Soykırım iddialarına karşı vizyon ve strateji gerekir
Çok haklı olduğunuz bir konuda bile, vizyonunuz, stratejiniz, kullanacağınız araçlar ve uygulayacağınız yöntem doğru seçilmemişse, vizyonunuza ulaşmak kolay olmayacaktır. Haklı olduğunuz konuda öncelikle kendi toplumunuzu, insanınızı, özellikle de katalizatör görevi yapabilecek kesimleri ikna etmeniz ve kazanmanız gerekir. Halkınızdan alacağınız destek, sizi Dünya kamuoyunda daha güçlü ve inandırıcı yapar.
Diaspora Ermenileri ve Ermenistan destekli Ermeni lobisi, yakın tarihte olan Dağlık Karabağı, Hocali katliamını ve Azerbaycan topraklarının işgalini, işgal edilen yerlerden bir milyona yakın Azerbaycanlı Türkün topraklarından ve evinden kovulmasını, gündemden uzak tutmak amacıyla son derece başarılı bir strateji izliyor.
Bir asır önce olmuş olan 1915 Ermeni Tehcir olayını, sürekli olarak değişik yöntemlerle Dünya kamuoyuna, ülke parlamentolarına, hükümetlere, kiliselere, gerçekler çarpıtılarak ve yanlış veriler kullanılarak taşınıyor. Bu çalışmalarında Ermeni diasporası büyük bir süreklilik ve kararlılık gösteriyor.
SOYKIRIM YALANI ERMENİ DIASPORASININ KİMLİK TUTKALI
Ermeni Lobisi öteden beri kendilerince ilginç bir strateji izleyerek, bizlerle sözde Soykırım iddialarını, farklı görüşlerle tartışmaktan ısrarla kaçmaktadır. Buna karşın büyük paralarla sözde soykırıma ilişkin yapılmış olan dokümanter filmler çekiliyor, televizyon kurumlarına, yazılı basına servis ediliyor. Özellikle kiliselerin ve belediyelerin de desteğiyle, konferanslar, toplantılar düzenleniyor, kitaplar yayınlanıyor.
Ermeni lobisi bu çalışmalarında başarılı oldu. Bazı ülke parlamentoları, Katolik Dünyası lideri Papa, ondan hemen sonra Avrupa Parlamentosu, 1915 tehcir olayını “soykırım” olarak kabul ettiler. Bu kararlar Bundestag, Alman Parlamentosu üzerinde de büyük etki yarattı.
Gerçeklerin çarpıtılarak, sahte, yanlış ve yalan verilere dayanılarak Tük Halkı, bir soykırım yalanıyla ve suçlamasıyla karşı karşıyadır. Ne var ki Ermeni Lobisi bu yalanında yine de başarılı olmuştur.
Çünkü ortaya konan bir vizyon var. Soykırım iddiaları, diaspora Ermenilerini bir araya getiren ortak ilke ve hatta kimlik sorunu yapıldı. Buna uygun olarak özetlediğim strateji belirlendi. Özellikle değişik iletişim araçları kararlılıkla ve büyük bir süreklilikle kullanıldı. “Dünya’da İlk Hıristiyan Ülke olma” algısı da medya üzerinden ısrarla işlendi.
TÜRKİYE HÜKÜMETLERINDE VİZYON VE STRATEJİ YOKLUĞU
Türkiye’nin elindeki arşivler, kaynaklar, olaylara tanık olan binlerce kişinin anıları, ve hatta incelenmiş olan Rusya arşivleri ve raporları, sözde soykırım iddialarının nedenli gerçek dışı ve asılsız olduğunu açıkça kanıtlıyor.
O halde, Türkiye ve Türk diasporasının nasıl bir vizyona, stratejiye, iletişim ağına ve yönetişime gereksinim vardır?”
Türkiye’nin soykırım iddialarına karşı izlediği, “yapmadık, etmedik” gibi sadece savunmayı öngören stratejinin etkisiz ve yanlış olduğu kanımca ortaya çıktmıştır.
