Spor yazarları kulüplerin amigosu olmalı
Bizler yazar olarak herhangi bir gazeteye bağımlı ve bağlantılıyız. Görevimiz tarafsız olmak ve doğru yorum yapmaktır. Bu görev demokratik aynı zamanda da insani bir görevdir. Bir spor yazarı tabidir ki bir kulübün taraftarıdır ama amigosu değildir, olmamalıdır. Eğer böyle olursa gözü takımından başka bir şeyi görmez. Bu durum kanser kadar tehlikeli bir hastalıktır. Bir spor yazarı nasıl olurda kulüp başkanlarının özel danışmanı olarak çalışır. Ve de bir gölge gibi başkanların yanında olur, devamlı başkanın yanından ayrılmaz. İç ve dış seyahatlerde, şölenlerde, toplantılarda onlardan ayrılmazlar. Birçok gereksinimleri için başkanlardan faydalanırlar. Düğünlerde çocuklarının sünnetinde, hastalıklarında ve sağlıklarında hep başkandan medet umarlar. Peki, söyler misiniz? Bu gibi insanlar nasıl olur da bir kutsal bir görev olarak gördüğüm yazılarında tarafsız eleştiri yapabilirler. Ne var ki bu gibi adamlar başkanların koltuğu altında olmaktan başkan da bunları koltuğunun altına almaktan mutludurlar. Kimse fincancı katırlarını ürkütmek istemediği için bu konulara değinmiyor.
Bana sorarsanız sanıyorum çok kişinin bildiği gibi övmelerimde ve yermelerimde fartam furtam yoktur. 75 Yıllık Fenerbahçeli olmama rağmen kulübüme ait konularda son derece tarafsızımdır. Bunu okurlarım çok iyi bilir. Yine benim kuşağımdaki Fenerbahçe'ye yakın kimseler çok iyi bilirler. Bir dönem Fenerbahçe kulübüne başkan gelmesinde yüzde 80-90 katkım olmasına rağmen o insanları da gerektiği zaman özgürce eleştirdim. Sonuçta da haysiyet divanını boylayıp 2 yıl hak mahrumiyeti cezası aldım. Bilmem bir defa daha yazmışımdır. Sanırım Başkan Ali Şen' in kulüpte en sevdiği insanların başında gelenlerdenim. Birkaç kez federasyonda birlikte görevde aldık. Yeri geldi Ali Şen'i de çok eleştirdim. Tüm bunlara karşılık bakın kitabımda da geçen Ali Şen'in benim hakkımdaki düşüncesi. ''Beni çok eleştirdin sana hiçbir zaman kızmadım, darılmadım. Çünkü fikirlerinde pazarlık olmadığını, düşüncelerinin samimi olduğunu hep bildim, hep seni sevdim.'' Ali Şen'in kolay söyleyemeyeceği sözler bunlar.
Ben hayatım boyunca Ziya Paşa'nın şu dizesini hiç aklımdan çıkartmadım. "Kimseden ümmidi feyz etmem dilenmem perrubal, kendi cevvim kendi eflakimde kendim tahirim''. Yorumu da şudur. Kimseden kol kanat beklemem boşlukta kendi kanatlarımla uçarım.
Bunun dışında başka bir düşüncem var ki onu ilke olarak kabul etmişimdir. "Eğer bir insan, birinden altından kalkamayacağı derecede bir yardım görüyorsa artık o adamın özgürlüğü ortadan kalkmıştır. Ömrü billâh gık diyemez."
Bundan dolayıdır ki son kitabımın adı ''Ödün vermeyen Fenerbahçeli''dir.
HER GOLDE PİKE YAPAN PİLOT
Gazetemizde yayınlanan Bursa ile ilgili yazılar beni aldı çok gerilere götürdü. Bunu siz okuyucularımla paylaşmak istedim.
