22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Süleyman Ege

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

Walerstein; Liberalizmden Sonra kitabında, dünya tarihinde hiçbir kuşağın 68’liler kadar derin ve yaygın izler bırakmadığını yazmıştı. Hem liberalizmi hem komünizmi etkileyerek ikisi arasındaki çelişkileri büyütürken aşındıran 68 Kuşağı, bir yandan liberalizmin saldırganlığını artırmış, Sovyet komünizminin çöküşü sonrasında yakaları serbest kalan Liberalizm de olduğu yerde yığılıp kalmıştı. Walerstein’ın söylemediğini biz söyleyelim: Liberalizm, 90’lardan bu yana, yerini teknolojik donanımlı Yeni Ortaçağ’da mafyokrasiye bırakmıştır... 68’liler özgürlük, eşitlik ve dayanışmayı yaşam ilkeleri olarak derinliğine savunmakla kalmadı; başta Sartre, Marcuse, Foucault olmak üzere görüşlerinden esinlendiği düşünürleri politik eyleme ve politik ufuklara taşıdı, aynı zamanda felsefeyi yaşama daha cesur müdahaleye özendirdi.

EMEK SAFLARINDA

Ülkemizde 68 Kuşağı felsefi temalardan henüz yoksun olmakla birlikte özgürlük, eşitlik ve dayanışma içeriğini toplumsal ve siyasal yönelimlere taşırken 27 Mayıs Kuşağı’ndan etkiler almakta, gündelik savaşımına bilgi ve deneyim aktarmaktaydı. Muzaffer Erdost’un Sol, Enver Aytekin’in Sosyal Yayınlar’ının yanı sıra Süleyman Ege’nin Bilim ve Sosyalizm Yayınları da sırt çantamızda yer alır, birden çay bahçesinde ya da parkta kitabı açar, tartışmaya başlardık. Sonra da sosyalizm davasının taşlarını döşemek üzere emperyalizmin her türlü işgaline karşı tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye için toplantılara katılır, emek saflarında eyleme geçerdik.

ŞİİRİN YALNIZLIĞI

Kimileri, düşünce ve edimleriyle ilişkiye girdiği kişilerle yüz yüze tanışmak ister. Benim içinse olgular ve fikirler, tavırlar ve sözler önde gelir. Bu bağlamda, nasıl ki Marks, Lenin ya da Nâzım’la yüz yüze tanışıklığa gerek duymuyorsam, Behice Boran ya da Mihri Belli’yle de tanışmayı önemsemezdim. Çünkü değer verdiğim kişilerin zamanını çalmakla yoldaşlara ve davaya da zarar vermiş olacağımı düşünürdüm. Süleyman Ege’yle de tanışmamız bir zorunluktan doğdu: 12 Eylül zindanlarından çıktığında Yazın Dağıtım’ı kurmuştu. İki ayda bir İstanbul’a gelir, tüm yayınevlerine senet ve çeklerini dağıtırdı. Nisanın güneşli bir Cuma sabahında, daha önce De Yayınevi’ne mekân olan Vilayet Han’da baskın basanındır deyip içeri dalmış, ardı sıra odayı Cemal Süreya, Mehmet H. Doğan ve Erdal Öz doldurmuştu. Ortalık, Doğan’ın bir gün önce basılan kitabından (Şiirin Yalnızlığı, Mehmet H. Doğan, Broy Y., Nisan 1986) geçilmiyordu. “Kitabın adını mı değiştirdin?” diye şaşkın ama tepkili bir sesle sorunca, daha ben ağzımı açmadan, Ege yanıtladı Doğan’ı: “Ne güzel! Şiire yalnızlık yakışır. Buna da şimdi bir acı kahve yakışır. Gelsin kahveler...”

