23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Strateji yoksa hoşluk ve boşluk vardır

Soner Polat

Soner Polat

Eski Yazar

A+ A-

Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın ilk demeci: “Duma’da Suriye yönetimine bağlı güçlerce kimyasal silah kullanıldığı ve çok sayıda sivilin öldüğüne dair haberler, görüntüler ve açıklamalar bulunmaktadır. Bu insanlık suçu saldırıdan dolayı Suriye yönetimini şiddetle kınıyoruz. Daha önceki saldırının karşılıksız kalması, Rejimi bu saldırı için cesaretlendirmiştir. Türkiye, Uluslararası toplumu/örgütleri kınama ve eleştiriden öte somut adı atmaya davet ediyor. Artık sözün bittiği yerdeyiz.”

Hükümet Sözcüsü’nün ikinci demeci: “Konu net şekilde aydınlatılmalıdır. Tarafların iddialarına bırakılmayacak kadar önemlidir. Bunun uzmanlar tarafından da elbette incelenmesi ve soruşturulması son derece önemlidir.”
ABD Savunma Bakanı James Mattis: “Esad’ın zehirli gaz kullandığına dair elimizde bir kanıt yok!”

SOLA ÇARK, MARŞ!

Peki, niçin 1-2 gün içinde böylesine keskin bir çark manevrası yapılmıştır. Çünkü Suriye konusunda köşeleri olan, içi dolu, belirgin bir strateji yoktur. Bu nedenle tek adımlı hamleler yapılmaktadır. Strateji eksikliği nedeniyle ikinci ve üçüncü adımlar hesaplanamadığından, çark manevraları artık yaşamın bir parçası olmuştur. Strateji yoksa akıl ve muhakemeden ziyade talihiniz kaderinize yön verir. Bir ülkenin geleceğini feleğin çarkına bağlamak, ne kadar doğru olur?

Farz ve kabul edelim ki Atlantik ve Avrasya arasında denge politikası izlenmektedir. Bunun da stratejik alt yapısının hazırlanması gerekir. Ülkenizde dünyayı ayağa kaldıran başarılı bir Türkiye-Rusya-İran zirvesi yapıyorsunuz. Bu zirvenin daha rüzgârı dinmeden Avrasyalı ortaklarınızı karşınıza alacak bir açıklama yapıyorsunuz. Böyle bir beyanat verilmeden önce en azından ABD, Fransa ve İngiltere’nin duruşunun tahlil edilmesi gerekirdi.

Atlantik Cephesi, bu olaydan Rusya, İran ve Suriye’yi toplu olarak sorumlu tutmuştur. Dolayısıyla Türkiye’nin suçlayıcı açıklaması Suriye’den çok Rusya ve İran’ı yaralamıştır. Çünkü Rusya çok önceden, “ABD’nin kimyasal bir pusu hazırlığında olduğunu ve bu konuda ellerinde istihbarat bilgisi bulunduğunu” ileri sürmüştü. Bu beyanatla Türkiye dolaylı olarak, “Rusya’nın değil, ABD’nin sözlerine güvendiği” mesajını vermiştir.
Rusya karşılık olarak, “Türkiye’nin Afrin’i Suriye yönetimine devretmesi gerektiğini” belirtmiştir. Türkiye, bu açıklamaya sertçe cevap vermiş ve böylece başarılı üçlü zirvenin üzerine gölge düşmüştür. Deyim yerindeyse Türkiye, “Avrupa-Atlantik” sisteminin tuzağına balıklama dalmıştır. Hâlbuki biraz sağduyulu davranılsaydı, Hükümet politikasına uygun olarak dolaylı olarak Suriye’yi de hedef alan ama uluslararası uzmanları Suriye’ye davet eden daha dengeli bir mesaj verilebilirdi. Yani, Bakan Bozdağ’ın ikinci mesajı Basra harap olmadan önce yayımlanırdı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın ve Hükümet sözcüsü Bozdağ’ın ilk demeçleri neredeyse birebir örtüşmektedir. Demek ki hem Saray’da hem de Hükümet çevrelerinde strateji eksikliği duygular ve hesapsız tepkilerle ikame edilmektedir. Bakan Bozdağ’ın ikinci demeci, ilk tepkilerde fahiş bir hata yapıldığının en büyük göstergesidir. Hem Dışişleri bürokrasisi hem de Saray danışmanları, maalesef en temel konularda bile yalpalamaktadır. Bir kriz yönetimi ancak deneyimli, birikimli, zeki uzmanlar ve bunlara yön veren bir liderlik ile hedefine ulaşır.

NE KAZANDIK, NE KAZANABİLİRİZ?

Yaratılan bu atmosfer İsrail’in füze saldırısı ile son bulmuştur. ABD’nin, İngiltere ve Fransa ile birlikte askeri müdahale seçenekleri gündeme gelmiştir. Aksi iddia edilse de fiiliyatta, Gazze’de katliam yapan İsrail ve Batı emperyalizmi ile aynı yastığa baş koyulmuştur. Batı emperyalizmi askeri üstünlüğü ele geçirdiğinde, Suriye’de Türkiye’nin başına neler gelebileceği görülemiyorsa, durum sanıldığından daha da vahimdir. Türkiye’nin yanı başında Üçüncü Dünya Savaşı patlak verirse, bundan ülkemizin kazançlı çıkacağını düşünenler de şiddetle yanılır. Suriye’de kilit aktör olan Türkiye daha sorumlu davranmalıdır. Bindiği dalı kesenler sadece kendilerini değil, koskoca bir ülkeyi ateşe atar.