1955 Yılları. Bursa'da hem tütün eksperiyim hem de Bursa Acar İdman Yurdu futbol takımının kaptanıydım. Lig şampiyonu olduk. Ben de hem antrenör hem de oyuncu olarak takımdayım. Bursa Lig şampiyonluğundan sonra Türkiye Amatör Şampiyonası için bölge maçlarına gittik ve maçların hepsini kazandık. Bir maçı hiç unutmuyorum. Bursa Atatürk Stadı'nda Manisa ile oynadığımız maç. Bursalıların da bildiği gibi Setbaşı'nda Rodoplu isimli bir köfteci var. Zaman zaman uğrar bir kadeh şarap içerdim. Bir keresinde yanıma bir genç geldi. İsmi Fevzi ve kendisi pilotmuş. 2 gün sonra Manisa ile maçımız var. Genç, bu maçta her attığınız golde sahaya pike yapacağım dedi ama pek kulak asmadım. Maç günü geldi çattı. Maç 13-0 ile bitti. Ama ilginç tarafı pilot Fevzi dediği gibi her gole bir pike yaparak, izleyenleri çok şaşırtmıştı. Ne var ki 6. golden sonra Fevzi, yaptığı pike sonucunda stadın önündeki ağaçlık bölgeye düşmüş. Görenler anlatıyordu. Uçaktan inip, üstünü başını temizliyormuş. Bu kazadan sadece kolu kırılarak kurtulması büyük şanstı.
BURSASPOR'UN İLK BAŞKANI SALİH KİRACIBAŞI
Hem antrenörü hem de futbolcusu olduğum Acar İdman Takımı olarak Altay ile özel bir maç yapmak üzere İzmir'e gidiyoruz. Maçın ilk yarısı 0-0 bitiyor. Ama bir de bakıyorum ki yönetici Mithat Çağlıkoç, yedek oyunculardan birini soyunma odasına getiriyor. Bana bunu takımda oynat diye ısrar ediyor. Ben de cevap olarak, "Acar İdman Yurdu Ciddi bir takım. Oynatmak gerekirse ben oynatırım zaten" diyince tartışma çıkıyor. Mithat Çağlıkoç'u değişik bir şekilde soyunma odasından çıkartıyorum.
Bursa'ya dönünce işler değişiyor. Beni, kulüpten atmak için kongre yapılıyor. Salon hınca hınç demokrat partililerle doluyor. Kongre başlıyor ve herkes kellemi istiyor. Savunma için söz istediğimde kongre başkanı söz vermeyince toplantıyı terk ediyorum ve bunun sonucunda 2 ay zorunlu istirahat alıyorum. Bu süreç içinde maaşımı gönderiyorlar. Ama "ben çalışmadım ki para alayım" diye geri gönderiyor ve Acar İdman Yurdundaki görevime son verip İstanbul'a dönmek istiyorum. 2 ayın sonunda geri gel görevine başla diyorlar. Buna cevabım " ben bir göreve bir defa gelirim. İkincisi olmaz" diyerek ret ediyorum. Ama bu sefer de Çelik sporun başkanı Salih Kiracıbaşı karşıma çıkıyor ve hiç olmazsa 5-6 ay benim takımımı çalıştır. Acar'ı bu noktalara getirdin. Bu kadar nankörlük olmaz diyor. Israrlarına dayamıyor ve teklifini kabul ediyorum. Kabul edince odasındaki kasanın kapağını açıyor ve içindeki deste deste paralar için "al buradan ne kadar istersen" diyor. Şaşırıp kalıyorum. 6 ay için on bin TL veriyor. İşte Futbolculuk hayatımda görüp göreceğim bu oluyor. Daha sonraları amatör olan Bursa'daki kulüpler birleşiyor ve Şimdiki Bursaspor doğmuş oluyor. Sevgili Salih Kiracıbaşı da Bursaspor'un ilk başkanlığını yapmaya başlıyor. Bu vesile ile O'nu da anmış oldum. Allah Rahmet eylesin
Not: Eşim Edebiyat öğretmeni Ruhnevaz Deringör'ün sevgili öğrencisi Fenerbahçe yönetiminin önemli isimlerinden Ender Alkaya'nın Sevgili eşi Sema Alkaya'nın vefatını üzülerek öğrendim. Kederli ailesine baş sağlığı dilerim. Semoş mekanın cennet olsun.