Broy Yayınevi ve Broy Dergisi borçlarına mahsuben bıraktığı senet ve çeklerden birini Doğan’a verip telifi de ödememizle konu tatlıya bağlandı. Erdal Öz, “Broy’u Can Y. kadar seviyorum. Sevimli ve cesur girişimleri var” deyip Cemal Süreya’ya döndü: “Mademki günlükleri Milliyet Sanat’tan alıyorsun, Broy’da yayımlamalısın artık. Seyyit, Cemal’e her ay günlüğü yazarken tükettiği bir büyük rakı parası ödüyor musun? Hadi el sıkışın.”

EGE VE ANTİOİDİPUS

Çeyrek yüzyıl sonra Ege’nin yayıncılık tarihinde çok ayrıksı bir kitap yer aldı: Deleuz ve Guattari’den AntiOidipus (2012). İnsanın modern toplumda tarih boyunca olmadığı kadar aklın faşizmi altında ezildiğini öne süren Deleuz; Hegel ve Marx’ın tekrara dayalı diyalektik yaklaşımına karşı farklılığa yönelen bir tarih anlayışını ve felsefeyi savunmakla kalmamış, Freud’un Oidipus kompleksini de aynı anlayışla eleştirmişti.

Dün sosyal medyada konuya ilişkin değerlendirmemi yanlış bulan eşi Ayşe Ege, şu yanıtı verdi: “Anti Ödipus dünya literatüründe önemli ve üzerinde çok tartışılmış kitap; Türkiye hariç hemen hemen tüm uygar ülkelerde çeşitli dillerde yayınlanmıştır. Amacımız Türk okurunu bundan mahrum bırakmamaktı. Ayrıca biz bir partinin yayın organı değil, bağımsız bir yayıneviyiz. Uygun gördüğümüz kitapları yayınlarız. Çizgisi ise yayınevinin, malum. Anti Ödipus’tan sonra Süleyman Ege'nin yayınladığı kitaplara gelince; Direnişin Ötesi: Her Şey, Halk Eğitimi Üzerine(Lenin), Sosyalizmin İnşasında sorunlar(Lenin), Mayıs 68 ve Geriye Kalanlar(KristinRoss), Dogmatizm ve Sekterliğe Karşı(Lenin), Leninizmin Temelleri ve Leninizmin Sorunları(Stalin). Fahrettin Ege'nin kazandırdığı 3 kitabı(Lenin’in 3 Zaman Sentezi, Dünya Savaşı Makinesi, Yeryüzünün Sonu) saymıyorum bile. Süleyman Ege'nin hayatına gelince, çok zor geçtiğini söyleyebilirim; matbaalar, adliye koridorları, hapishaneler. Üstelik de 60 yılı aşkın bir süre. Şimdi anlaştık galiba...”

Öyle olsun! Hakçası, farklılığı vurgulayıp farklı yoruma dayanamamak da Türk soluna özgü bir davranış özelliği ve başlı başına bir yazı konusu...

Süleyman Ege, şiirle politika arasındaki diyalektiği özenle vurgulayan bir devrimciydi.

SÜLEYMAN EGE'Yİ KAYBETTİK

Süleyman Ege - Resim: 1

Uzun yıllar Bilim ve Sosyalizm Yayınları'nın yöneticiliğini yapan yazar ve çevirmen Süleyman Ege'yi kaybettik.

18.01.2022

Bilim ve Sosyalizm yayınlarıyla Türkçeye çok sayıda kitap kazandıran, çok sayıda Marksist eseri Türkçeye çeviren yazar ve çevirmen Süleyman Ege yaşamını yitirdi.

Ege, 12 Eylül sonrası kitapları gerekçe gösterilerek 30 yıl hapis cezasına çarptırılmış, yayınevinin binlerce kitabı yasaklı ilan edilerek imha edilmişti.

Bu saldırılara karşı Ege ve yayınevi daha sonrasında da çok sayıda kitap çıkararak mücadeleye devam etmişti.

Ege, bugün saat 14.15 Karşıyaka Mezarlığı'nda düzenlenecek törenin ardından defnedilecek.