Sosyal derneklerde kötü yönetim
Sosyal amaçlı faaliyette olan derneklerde yönetim ve işletmecilik sorunları oldukça yaygındır. Bu dernekler ve kulüplerin yapısına baktığınızda Türkiye’nin bir yansımasını görürsünüz. Oysa binlerce üyesi olan bu kulüplerin ve derneklerin toplumsal yaşamda önemli bir misyonları vardır veya olmalıdır. Birçoğu da kamu yararı sağlamaktadır. Sosyal mühendislik bakımından kanaat önderliği yapabilecek güce sahiptirler. Gelin görün ki bu dernekler ve kulüpler genellikle iyi yönetilmez, kişisel hesaplaşmaların ve rekabetin alanı haline getirilir. DERNEKLERDE YOLSUZLUK
Derneklerde yöneticiler dernek kaynaklarını kendi çıkarları için kullanabilirler. Derneğin maddi ve manevi olanaklarından kişisel çıkar temin edilir. Yapılabilecek maddi yolsuzluk ve haksız faydalanma yöntemleri aşağıdaki gibidir:
- Mal ve hizmet alımlarında haksız kazanç temin etmek
- Dernek işletme alanlarında ayrıcalıklı yararlar sağlamak
- Kendi tanıdıklarına mal ve hizmet alımı yaptırarak çevresini kalkındırmak
- Dernek adını ve yönetici kimliğini prestij olarak kullanarak kişisel çıkarlar elde etmek
YÖNETİCİLERİN UYUMSUZLUĞU
Dernek yönetimine gelenler genellikle homojen bir yapı oluşturmazlar. Bunun nedeni yönetim organları seçimlerinin kazanılmasında rol oynayabilecek kişilerin yönetime aday olması daha öncelikli ve önemlidir.
Yönetim organlarına seçilecekler seçim yarışmasında geçici bir dayanışma içine girerler. Bu dayanışma ve anlayış birlikteliği seçim kazanıldıktan sonra kaybolur. Yerine yeni seçimlerin yarış hazırlığı başlar. Bu yarışma siyasi seçimlerde olduğu gibi yemek masalarında içkili sohbetlerde meze haline getirilir. Yönetimdeki kişiler birbirlerini sevmezler ve birbirlerine güvenmemeye başlarlar. Kimse kimsenin yaptığı işi beğenmez. Ben olsam şöyle yapardım, ile başlayan cümleler sıklıkça duyulur olur.
Dedikodu yapmak bu rekabette kullanılan en önemli silahtır. Biri masada iken masada olmayanın, masadan kalkıp dedikodusu yapılanın masaya geldiğinde masadan kalkanın dedikodusu yapılır. Bazen bu dedikodular mertlikle izah edilemeyecek düzeye indirgenir.
Bu dedikodulardan yararlanan çalışanlar da hizipleşmelere taraf olurlar. Onlar da sempati kazanmak veya bozgunculuk yapmak için dedikodu sistemine girerler.
Genellikle yönetim organlarında paylaşımcı ve delege edici sistem yaratılamaz. Derneği bir iki kişi yönetir.
İşte derneklerin yönetim tarzına baktığınızda küçük birTürkiye görürsünüz. Yani dernekler genellikle kötü yönetilir.
GÖNÜLLÜ KATILIM
Dernek yönetimlerinde görev alanların çoğu gönüllü olarak dernek faaliyetlerine katkı sunarlar. Bu nedenle çoğu kez işlerin nasıl yürüdüğünü dedikodu masalarından öğrenirler. Herkesin işi gücü olduğundan dernek faaliyetleri hobi gibidir. Kurumsallaşmayı başaramayan derneklerde bu gönüllük ciddi bir sorun yaratır. İşi gücü olmayan, başarısız kişiler bundan yararlanarak derneği yıpratmaya başlarlar
DERNEKLERİN ÖNCELİKLERİ
Dernekler ve kulüplerin en önemli öncelikleri sahip oldukları ve olacakları marka değeri, taşınmaz, irtifak hakkı gibi mal ve haklarını korumak olmalıdır. Çünkü derneklerin yaşaması ve ileriye taşınması bu varlıklarını korumaya bağlıdır.
İkinci önemli öncelik derneklerin kurumsal bir yapıya kavuşturulmasıdır. Kurumsallaşma demek devlet dairesine dönüştürmek anlamında değildir. Dernek ve kulüp faaliyetlerinin bir sistem içinde standartları olan kurallarla yürütülmesidir. Bu derneklerde yapılabilecek yolsuzlukların ve kişisel yarar sağlamaların önüne geçecektir.
Üçüncü öncelik dernek faaliyetlerinde kalite ve işletmecilik anlayışında vizyoner olmak ve yüksek nitelikli bir yönetim tarzını benimsemektir.
ÇÖZÜM
Dernekleri yolsuzluk ve haksız yararlanma zeminleri olmaktan çıkartıp kamu yararı sağlayan ve üyelerine en iyi hizmeti sunan ve sosyal sorumlulukları olan bir yapıya kavuşturmak için aşağıdaki çözüm seçenekleri düşünülebilir:
- Medeni Kanun ve Dernekler Kanunu’nda değişiklik yaparak dernek yönetim organlarına seçimlerin düelloya dönüşmeyeceği bir sistem kurulması
-Derneklerin yılda 2 kez bağımsız denetim yapmalarının zorunlu hale getirilmesi
- Dernek yöneticileri için de Türk Ticaret Kanunu’nun 369.maddesinde sayılan “özen ve dikkat yükümlülükleri”nin net biçimde dernekler mevzuatında ve tüzüklerde yer almasının sağlanması ve cezai yaptırımların ağırlaştırması.
-Tüm derneklere belli bir ölçüye göre belirlenecek en az bir sosyal sorumluluk projesi yapma zorunluğunun getirilmesi.
- Derneklerin dikey ve yatay büyümelerinin belli objektif ölçütlere bağlanması.
-Dernek yönetim faaliyetlerinde gençlerin ve kadınların ağırlık kazanmasının zinhar sağlanması. Derneklerin huzur evi olmaktan çıkartılması.
Bunları yapmak zor mu? Oldukça zor! Paylaşılmayan pasta her yerde pasta...Hem de yaş pasta...