Şüheda Sadakat’a saygı ile
İrlandalı müzisyen Şüheda Sadakat, bizim gençliğimizde bildiğimiz adı ile Sinead O’Connor, henüz genç sayılabilecek bir yaşta vefat etti. Ömrü boyunca haksızlıklara karşı mücadele etmiş, yeteneğini insanlığın yararına kullanmış bir sesti. Özellikle ezilen kadınlar ve çocuklar söz konusu ise cesaretle en önde olmaktan çekinmedi. İngiliz emperyalizmine direnen İrlanda halkının gururu oldu.
KİLİSE’YE KARŞI BİR HRİSTİYAN
1990’ların başında Katolik Kilisesindeki çocuk istismarları ortaya çıktığında, şöhretler aleminde susmayan birkaç kişiden biriydi. Canlı yayında Papa Jean Paul’un fotoğrafını yırtarak Kilise’yi protesto etmiş, başını Madonna’nın çektiği yalaka popçular tarafından linç edilmişti.
Şöhret basamaklarında aşağı itilmesine, endüstrinin merkezi tarafından dışlanmasına rağmen fikirlerinden vazgeçmedi. Papa Jean Paul’e “beni aforoz edin” diye açık mektup yazmıştı. Aforoz edilme talebini Papa Benedict’e ve Papa Francis’e de aynı şekilde açık mektuplarla iletti. “Katolik kilisesine değil, gerçek Hristiyanlığa inanıyorum ve inancım haksızlıklar karşısında bana güç veriyor” diyordu.
İSLAM’A KAVUŞMA
Ezilenlerin şarkıcısı O’Connor, arayış içinde bir insandı ve sonunda aradığı hakikati İslam’da bulduğunu duyurdu. 2018 yılında Müslüman olarak Şüheda Sadakat adını aldı. İslam’ı seçme sebebini “entelektüel ilahiyat yolculuğunun doğal sonucu budur, tüm Kutsal kitap çalışmaları insanı sonunda İslam’a götürür. Bu da diğer tüm kutsal metinleri gereksiz kılar” diye açıklamıştı.
O’Connor’ı İslam’a getiren, içindeki tükenmek bilmez adalet duygusuydu. İslam inancında adaleti, sevgiyi ve umudu bulmuş, kendi deyimi ile “şereflenmişti”.
O’nun hikayesi, vahşi kapitalizmin göbeğinde doğmuş ve sadece insan olmaya çalışan bir kadının hakikat mücadelesi idi. Boğazına kadar kirli bir dünyanın içinde, insanlığın tükendiği bir bataklıkta, pek çok şeyini feda ederek “kendi şerefine” ulaşmayı başarmıştı.
Seni hiç unutmayacağız, en güzel halinle, mazlumlar için Trouble of the World’ü söylerken hatırlayacağız güzel insan.
Şimdi tıpkı şarkıda söylediğin gibi oluyor:
Yakında bir işin kalmayacak
Dertleri ile dünyanın.
Ağlamalara, gönülsüzlüğe son artık,
Eve dönüyorsun, yaşamak için, Allah’a dönüyorsun.
PEKİ BİZ NE YAPIYORUZ?
O’Connor’a rahmet diledikten sonra o ağır soruyu kendimize soralım:
Bin yıllık bir Türk-İslam geleneğine doğmuş olan, O’Connor gibilerin bir ömür vererek ulaşabildiği o insanlık şerefini cebinde hazır bulan bizler ne yapıyoruz dersiniz?
Bu şerefe layık olabiliyor muyuz, ona hakkı ile sahip çıkabiliyor muyuz? Yoksa ondan utanıp Batı’nın, kapitalizmin dayattığı onursuzluğa mı koşuyoruz?