24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Suçlu ayağa kalk

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Batının tarihe gömmek istediği Atatürk Cumhuriyeti, bu ülke üstündeki projelerin adım adım hayata geçirilmesi ile gerçekleştiriliyor..

AKP iktidarı ile laik cumhuriyete karşı yürütülen karşı devrim, bunun ilk adımı idi.

Ergenekon, Balyoz ve bunlar gibi davalarla yüzlerce ülke aydınını ve askerini susturmak ikinci adımdı, başarıyla hayata geçirildi.

Bu projenin en zor olan üçüncü adımı CHP'yi "ehlileştirmek"ti, Baykal ve sonrasında ulusalcılara yapılan operasyonla bu da gerçekleştirildi.

Bu üçüncü adım sadece bir kaset operasyonu ile başlayıp, parti içinde kalan diğer ulusalcıların tasfiyesi ile bitmiş bir hareket değildir.

CHP'yi "ehlileştirmek" operasyonu, İYİ NİYETLİ birçok kişi ve kurum kullanılarak uzun süren çabalarla gerçekleştirilmiştir.

Biraz geriye doğru gidelim, CHP'yi ehlileştirmek için seçilen Kemal Kılıçdaroğlu'nu, Tuncay Özkan'ın Kanaltürk Televizyonun'da, Tuncay Mollaveisoğlu ile program yapıncaya kadar kim tanıyordu?

Kimse tanımıyordu.

Ama bu programlar sonrasında toplum tanımaya başlamıştı.

Sonra bir başka televizyonda üç ayrı programda toplum nezdinde "dürüst" siyasetçi imajı kazandırıldı.

2010 yılında CHP'nin olağan kurultayına günler kala o çirkin, ahlak dışı kaset olayı patlamış ve koskoca Cumhuriyet Halk Partisi büyük bir şaşkınlık ve panik yaşamıştı.

Bu büyük kriz sırasında, akla hemen o "dürüst" siyaset adamının adı geldi.

Kılıçdaroğlu'nun böyle bir görev için parlatıldığını hiç birimiz göremedik.

CHP'yi kurtarmak, selamete çıkartmak gayretiyle, "parlatılan", "gayri samimi" Kılıçdaroğlu'nu, Kurtuluş Savaşı'nı yapmış Cumhuriyet halk Partisi'nin başına geçirmek için, kişiyi bile tam tanımadan, önünü arkasını düşünmeden, büyük bir çaba sarf ettik.

Başarılı da olduk!

Cumhuriyet Halk Partisi, Kılıçdaroğlu ve devşirme ekibinin çabalarıyla, tüzüğünde, programında yazan ideolojisini terk etti.

Hiç sesimiz çıkmadı, bunu yaparken de ülkenin huzuru, iç barış, kardeşlik gibi kavramlar kullanıldı.

Sanki, ülkenin huzuru, iç barış, kardeşlik için Atatürk ve Atatürkçülükten vaz geçmek gerekirmiş gibi.

Kişi topluma, bizlere "dürüst" olarak algılatıldı.

Bu nedenle herkes onun aday tespit çalışmaları sırasındaki çabalarını iyi niyetli, dürüst çabalar olarak gördü ve takip etti.

Ama aklında olan, daha doğrusu kulağına söylenen Cumhurbaşkanı adayını bilmesine rağmen, siyasi partileri, sivil toplum kuruluşlarını gezerken, orada söyledikleri ile kafasının içindeki çok farklı imiş.

Yani bu ülkenin insanları ile "kafa bulmuş"

Gerçeği onlardan saklamış. Bunu yaparken de, bazı insanların isimlerini ortaya atarak o insanları tartışmanın odağına koymuş, haklı haksız eleştirilerin hedefi haline getirerek yıpratmıştır.

Bütün bu yapılanlar, iyi niyetli parlatmalar, Kemalizm'i Cumhuriyet Halk Partisi eli ile tarihe gömmek, onu tarihe gömerken de siyaseti, İslam sınırları içinde yapmaya alıştırmak.

Yani din bezirganlığında AKP ile yarışmak.

İşte Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığı Cumhuriyet Halk Partisi'nin ideolojisinden kopup kopamayacağının turnusol kağıdı olacaktır.

Ama artık hepimiz, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu hale gelmesinde sorumluyuz. Kemal Kılıçdaroğlu'nu Atatürk'ün koltuğuna oturtan herkes, büyük açıklıkla ben suçluyum demek zorundadırlar.

Siyasetçi öngörüsü olan, olması gereken insandır. Ben bugünleri göremedim demek hakkı/hakkımız yoktur.

Siyasetçi de insandır, o da hata yapar. Hatadan dönmek, hatasını kabul etmek bir erdemdir.

Ben bu konudaki günahlarım için kendi adıma, gerçek Cumhuriyet Halk Partililerden, bu ülkenin Cumhuriyetin temel değerleriyle sorunu olmayan tüm kesimlerinden, Cumhuriyet halk Partisi'nin dolayısıyla ülkenin bu hale gelmesinden dolayı kendi adıma ÖZÜR DİLİYORUM.

Cumhuriyet Halk Partisini "ehlileştirme" operasyonuna, bilerek bilmeyerek, katkı veren herkes de özür dilemelidir.

Aksi halde tarih bizlere "suçlu ayağa kalk" diyecektir.