28 Eylül 2024 Cumartesi
İstanbul 27°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şükrü Saracoğlu, Fenerbahçe, ırkçılık ve Varlık Vergisi (6)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-


Bugün Şükrü Saracoğlu’nun ırkçılığı safsatasından söz edecektim. Ama izninizle biraz konu dışına çıkıp Profesör Ernst E. Hirsch’in Anılarım (Tübitak) adlı kitabında yer alan bir anısına yer vereceğim.
Atatürk’ün ülkesinde bir hukuk hocası
[1945 Mayıs ayı sonundaki yazılı ticaret hukuku sınavına hazırlanıyorum. Çekilen kura sonucu, ticaret hukuku yazılı olarak yapılacaktı. Sınav kâğıtlarını okuduktan sonra üstlerine notları da yazıp imzaladım ve dekanlığa teslim ettim. Aradan yarım saat geçti geçmedi, dekan Ansay, elinde bir sınav kâğıdı, yüzü bembeyaz, titreyerek odama kadar geldi. Ağzını açıp birşey söylemiyor, sadece elindeki sınav kâğıdını sağa sola sallayarak hiç durmadan “olamaz olamaz” deyip duruyordu. Sakinleşmesini ve neyin olamayacağını lütfedip bana da söylemesini rica ettim kendisinden. “Bilmiyor musunuz, sınavda 3 (yani geçmez not) verdiğiniz öğrenci kim biliyor musunuz?” diye sordu. “Nereden bileyim, zaten ismiyle tanıdığım öğrenci sayısı, üçü beşi geçmez. Hem ben sınavda notu, öğrencinin başarısına göre veririm, başka hiçbir kriterim yoktur”. “Olmaz, olamaz, mümkün değil. Başbakanın oğlu bu. Notunuzu değiştirmek zorundasınız. En azından bir 7 (= iyi) vermeniz lâzım!” Bu sefer “olamaz, olamaz” diye aynen tekrarlamak sırası bana gelmişti. “Başbakanın oğluyla başkasının oğlu arasında ayrım yapmam mümkün değil. Üstelik en kötü kâğıt onunki. Öğrencilerin geri kalan hepsine “pekiyi” bile versem, onunki ancak kıtkanaat “orta” alırdı. Ama bunların hiçbiri söz konusu olamaz. Verdiğim not neyse o kalacak. Hiçbir şey değiştirmiyorum”. “Kendinizi düşünmeseniz beni düşünün, dekan olarak mevkiimi düşünün, Fakülteyi düşünün. Başbakan bize neler eder. Mutlaka değiştirmek zorundasınız bu notu, mecbursunuz.” Bunun üzerine buz gibi bir sesle “Hiçbir şeye mecbur değilim, sayın Dekan. Verdiğim notlara siz karışamazsınız. Bu iş burada biter” dedim. Dekanın yüzü kireç gibi bembeyaz oldu, o güne kadar kendisiyle hiç kimse bu şekilde konuşmamıştı. Hiddetten titreyerek odamdan çıktı, ama araya başka meslekdaşları koyarak beni kararımdan caydırmaya çalışmadı değil. Oysa bu meslekdaşlar, bunun boşuna çaba olduğunu çok iyi biliyorlardı. Nitekim hiç bir şey değiştirmedim.
***
24 Temmuz 1924’de Lozan’da imzalanmış olan antlaşma şerefine, Lozan günü kutlanıyordu.O gün Hukuk Fakültesinde devletin ileri gelenlerinin de katıldığı bir tören yapıldı. Bütün bakanlar, başlarında da başbakan olmak üzere salona girip, kendileri için ilk sırada ayrılmış olan yerlerine oturduklarında, Başbakanın gözü bana ilişti, beni tanıdı, yanıma gelerek şunları söyledi: “Çok teşekkürler, sayın Profesör, oğluma ne yapması gerektiğini en nihayet gösterdiğiniz için. Sonbahardaki ikmal sınavında sizi hayal kırıklığına uğratmayacak, emin olabilirsiniz. Bir kere daha yürekten teşekkürler!”. Dekan korkusundan bayılmak üzereydi, elinde olsa bir sıçan deliği bulup içine kaçacaktı. Hele başbakanın yüzündeki dostça ifadeyi, benim de gözlerimin parladığını gördüğünde, iyice telâşa kapıldı. Tören bittikten sonra hemen ne olduğunu sordu bana. Şu cevabı verdim: “Başbakan benim kendisinden beklediğim tepkiyi gösterdi. Çünkü beni buraya getiren kendisidir ve bunu belli bir amaçla yapmıştır. Ve benim davranış biçimimden, Türkiye Cumhuriyetini Çağdaş Batı uygarlıklarının seviyesine çıkarma çabalarını son derece ciddiye aldığımı anladı.” (S.332-333) ]
Ernst Eduard Hirsch
Ernst Eduard Hirsch (20 Ocak 1902, Friedberg (Hessen) - 29 Mart 1985, Königsfeld im Schwarzwald), Alman-Türk hukuk profesörüdür. Ankara Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi’nde yirmi yıl ders vermiştir. Hirsch, Türk hükumetine çeşitli konularda danışmanlıklar da yapmıştır. Almanya’da Mart 1933 yılında Yahudi kökenli olması nedeniyle üniversitedeki görevinden dolayı aynı yıl Türkiye’ye iltica etti. Hirsch, bilimsel anlamda, Türk hukukunun her alanında önemli etkinliklerde bulunmuştur. Birçok yasanın kodifikatörüdür. Hirsch Ticaret yasasının oluşturulmasında çok büyük katkıda bulunmuştur. Özellikle Medeni Kanun ile Ticaret Kanunu arasındaki ikilik bu bilim adamının katkılarıyla giderilmiştir. “Atatürk Yasası” nın hazırlanmasını (1951) sağlamıştır. Bu yasa ile sadece, çağdaş Türk Devletinin kurucusu değil, fakat aynı zamanda onun fiziksel anısı olan heykeller de, ceza hukukunun yaptırımlarına bağlanarak korundu. Yine CHP’nin Altı (6) okunun Anayasa’ya girişini de sağlamıştır. “Pratik Hukukta Metod” isimli eseri hâlâ yeni baskıları yapılan bir hukuk kaynağıdır.
Berlin Belediye Başkanı Ernst Reuter tarafından Almanya’ya dönmesi konusunda ikna edildi ve 1953-1955 yılları arasında Berlin Serbest Üniversitesi’nde rektör yardımcılığı yaptı ve sonra rektör seçildi.
Almanya’ya döndükten sonra Alman vatandaşlığına yeniden kabul edildi ve Türk vatandaşlığından geri çekildi, ama ölümüne kadar Türk pasaportunu muhafaza ettiği rivayet edildi. (Vikipedi)
***
Profesör Ernst E. Hirsch, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin ırkçı şerrinden kaçıp Türkiye’ye sığınmış bir Alman Yahudisiydi. Şükrü Saracoğlu ırkçılık yaparken (!) ve ırkçı (!) Varlık Vergisi’ni çıkartırken nasıl bir tepki göstermiş olabilir? Ben bilmiyorum. Bilen varsa, bildiklerini bizimle paylaşsın lütfen. Bu tepki bildirimi önerisine öteki mülteci Yahudi profesörler de dahildir! (Devam edecek)