oluşturacağı Altılı Platform önerisini ortaya attı. ABD’nin aleti olmaya soyunan Ermenistan yönetimi bölge ülkelerinin ittifakı karşısında boyunun ölçüsünü aldı ve bölgesel iradeye teslim oldu. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde normalleşme bu gelişme üzerine ortaya çıktı.

DOĞRU STRATEJİ VE İTTİFAKLAR

Toplam olarak değerlendirildiğinde Türkiye’nin dış politikasının ana ekseni, ağırlaşan ABD tehdidine karşı güvence oluşturacak ittifaklar kurmak olmalı. Bu ana eksende İran, Irak, Azerbaycan Türkiye’nin enerji güvenliği için öncelikli ortakları. Geçerken belirtelim, Ankara’da diplomasi ve iş dünyası koridorlarında konuşulanlara göre,

Irak yönetimi ile son dönemde ilişkilerde bir gerileme söz konusu. Eğer bir “sorunsuz çember” olacaksa öncelikler arasında Irak’ın da olması gerekmiyor mu?

İran’da işbaşına gelen Reisi yönetimi ise komşularla ilişkiyi dış politikasının merkezine oturtmuş durumda. İran’dan gelen gazda sıkıntı yaşadığımız bugünlerde neden Tahran ile daha geniş bir çaplı açılım yapılmıyor?

Daha geniş ölçekte, dünya çapındaki saflaşmada ise Ankara’nın Moskova ve Pekin ile ilişkilerinde sorunlu alanları hızla azaltıp, Türkiye ile birlikte ABD’nin hedefinde yer alan bu ülkelerle ittifak kurması zorunlu.