01 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Suçluların telaşı -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

10 güne yaklaşıyor ki ülkemiz “Suçluların telaşı “ içinde olan bir iktidarın yarattığı tatsız havayı solumakta. Zaman, zaman durulan, zaman zaman bir sel olup tüm ülkeyi kent, kent kaplayan bir isyan havası. Bu toplumsal direniş, 11. yılını yaşayan iktidarın demokrasiden, diktaya geçiş sürecinin sabırları taşırdığını dünya aleme anlatmaya yetiyor.

Türkiye’yi dışarıdan izleyenler hayretler içinde kalıyorlar.

Dünyaya Müslüman bir ülkede 1950’den bu yana ağır aksak da olsa, demokratik rejimin yürüyebileceğini ispatlayan Türkiye, iktidar ile parlamentodaki muhalefetin siyasi aymazlıklarına dur demek için meydanlara dökülen halkına biber gazı sıkılan bir ülkedir artık. Her düşünceden insanın böylesine ayağa kalktığı, hükümetini, başbakanını istifaya davet ettiği bir ülkede Ortadoğu’ya örnek olacak bir demokrasiden söz edilebilir mi?

Menderes halka sormuştu

İktidarın tuttuğu yol, Başbakan’ın devleti kuran Atatürk ve İnönü’yü ima yoluyla suçlayan “İki ayyaş” sözleri ve Cumhurbaşkanı’nın idare-i maslahatçı tutumuyla birleşince ortaya çıkan manzara eşi, örneği ilk defa görülen toplu bir ayaklanmadan başka nasıl adlandırılabilir?

Haykıran gençliği anlamamakta ısrarlı, inatçı bir iktidar bakınız Türkiye’yi hangi noktaya getirdi?

Direniş; hiç de öyle “Birkaç çapulcunun”marifeti olmadığını öyle bir kanıtladı ki; hak arayan ve ellerindekileri de yitiren emekçiler, toplumsal güçler, DİSK- Kamu-sen ve iktidara yakın bilinen Türk- İş bile artık direnişin içindeler. Demokratik hak olan direniş, gerçek bir “toplumsal patlamaya” dönüşmekte. Bu meydanlar ne Tahrir Meydanı’dır, bu ülke ne Başbakan’ın pek sevdiği uydu bir Arap ülkesidir. Gençler sokaklarda, canları pahasına barışçıl istekleriyle devletin üzerlerine saldığı otoriter ve baskıcı güçleri püskürterek, ilerliyor.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı alelacele uçağına binip Tunus’a gitmeden önce “Bunlar çapulcular, tencere tava gerisi hava” derken Sayın Cumhurbaşkanı geçmişindeki iki sayfa dokuz maddelik anlaşmayı imzaladığını unutuyor ve halk kurtarıcılığına soyunuyor!

Kim inanıyor?

İsmet Paşa’ya bir gün sormuştuk:

“-Çankaya’daki Celal Bayar ile Başbakan ayrı düşünüyor diyorlar, siz buna ne diyorsunuz?” Şöyle yanıtlamıştı: “İkisi de birdir. İkisi de aynı düşüncededir.”

555 K olayından Harbiye’nin Kızılay’a inişine dek Ankara bir çatışma yaşıyordu. 5 Mayıs 1960 günü Menderes soluğu yurtdışında almadı. TC. Başbakanı olarak Kızılay’a indi ve etrafını saran halka şöyle dedi:

“ Benden ne istiyorsunuz? Beni öldürmek mi?”

Etrafını saran gençler: “Sizi öldürmek isteyen yok. Sizden halka ve gazetecilere özgürlük istiyoruz” demişti.

Hiç kimse Menderes’in yakasına yapışmadı. Hiç kimse Başbakanı hırpalamadı.

O gün İsmet Paşa’nın yanına giden Ankara Milletvekili Bülent Ecevit Paşa’ya sordu:

“Paşam şimdi ne yaparlar?”

Demokrasiyi getiren İsmet Paşa’nın söylediği söz şudur: “Hemen erken seçime giderler başka çaresi yoktur.”

Bu mu yumuşayan polis?

Şu satırları yazdığım sırada Başbakan Tunus’tan sesleniyor:

“-Durum yumuşamış. Ben dönene kadar herkes yerli yerine oturur!”

Daha dün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Çankaya’da Cumhurbaşkanı ile konuştuktan sonra açıkladı ki: “Polis görevini yapıyor ve o kadar dikkat ediyor ki, önce uyarıyor yetmezse tazyikli su sıkıyor. Bundan böyle artık biber gazı kullanılmayacak.” Arınç, aynı gün Gezi Parkı’nda toplanan protestocularla bir araya geldi. Oysa aynı sıralarda Ankara sokaklarında polis acımasızca hem sokaktaki halka su sıkıyor, hem de bol, bol biber gazı koklatıyordu. Tunus Caddesi savaş alanına dönmüştü.

Bu mu yumuşayan ortalık? Bu mu yumuşayan polis? Bu mu sizin ileri demokrasiniz?

Suçluları belleyelim.

Suçlu sadece iktidar değil, onu bu hale getiren yalnız çıkarını düşünen gazete patronları, gerçeği halktan saklayan holding medyası.

Vergi borcu yüzünden boğazı sıkılan Doğan Medya Grubu. Büyük çıkarlar sağladığı için hükümetle iyi ilişkiler içinde bulunmakta kararlı Doğuş Yayın Grubu. Kim bilir ne çıkar peşinde olan Ciner Grubu. Açığı; devletle alışverişi bulunan bütün yandaş medya. Gerçekleri yazan serdengeçtiler ise, çok emekle büyük işler yapan Aydınlık, Sözcü ,Ulusal Kanal ve TV kanalı olarak itibar kazan Halk TV. Ya siyaset?

Alın birini vurun ötekine. AKP her sıkıştığında imdadına koşan ve ısrarla ülkücülerini o meydanlara sokmayan MHP o içi boşaltılmış demokrasiyi korumaya devam ediyor!

CHP’ye bakın. Eğer toplumun isteklerine yanıt verebilecek donanımda olsaydılar Türkiye bu hale düşer miydi?

Gözlerim hep İnönü-Ecevit CHP’sini arıyor. Asıl suçlular düzenleri bozulmasın diye ya korkudan ya yurtdışından aldıkları reçetelerle muhalefet yapan TESEV kurucularıdır, yüreklerinde ordu düşmanlığı yatan YCHP’lilerdir. İçlerinden bir cesur adam veya kadın milletvekili çıksa, hemen sesini kesiyorlar. Parlamento içinde gerekeni yapamadıkları için “ Mustafa Kemal’in askerleri” Türk gençliği görevi üstlenmekte.

Halk ilahsız ve barışçıl yeni bir dönemin kapısını açmakta.