Sosyalist Enternasyonal ve CHP (2) -(TAMAMI)
Türkiye, çok önemli rejim tartışmalarının yaşandığı, ekonomisinin geleceğinin belirsiz olduğu, ABD ve AB ilişkilerinde taşların yerine oturmadığı, siyasal ufkunun kararacağı kuşkusunun var olduğu bir dönemden geçmektedir. Ergenekon suçlamaları ile insanlar “darbeci” olarak tanımlanarak ağır cezalara hükmolunmakta, hukukun siyasallaştırıldığı, bağımsız yargının yerine bağımlı yargı yaratılmak istendiği savları açıkça Barolar tarafından dile getirilmektedir. Bu karamsarlığın bir nedeni de var olan siyasal ve ekonomik düzene bir alternatif olabilecek çalışmaların yapılmamış olmasıdır. Böyle bir çalışmanın ana muhalefet partisi olan CHP’nin sorumluluğunda olduğu konusunda herkes fikir birliği içindedir. CHP’nin bu sorumluluğun gereğini yerine getirmemiş olması hem CHP ve hem de ülkenin geleceği konusunda haklı olarak, ciddi kuşkular yaratmaktadır. Hukukun siyasallaşmasına, demokrasinin keyfi yönetime dönüşmesine karşı CHP’nin uluslararası kuruluşların, AB’nin, akademik merkezlerin ve tüm sosyal demokrat partilerin dikkatini ve baskısını bu yanlış uygulamalara karşı hükümete yöneltmesi için çalışmalar yapmak yerine sadece söylemle yetinmesi toplumda düş kırıklığı yaratmıştır.
Siyaset heyecan ister
CHP’nin ve bir anlamda ülkenin sorunu, yorgun siyasilerin partisi olmasından kaynaklanmaktadır. Siyaset, iktidar olmak için yapılır. İktidar olabilmek için siyasal heyecan gereklidir. Bugün CHP Genel Merkez yöneticilerinde görülmeyen bu heyecan, doğal olarak, parti örgütüne de yansıtılamamaktadır. CHP durağan bir yapılaşma sürecini yaşamaktadır. Hiçbir yeni açılım sergilemeyi düşünmemektedir. Oysa bugün ülkemizde ve yurtdışında yaşayan Türkler arasında CHP ile çalışmayı isteyen, CHP’nin görev ve sorumluluk vermesini bekleyen on binlerce insanımız vardır. Bugünkü siyasal ve ekonomik gidişin ülkenin geleceğini kararttığını, yargının siyasallaşmasının toplumda güven bunalımı yarattığını, varsıl-yoksul makasının gittikçe açıldığını, işsizliğin giderek arttığını, ekonomik güvensizliğin her zaman toplumsal patlamaları tetikleyebileceğini görmemek olanaksızdır. Hiç kimse bugünkü çarpık düzenden çıkış yolu önerememektedir. Bazılarının “çare” olarak hayal ettiği “ordu” ve “darbe” sözcükleri çözüm olarak asla düşünülemeyecek bir konudur. Çözüm gene ve elbette demokratik düzen içinde aranmalıdır ama kiminle ve nasıl? Ergenekon uygulamalarının Demokrat Parti’nin yargı yetkisini Meclis’e veren ünlü “ tahkikat komisyonlarını” anımsatması demokrasi adına hüzün vericidir. Çok partili yaşamı ülkeye getiren partinin demokrasiyi keyfileştirme çabalarına karşı daha köklü mücadele verememesi düşündürücüdür.
CHP kendini yenilemezse yok olacak
Gelişen olaylar CHP’nin yeni bir kimlik kazanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu konuda CHP sosyal demokrasiyi yeniden tanımlamalı ve demokrasiyi tüm demokratik kitle örgütleri ile birlikte korumak için yeni bir hedefler bildirgesi oluşturmalıdır. CHP artık sadece laikliğe inananların oyları ile iktidar olamayacağının ayırdına varmalıdır. CHP’ye yeni söylemler, yeni yandaşlar, yeni atılımlar gereklidir. CHP örgüt tabanını genişletmeli, örgüt üyelerini dünyanın ve siyasetin yeni gerçeklerine göre eğitmelidir. Genel Merkez’de kurulu ama hiçbir fonksiyon ve insiyatif verilmeyen Bilim Platformu’na etkinlik kazandırmalı, akademik çevreler ile ilişki kurularak ekonomik ve sosyal bir iktidar modeli oluşturulmalıdır. Bu çalışmalar örgüte ve seçmene anlatılmalı ve örgüt de seçmen de CHP’nin iktidar olduğunda iyi şeyler yapabileceğine inanmalıdır. CHP’de 1970’li yıllarda yapıldığı gibi İşçi Büroları aracılığı ile parti ve ilkeleri fabrika kapılarına taşınmalı, partinin eğitimli genç öncüleri ile tarım emekçilerine ulaşılmalı, sosyal demokrasiye inanmış kitle örgütleri ile ortak platformlar oluşturulmalıdır. CHP mutlaka hukukun siyasallaşmasını, yargıya güvenin aşınmasını önlemeli ve hem siyasal ve hem de ekonomik demokrasiyi korumak için yeni bir model oluşturmalıdır.