26 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Suç Duyurusu

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

Dünyamız 21. yüzyılla birlikte yeni bir devrimler çağına girdi. Çok şükür. İmkansız denilenlerin gerçekleştiğini gözlerimizle görüp ellerimizle tutmamız bunun kanıtıdır. Zaferi birlikte yaşayacağız. Yeter ki biz olup bitenleri donuk, takıntılı, duygusal değil; ama derin bir anlayışla, gerçekliğe bağlı kalarak kavrayalım.

Yaşanan gerçekliği kavrayamayan, yaklaşmakta olanı göremeyenlerin tarih önündeki yenilgisi kaçınılmazdır. Gerçekliğe karşı savaş açanlar ya da görmezden gelenler mutlaka yenilgiyi paylaşırlar. Çünkü değişmeyen tek gerçek, gerçekliğin yenilmezliğidir.

Bir de gerçeğin sanatsal kavranışı vardır. Unutmayalım ki, sanatsal gerçek, gerçeğin kendisinden daha güçlüdür. Daha etkilidir. Bütün destanlar gibi. Nazım Hikmet’in Nazilerin idam ettiği genç partizanı anlatan “Tanya” şiiri gibi. Şair, gerçekliği kendi sanat yasalarına bağlı kalarak yeniden düzenlemiş ve gerçekliğe güç katmıştır.

Sanatsal gerçeklik, gerçeğin kendisini, gözle görünmeyen, çoğu zaman algılanması çok zor yanlarıyla yeniden yaratır. Bu kurgusal, fakat büyülü süreçte, derin bir duyuşla, engin bir sezişle sanatçı, gerçeğin karanlık yanlarını aydınlatmakta başarılı olabilir. Bu açıdan bakıldığında gerçekliği imgesel boyutlarıyla dile getiren şiir, aynı zamanda suçluya işaret eden bir suç duyurusudur.

Benim şiirlerim de bu türden birer suç duyurusudur. Kimseye hakaret etmezler, fakat suçlarlar: Suçu ortaya koyar, suçluyu işaret eder, sorumluyu gösterirler.

Amerikancı FETÖ darbe girişimini ezen Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman komutanı Eşref Bitlis 17 Şubat 1993 günü bir sabotaj sonucu katledildi. Emperyalizme direnen şehidimizin devrimci

anısına yazılan Komutan’ın Ölümü Türk milleti katına yapılan bir suç duyurusudur. Gerçekliğe olan derin bağlılığımla sunuyorum:

KOMUTANIN ÖLÜMÜ

Komutan öldü. Tuğrul kuşu gökte öldü.
Beşikte bebek irkildi, onu sordu,
Yirmi iki asırlık han berkildi, yolu sordu.
​Bu dert beni yedi, dert milleti yedi...
Yetmiş vaşak tam on yedi yıl yürek yedi.

Suikast! Ey ulus, suikast!
Oğlunun öcünü almayacak mısın?
Eğiliyorum önünde yüceliğinin, bilgeliğinin,
Hunhardan hesap sormayacak mısın?

Ey sü, ey kansu, konuşmayacak mısın?
Nazlı sögüt müsün, kara kayın mı?
Ülkün, türkü söyleyen bir orman değil mi?
Baltaladılar hayat ağacını, ne duruyorsun?
Kara yalanla mı saracaksın yaranı?

Ey kam, yan! Ey kamu dağlan!
Ölüm değil, ölüm göbekbağımızda bizim.
Düşen uçak değil, bir ordu cenin,
Tekmelenmiş anarahmi ana ecenin,
Ankara şehrinin buz tutmuş içorganları.

Komplo! Ey meclis, komplo.
Ay dolansa, gün tutulsa komplo bu.
Kuşluk namazıdır bizde alçaklarla düello.
Çekilse puştluk altın imbikten,
Ölümsüzlük için ölene olur mu hile?

Konuşsun Cengiz Han, Timur, Spartaküs,
Söylesin en üst savaşkanlar,
Söylesin Tonyukuk, Selahattin Eyyûbi:
Arslan kendi yavrusunu yer mi?

Utanç! Ey millet, utanç!
Düşmanların birleşti, sen dağılacak mısın?
“Topla dizginleri, tanı kendini!”
Dağların karı erise yıkayamaz bu kanı,
Demiri bir daha eritmeyecek misin?

Tehdit! Ey gençlik, tehdit!
Kuluydu Türk’ünün, Kürt’ünün.
Katığıydı işçisinin, toprağıydı köylüsünün.
Ordanın kılıncı yatağından çıktığı gün,
Baş kaldırıp bakmayacak mısın?

“Kavgaya girince silah alınmaz!”
Yıldırım misali fırsat verilmez.
Kabul olunmaz kör tedbirin kazası.
Söylesin bütün Roma, Pers komutanları:
Kararsız elle hedef vurulmaz.

Toplan! Ey halk, toplan!
Akıl yolu buzlanmış, buz gibi hiyanet.
Suça batmış sürüleri inine sür,
İncirlik’te gırtlağından yakala yılanı tez,
Çekicin başını gürzünle ez.

İntikam! Ey ordu, intikam!
Kudretin önünde eğiyorum başımı,
Soruyorum: Bedir yüzlü o kumutan nerede?
Faciayı “müttefik” bu, cinayeti cia,
Kâr mı koyacaksın katillerin avucuna?

Köroğlu Dağları kalktı dikildi,
Ozan Ata kopuz çaldı, yiğit silkindi:
Eşref Bitlis öldü mü, gök direğin göçtü mü?
Ödlek dönüp kaçtı mı? Şimdi, dünya yıkılır!