Vizyonumuz, ağır insanlık suçu olan “soykırım” yalanına karşı, elimizdeki arşiv kaynakları, belgeleri, bilimsel araştırmalar, yüz-binlerin anılarıyla ve özgüvenle hayır olmalıdır.
Bundan böyle izleyeceğimiz strateji ve uygulanacak yöntem ise, batılı ülkelerin anlayacağı dilden olmalıdır. Bu konuyu parlamento gündemine alan, televizyonlarında, yazılı basında ve konferanslarda tartışan ülkelere ilişkin aynı çalışmaların Türkiye`de yapılması gerekir. Bu görüşümü öteden beri söylüyor ve yazıyorum. Bunu artık anlamanın ve uygulamanın zamanı çoktan gelmiştir.
SOYKIRIMLA SUÇLAYANLARA GERÇEK SOYKIRIMLARININ HESABI SORULMALI
Almanya, Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda veya bir başka ülke, “soykırım” iddialarını gündemine alıyorsa, o ülkenin yaptığı gerçek soykırım ve katliamlar, Türkiye üniversitelerinde önceden araştırılmalı, paneller ve konferanslar düzenlenmeli, Televizyon kanallarında tartışmalar yapılmalı, gazetelerde yazılar yayınlanmalıdır. Gerekiyorsa TBMM’sinde bu konu görüşülmeli ve kararlar alınmalıdır.
İşte o zaman ilgili ülkeler bizi anında anlayacaktır. Stratejimiz, bizden hesap soruyorsan, gel sende yaptıklarının hesabını ver olmalıdır.
Bu ülkelerin gerçek soykırımlarına ilişkin yapılacak bilimsel çalışmalar, konferanslar, paneller, medya yayınları son derece etkili olacak, dikkatle izlenecek ve ancak o zaman yaptıkları hatayı anlayabileceklerdir.
ALMAN PARLAMENTOSUNUN ÇİFTE STANDARTI
Bugün, 2. Haziran 2016’da Alman Parlamentosunda 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlayan, parlamentodaki tüm siyasi partiler tarafından desteklenen bir tasarı kabul edildi.Bu Almanya`nın büyük ayıbı ve çifte standartı olarak tarihe geçecektir.
Buna karşı son aylarda Almanya`da ve Berlin`de bir dizi etkinlik yaptık. Tüm Milletvekillerine, bakanlara, Parti ve Gurup Başkanlarına, Şansölye Merkel ve Cumhurbaşkanı’na gönderilmek üzere Mart ayında hazırladığım mektup, dernek başkanlarıyla görüşülerek onaylandı ve 21 Nisan’da bu kişilere postalandı. 25 Mayıs günü bir basın konferansı düzenledik. 28 Mayıs Cumartesi günü de Berlin`de büyük bir protesto yürüyüşü ve mitingi yapıldı. Doğu Perinçek buraya 170 kişilik bir ekiple katıldı. Bu etkinliklerimiz Alman medyasında da yankılandı.
Soykırım bir insanlık suçudur. Buna parlamentolar veya parlamenterler karar verme yetkisinde olmadığını önemle söyledik. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 13 Aralık 2014 de ve yetkili üst dairesi de 15 Ekim 2015 tarihli Perinçek kararlarında bu gerçeğin altını çizerek, 1915 tehcir olayının, Almanya’nın “Holocaust” soykırımıyla karşılaştırılamayacağına vurgu yapmaktadır. Ne varki zamanında yaptığımız uyarılara karşın, Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet ve muhalefet partileri, Alman Partileri bu konuda kararlarını çoktan aldıktan sonra, son bir kaç günde tepkilerini gösterdiler. Oysa Erdoğan`nın ve Davutoğlu`nun, Merkel`ile yaptığı göç yasası görüşmelerinde gereken tekpki gösterilseydi, böyle bir karar tasarısını Almanya alamazdı!