21 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sosyal medyayı özgürleştirmeye var mısınız

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Sosyal medyanın adı kötüye çıktı. Haksızlık mı… Değil. Az bile söylenenler. Ancak o da silah gibi diyelim, bir araç. Nasıl kullandığınıza bağlı. Sınırlı da olsa kime doğrulttuğunuza bağlı. Yükselen Asya’nın kendi ağı olana kadar birçok insanı ulaşamadıklarına ulaştırabiliyor.

Kimini yazar yaptı, kimini üretici. Özellikle kadınlar açısından bir iletişim aracı. Ürettiklerini evden, dört duvar arasından satmaktan tutun siyasi, toplumsal eleştiriye, fikir açıklamaya kadar birçok alanda var oluyorlar.

YAZARKEN VE HELE DE OKURKEN SÜZGEÇ KULLANMA BİLİNCİ

Taaa uzaktaki bilmem hangi ilin belediye başkanına hakaret davasından yargılanan kadınlar tanıyorum.

Nerden nereye demeyin. Haklı olarak bir açıklamasına kızmış, veryansın etmiş...

Sana ne, diyemiyorum.

Çünkü kendini sorumlu hissediyor.

“Öyle söyleyemez”, diyor.

Kendisiyle bir ilgisi var mı…

Yok, ama o milletinden sorumlu ya… o arada elinin ayarını kaçırmış. Karşında insan yok ya… Sosyal medya da parmaklarının altında ya. Tıpır tıpır yaz gitsin… olmuyor işte o silahın nasıl kullanılacağı da bir eğitim ve kültür işi.

Olanakları olan belli bir kesimin ulaşabildiklerine, telefonu olan herkes ulaşabiliyor. Fena mı… Ama herkes için önemli olan “neye ulaştığınızı” belirleyebilecek, bu olanağı kullanabilme bilincine sahip olunan bir kültür ortamını yaratmak.

Yazarken de, hele de okurken de süzgeci kullanabilmek.

Kötü niyetli kullanımı ayırt edebilmek daha da büyük dert.

Sosyal medyanın kendisi burada da bir “eğitim aracı” neden olmasın!

Eğitim şart da…

Onu da milletten yana kullanabilecek bir yönetim daha büyük şart!

AL SANA SOSYAL MEDYA

Geçenlerde sosyal medyada okudum. Gerçi altında imza yok. Yalnızca “alıntı” diye yazıyor. Nereden bilmiyorum ama iyi bir gözlemcinin “sosyal medya” ve “sistem” eleştirisi. Başlığı da “Al sana sosyal medya”

Sizlerle paylaşayım istedim.

-Eskiden kimse kimsenin doğum gününü bilmezdi.

Çok yakınların bilirdi.

Anne, baba, kardeş…

Evlenince eşler, pasta kesmeye başladı.

İlk yıllarda çocuklar tebrik kartı yazardı.

Bir de sarılıp öperlerdi.

Daha sonraları çocuklar harçlıklarıyla hediye almaya başladılar.

Şimdi hepsi iş güç sahibi oldu.

Beni yemeğe götürüyorlar.

Hayat devam ediyor.

Hayatımıza sosyal medya girdi.

Bir girdi.

Dibine kadar.

Sosyal medya çok VİŞNE bir iş.

Daha doğrusu gazdan tayyare.

Adama GAZ veriyor.

Bugün doğum günümü tebrik eden 400 kişiyi geçmiş.

Yarın 500’ü bulur.

Bu rakamları görünce,

İnsan kendini bir HALT sanıyor.

Hava bin beş yüz.

Florida’dan Singapur’a kadar tebrikler yağıyor.

Zevkten DÖRT köşe oluyorsun.

Ama doğum gününde evde kimse yoksa.

Tek başınasın.

Beş yüz kişinin turşusunu kur.

Sana KAHVE yapan bile yok.

Tek başına git kendine ÇAY demle.

Aynaya bakıp içersin.

Pasta kesen var mı?
Yok.

Sana sarılan var mı?
Yok.

Hediye veren var mı?
Yok.

Ama tebrik eden beş yüz kişi.

Sosyal medya var ama yok.

Ulan bunun nesi gerçek.

Evde kalp krizi geçirsen.

Hastaneye seni götürecek adam yok.

Ama ertesi gün hastaneye 500 mesaj gelir.

Geçmiş olsun.

Ölüp gitsen.

Ertesi gün 500 mesaj gelir.

Işıklar içinde uyu.

Ölmüşsün mesajı okuyan olmaz.

Hayatta çocuklarınızın size sarılıp öpmesi kadar sıcak bir şey yok...”

İYİ Kİ DOĞDUN VE IŞIKLAR İÇİNDE UYU MESAJLARI

Gerçekten de şu kutlamalar ve acı paylaşmalar mekanik bir iki sözcük yazmaya dönüştü. Artık elinde evde yaptığın pasta, çat kapı sürpriz yapmalar, sarılıp kucaklaşmalar öpüşmeler, ihtiyaç karşılayacak minik armağanlar, hatta daha ince düşünürsen almak isteyip de ulaşamadığını aranda gizlice örgütlenip alıp, kapıda eline tutuşturan dostlar, paketi açarken yüzündeki en ince ayrıntıyı gözden kaçırmamak için dikkatlice gülümseyerek seyreden o kıymetli dostlar, gerçekten iyi ki doğdun, büyüdün de arkadaş olduk diyenler tarafından anımsanmanın o müthiş duygu birikimini gizlemeyi bile beceremeden yalandan “ama niye zahmet ettiniz”, her yaşta “aman bu yaşta ne gerek var…” sitemleri…

Ne oldu onlara.

Bitti gitti.

Bir telefon.

Bir ses.

