Sporda Halk Pazarı (TAMAMI)
Teşvik ve Fenerbahçe pansumancıları
"Siz dışarıdan, biz içeriden yıkamadık gitti" diyenler gibi Fenerbahçe'nin durumu. Sinirler çelik gibi gerildi. Hele sureti haktan görünenler var ki, maşallah. Bayraktarlığını da piyasanın en babaları yapıyor. "Fener çoktan şampiyon oldu, bu kez yapacaklar canım..." Yesinler pansumanını, tribünler artık gevşemiyor, takımı da gevşetmiyor.
Mali kongrede olanlar için bir şey söylemeyeceğim, iç işleridir, karışırsak olmaz. Ama kapalı kapılar ardında konuşulanların ve onların karşısında olanların, tam sayfa ilandaki gibi nazik konuşmalar içinde olmadığını kulaklarıyla duyanlardanım. "Onun ceketini, pardesüsünü, pardesüsünün astarını vestiyere asayım..." diye yazayım da siz kelimeleri düzeltin.
Kaldı Ankaragücü ve Sivasspor maçları. Biliniz ki, her iki maç da bundan öncekiler gibi zorlu geçecek. Ben asıl şuna takıldım. Hani bir türlü uygulayamadığımız şu yeni şiddet yasamız var ya. Ona göre teşvik primi yasak değil mi? Dün gazetelerde okudum, resmi yöneticilerin dışındakilerin verdikleri ne primi oluyor. Onursal Başkan Melih Gökçek 2 milyon TL (eski parayla 2 trilyon) verecekmiş de...
Nuri ve futbol görgüsüzleri
Nuri Şahin Real Madrid tarafından transfer edilince iki duygu oluştu. Birileri çok şaşırdı, ben ve futbola benim gibi bakanlar çok sevindi. Bir "üçüncü cinsler" var ki, onların duyguları karanlık. Herhalde " tüh be, yine foyamız ortaya çıktı" diye düşünmüşlerdir. Dışarıya karşı sahte sevinç gösterileri bile yapmışlardır.
Bakınız, bir değil, iki değil, artık ardı ardına geliyor. Bu noktada Hiddink'in hiç bir suçu yok. Mesuz Özil olayına kısa bir geri dönüş yapalım, iş aydınlanacak. Olayın daha başlamadığı günlerde bizim görgüsü belli futbolcu seçicilerimiz ikisi arasındaki tercihi Mevlüt Erdinç'ten yana ağırlıklı olarak kullandılar. Niye Mesut tercih edilmiyor yorumlarım, televizyonların ve yazdığım gazetelerin arşivlerinde duruyor.
Sonrasını biliyorsunuz, Alman Milli Takımı ve Real Madrid uzaktan ilgilenmeye başlayınca birden telaşlanıldı. Türk Milli Takımı'na almak için yoğun bir çaba harcandı ama iş işten geçmişti. Tamam, Nuri'yi aldılar ama doğru dürüst kaç kez rahatlıkla oynayabildi. Geçiniz öteye, Mehmet Topal Valencia'da oynuyor. Milli Takım'da lütfen 18 kişilik kadroda.
Daha başkaları da var ama bunlar artık kör parmağım, kör gözüne olanlar. Sayın Başkan Mahmut Özgener, Sevgili Lütfi Arıboğan, daha önce de yazdım, söyledim. Avrupa teşkilatından Milli Takımlara gönderilen gençlerimiz için sevimsiz söylentiler geliyor. Ne olur, olaya daha bir dikkatli eğilin. Elimde belge olsa daha açık yazacağım. Pisliğe bulaşanı değil, yazanı mahkemeye vermeniz için aklınızı çelmeye çalışanlara kanmayınız.
Bursa üzerinden hesaplaşma
Aaah, ah, yıllardır futbolun içinde yaşadıklarım beni iyice süpheci yaptı. Her şeyde bir komplo teorisi görüyorum. Şartlı refleks gibi, olaylar birbirini tetikleyince durumdan görev çıkaranlar hemen gereğini yapıyor. Bursa'da olay çıkacağı belli değil miydi? Bir yerlerden haber almaya falan gerek var mıydı acaba?
Olayın Bursaspor'un küme düşmesiyle ilgili olduğu söylentileri de külliyen yalan. Holiganlıklarını kılıf uydurmaya çalışanlar bunu söylüyor. Bakınız, Metin Türel hocamın Beşiktaş Teknik Direktörü olduğu zamandı. Yani neredeyse 30 yılı devirdik. Bursaspor Beşiktaş'ı 5-0 gibi bir sonuçla yenmişti.
Yetmedi, holiganlar arabalar ve otobüslere doluşarak Yalova araba vapuru iskelesine kadar Beşiktaş kafilesini ve taraftarlarını kovaladılar. O zamanki polisler herhalde daha iyi önlemler almışlardı. Yalova iskelesinde Beşiktaş kafilesinin olduğu araba vapuruna saldırmak isterken denize düşen Bursalılar bile olmuştu.
Neyse, vapur açıldı, artık karşılıklı küfürleşmeler ve maddeler atılması olanaksız hale geldi. Beşiktaş taraftarları bu kez ne yapsınlar, kendi kendileri ile ince ince dalga geçerken eğlendiler de. Dümbeleklerle göbek atarlarkan bir yandan şarkı söylüyorlardı. " Bursa'ya gittik yaz geldi, 5 tane yedik az geldi, rampiği, rampiği..."
Yalancı ve iki yüzlülere dahasını da iddia ediyorum. Geçen yıl Bursaspor'un şampiyon olması için yoldaki pürüzleri ve taş kırıntılarını ayıklayan kerameti kendinden menkuller şimdi hedef değiştirdiler. Sakın normal bir gidişle artık bundan sonra yerini bırakmayacak Bursa'yı geri çekip başka bir takımı UEFA'ya göndermek için çalışıyor olmasınlar. Sıralamaya bir bakın bakalım, durumdan kim avantajlı çıkacak.
Marmara hala yaşıyor
Balıkçılık da bir spor. Şimdi sıkı durun, sıra geldi ona. Gazete'ye gelirken Kadıköy'den vapurla Karaköy'e geçiyorum, tünelle yukarı çıkıyorum. Dün İstanbul'da güneşli bir bahar havası vardı. Karaköy'de vapurdan indim. Yan tarafta, yolcu salonuna doğru kamışlı olta ile çapari yapanlar vardı.
Tembellik etmeye biraz vaktim vardı, zaten seyretmekten de zevk alırım, bakayım dedim. Aaa, hala çapari ile hem de öğle vakti balıkları çekiyorlar. Üstelik yalnızca istavrit değil, sardalya, hamsi, gümüş hatta çinekop bile vardı. Hem vallahi, hem de billahi. Oh, nihayet bunca karamsarlığın arasında iç ferahlatıcı bir durum.
Tanıyanlarla selamlaştık, kafam çinekoplara takıldı. Canlı canlı yüzüyor leğenin içinde sarı kanatlar. "Bunları da çapari ile mi yakaladın?" diye sordum.
Yanıtı "yok be ağabey, sabah erkenden kaşık yapmıştım" oldu. Aynen eski güzel zamanlardaki gibi. Ne yapsam acaba, bir kamış olta alıp, biraz erken gelip, gazeteye çıkmadan önce denize sallasam.... Çok özlemişim yahu, hayali bile güzel...