22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sünni misin Alevi mi?

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Tekelci Kapitalizmin en üst ve en son aşaması olan emperyalizm üzerine tarihi verilere istinat etmiş önemli teorik kuramlar geliştiren ve Rus Çarlığını yıkan Sovyet Devrimi’nin önderlerinden olan Lenin; “Kapitalizm geliştikçe hammadde eksikliği de kendini o denli duyurmaktadır. Rekabetin koşulları o denli sertleşmekte, bütün yeryüzünde hammadde kaynakları arama çabaları o denli alevlenmekte, sömürgelere sahip olma savaşımı o denli amansız olmaktadır.” açıklaması yapar. Lenin'e göre emperyalizm, kapitalizmin  tekelci aşaması olup bu tanım kapsamında beş temel özellik vardır.

TEKELCİ KAPİTALİZMİN DİKTATÖRLÜĞÜ

Üretimde ve bu üretim sonucu oluşan sermayede görülen birikim öyle yüksek bir gelişme seviyesine ulaşmıştır ki, yaşam koşullarında ve ekonomik hayatta belirleyici bir rol oynayan tekelleri yaratmıştır. Banka sermayesi, sanayi sermayesiyle iç içe geçmiş ve ekonomik bir oligarşi ortaya çıkmıştır. Ticari mal ihracından ayrı olarak, sermaye ihracı da olağanüstü bir önem kazanmıştır. Dünyayı paylaşan uluslararası kapitalist ortaklar ve devletler kurulmuştur. Kendilerini dünyayı yöneten, alınan her nefesi, her hareketi kontrol eden, İnsan ve içinde yaşadığı doğanın kaderini elinde tutan, kendilerini ilahi gücün yeryüzündeki hâkimi olarak gören 100 Tanrı vardır. Bunların iradesine boyun eğmek, planlarına itiraz etmeden biat etmek, sevdiklerini sevmek, nefret ettiklerinden nefret etmek, tarz ve tamahlarına itaat etmek kurtuluş, aksi davranışlar felaketiniz olur.  

ABD’NİN ŞAH’I YENİDEN PİYASAYA ÇIKTI

Siyonist itikadın ırkçı ve şirk ideolojik embriyosunu taşıyan Tekelci Kapitalizm başınıza taktığınız siyah veya beyaz sarık ile ilgilenmez. Fesli, şalvarlı, fötr şapkalı, kravatlı, pelerinli kral veya papyonlu reis-i cumhur olmanız çok da önemli değildir. Sünni, Alevi, arada kalan tarikatçı, Musevi, Mesihi, Budist, Yezidi, Ateist, Deist, şeytana tapan, erkek veya kadın fahişe olmanızı, mini etekli, göbeği açık, türbanlı yahut çarşaflı olmanızı da umursamaz. İran Şah’ı Muhammed Rıza Pehlevi’nin (d. Tahran 1919- ö. Kahire 1980) her iki ebeveyni Şii-Alevi idi.

Kendisi ve eşi dini makamları ziyaret etmekte kusur etmezdi. Adakları ihmal etmez, dini bayramlarda töre hâsıl olurdu. “Ilımlı Müslüman, Modern Şah, Reformist Hükümdar” diye propaganda edildi. Uçaklar dolusu altını, ailesini ABD’ye kaçırdı. Kendisi Meksika’ya götürüldü. ABD’ye kabul edilmedi. Kahire’de kahrından öldü.

EMPERYALİZM MEZHEBE DEĞİL SUNULAN HİZMETE BAKAR

ABD’de 42 senedir Şah olarak İran’a dönmeyi hayal eden “Şii-Alevi” Şah’ın oğlu 62 yaşındaki Rıza Pehlevi yıllar sonra İsrail’de sahneye çıktı. MOSSAD şefi başta olmak üzere Netanyahu ve en yetkili isimlerle buluştu. Ağlama Duvarı’nda dua etti. Babasının İsrail ile kurduğu derin ilişkilere atıfta bulundu. İran’da iktidar olduklarında İsrail’e sunacağı altın hizmetleri anlattı. Tekelci kapitalist holdingler için önemli olan sunduğunuz hizmettir. Sizin Alevi veya Sünni olmanız mühim değildir. Erdoğan, Davutoğlu, Bekir Bozdağ başta olmak üzere, o tarihte FETÖ ve hükümet yandaşı olan medyada İran, Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan için korkunç bir mezhepçi barbar bir dil kullandılar. Din istismarı arşa ulaştı.

DİN PROPAGANDASI BOP’UN LİSANIDIR

İslam diyerek, Sünni mezhep diyerek, o Alevi’dir, Şii’dir diyerek, her türlü milliyetçilik denilerek, milli olan her şey öcü gösterilerek tüm coğrafyamızın birlik, beraberlik, kardeşlik ve bir arda yaşama ülküsünü hedef alan, halkları paramparça eden, dar mezhepçi ve etnikçi girdapta boğmayı amaç edinen Büyük Orta Doğu ve Büyük İsrail Projesi için en uygun lisanın temsilcileri oldular. İktidardan bu hastalığı devralan Akşener sahneden günde beş vakit namaz kıldığı, hacca gittiğini propaganda ediyor. Türbelerden fotoğraflar yayınlıyor. Sünni olduğunu iddia eden Akşener yanına Sünni olduklarını iddia eden İmamoğlu ve Lütfü Savaş’ı alarak Samandağ’ında Hz. Hızır makamını miting alanına çeviriyor. Sünni olduğunu iddia eden Davutoğlu, Hz. Hızır makamında dua ediyor.

‘MÜNAFIKLAR MÜMİN DİYE TANITILACAK’

Alevi olduklarını iddia edenler Zülfikar kılıcı hediye ediyorlar. Kılıçdaroğlu Alevi olduğunu, iyi bir Müslüman olduğunu iddia ediyor. HDP (Yeşil Sol) ve türevleri temsilcileri zaten halis muhlis Sünni ve Alevi. Resulallah Muhammed’in, İslam’ın sadece ismi, Kuran’ın resmi ve Müslümanın cismi kalacak, müminler kâfir, münafıklar mümin diye tanıtılacak demişti. Hepinize yazıklar olsun. En çok da din ve mezhepleri kirli siyasi amaçlarına alet edenleri sırtında taşıyan, onları alkışlayanlara da yazıklar olsun.  Biz size zulmü etmedik, o zulmü nefsinize kendiniz ettiniz.

Not: Gündem sizi Sünni-Alevi cenderesinde boğarken, cumartesi günü dün Moskova’da ikinci kez bir araya gelen Rus, Türk, Suri ve İrani Savunma Bakanları ile istihbarat başkanlarının gündemini analiz edeceğiz. Suriye’de PKK/YPG ve diğer tüm terör örgütlerine karşı başlaması muhtemel ortak askeri operasyonların perde arkasını, ABD’nin SDGPKK ile yaptığı petrol ve diğer ticari sözleşmelerin anlamı ve Türkiye’deki seçimlerle ilgisini masaya yatıracağız. Önümüzdeki günlerde Moskova’da gerçekleşecek olan Dışişleri Bakanları toplantısını ve bir ihtimal seçimden önce Putin’in görmek istediği Esad-Erdoğan buluşması ihtimalini de değerlendireceğiz.