VERMENİN VE PAYLAŞMANIN MUTLULUĞU MU YOKSA SAKİNLEŞTİRİCİ Mİ

Vakit mi yok…

Yaratılır.

Hiç olmadı tuşlarda harf yerine numaraya basınız.

Ta ABD’den ya da Diyarbakır’dan sesinizle ulaşınız…

Gidemesek de gelemesek de acıyı da sevinci de paylaşınız.

Biz küresel salgında çok zorluk çektik. Dokunmayı, kucaklaşmayı, sıkı sıkı sarılmayı, o da yetmez pata pata sırta vurmayı hâlâ çok seven bir milletiz.

Sevinince de üzülünce de yapmacıktan değil, birbirine yumulup sular seller gibi göz yaşı dökenlerdeniz.
Dikkati elden bırakmayalım. Hele şimdilerde. Sevdiklerimizi elbette salgınlardan gözbebeğimizden daha özenle koruyalım… (şimdi yazınca bir kez daha farkına vardım, şu Türkçemizin güzelliğine, duygu zenginliğini dile getirmedeki o inceliğine bakar mısınız… “gözbebeğinden kıymetli dostlar”.. vay…vay..)
Ama insana o müthiş doyumu veren parayla pulla edinilemeyecek “sahici” duygu paylaşımını kaybetmeyelim.

Başınızı yastığa koyduğunuzda “nasıl da sevindi…” huzuru her türlü sakinleştiriciden iyi gelecektir.

ATATÜRK SİMGESİYLE VATAN SEVGİSİ

Hele de vatan millet söz konusu olduğunda.

Çünkü o kuru toprak değil.

Üzerinde insanlarımızın yaşadığı vatandır.

Milletimizi sevindireceğiz.

Sosyal medyadan Atatürk simgesi paylaşmayla hiç olmaz.

Elimizi taşın altına koyacağız.

Gazze’de çocuklar ölüyor diye ağlaşan süslü sözcüklerle sosyal medya paylaşımları yapmayacağız…

Emperyalizme karşı mücadelede saf tutacağız.
İşte zincir böyle baştan kırılacak...

Emperyalist kültürün zincirini, her koyun kendi bacağından diye belleten, bireyci “kişi” yetiştiren, ona artık insan demeye bile elim varmadı birden, öyle “modern kişi” yetiştiren o kirli zinciri kıracağız.

Sosyal medyayı da özgürleştirmeye var mısınız!

NOT: Bir gün de şu “ışıklar içinde uyu” dileğini yazarım belki… Siz de sosyal medya tartışmasına katılmak isterseniz…

[email protected]’ye iletiniz, lütfen. Bekliyorum.

GERÇEK: İRAN FÜZELERİ İSRAİL ASKERÎ TESİSLERİNİ VE MOSSAD’I VURDU

Sosyal medyayı özgürleştirmeye var mısınız - Resim : 1

Sosyal medyaya inanmayın ama bizim ABD’den fazla ABD yandaşı medyaya hiç inanmayın. İran füzelerinin İsrail askeri tesislerini vurduğu görüntülerle ortaya çıktı.

En az iki düzine uzun menzilli İran balistik füzesi salı günü hava savunma sistemlerini aşarak en az üç İsrail askerî ve MOSSAD tesislerini vurdu veya yakınlarına düştü.

İsrail kızgınlıktan çılgın gibi ondan da mı anlamadınız “yalnızca bir asker vuruldu” “yalnızca bir kişi vuruldu, o da Müslüman” haberlerinin yalan olduğunu.

The Washington Post tarafından doğrulanan videolar, güney Negev çölündeki Nevatim hava üssüne 20 füzenin ve merkezi İsrail'deki Tel Nof üssüne üç füzenin çarptığını gösterdi. Uzmanlar görsellerin, ele geçirilen füzelerin enkazının değil, doğrudan üslerdeki yarattığı tahribatı gösterdiğini belirtti.

Diğer videolar, en az iki füzenin Tel Aviv'in yakınında, İsrail'in MOSSAD karargâhına yakın Hod Haşaron'daki Sinema Şehri Glilot'a düştüğünü ve en az iki krater oluşturduğunu gösteriyor. Sosyal medyada yayımlanan, gazetenin de doğruladığı videolar da füzelerin oluşturduğu derin kraterleri gösteriyor.

Pentagon, The Washington Post'un bulguları hakkında yorum yapmayı reddetti. İsrail ordusu yorum talebine yanıt vermedi. İran Mehr Haber ajansı füzelerin yüzde 90’nının hedefine ulaştığını söyledi.

ÇİN OTOMOTİV DEVLERİ TÜRKİYE’DE ÜRETECEK

Sosyal medyayı özgürleştirmeye var mısınız - Resim : 2

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Çin merkezli otomotiv devi Chery'nin Türkiye'ye yatırım yapmaya hazırlandığını, son basamaklara geldiklerini söyledi.

Chery Uluslararası Başkanı Guibing Zhang'ın 28 Eylül'de Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde düzenlenen Uluslararası Yatırım Danışma Konseyi Toplantısı'na katılmış ve burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’la da bir araya gelmişler ve "Türkiye'de potansiyel bir yatırımı nasıl gerçekleştireceklerine” ilişkin görüşmüşler.

Elektrik otomobil satışlarında Elon Musk'ın Tesla'sıyla dünya birinciliği için rekabet eden Çin merkezli otomotiv devi BYD Türkiye'de yaklaşık bir milyar dolarlık tesis kuruyor. Kacır, 2026'da üretim başlayacağını, imzaların atıldığını, BYD’nin Manisa organize sanayi bölgesinde yer tahsisini tamamladığını ve fabrika inşaatına ilişkin izin başvurularını gerçekleştirdiğini açıkladı.

Sosyal medya İran İsrail Çin Mossad