Suriye Cephesi (1)-(TAMAMI)
Bir ülkenin yönetiminin ipleri başkalarının elinde olmaya görsün. O ülke balıklamasına savaşa da atlar bir kavga ve kaos ortamına da döner.
Deniz Harp Okulu Komutanı E. Tuğamiral Türker Ertürk bilgi ya da istihbarata dayalı çok önemli bir haberi Aydınlık’taki köşesine taşıdı. Umarım 10 Şubat 2012 tarihli Aydınlık Gazetesini almışsınızdır. Biliniz ki; zekâ süzgecinden bilgiyle yıkanarak geçmiş haberi başka hiçbir yayın organında bulamazsınız. Can alıcı birkaç satırını sizlere aktarmak istiyorum. Türker Ertürk o yazısında diyor ki:
“-Türk Kara Kuvvetleri’ne bağlı tugaylar sınır boyunca ve özellikle Hatay’ın güneyinde yoğun olmak üzere taarruz çıkışı hattında konuşlandırılmış durumdadır.” Komutan tıpkı 2. Dünya Savaşı’ndaki Ankara gibi Suriye topraklarında casusların cirit attığını anlatıyor. Suriye’de hükümet güçleriyle muhalefet güçleri arasında çatışmalar devam etmektedir. Bizim yandaş basın, Esad’ın kendi halkını öldürttüğünü söyleyip duruyor. Başbakan ‘kardeşim’ dediği, Müslüman bir ülkenin başındaki lideri adeta tehdit ederek iç sorunlarına karışıyor. -Genelkurmay Başkanı Suriye meselesi, Suriye’nin iç sorunudur derken...- Muhalefet hem tersini söylemekte hem de ciddiyetsiz bir tutum içindedir. Tutun ki Türkiye’yi Suriye’ye sürdüler, taraflar şehitler verdi. Olacak iş değil.
Bu iki Müslüman Ortadoğu ülkesindeki kandan kim kârlı çıkacak?
Elbette Bayan Clinton’la ABD değil mi? O halde neden ABD bu işi bize havale ediyor, Mehmetçik kanı görmek için mi, seçim yaklaşırken Obama öyle istediğinden mi? Washington’da Cumhurbaşkanının kaldığı otelde Rahmi Turan’la birlikte bazı diplomatlara sormuştuk:
“Yoksa siz Türkiye’yi Ortadoğu’nun jandarması mı yapmak istiyorsunuz?” Bize demişlerdi ki:
“-Nereden çıkardınız bunu?” Bir yerden çıkarmamıştık. Cumhurbaşkanı Demirel’den duymuştuk. Clinton’la Oval Ofis’te geçen 45 dakikalık baş başa konuşmalardan. O zamanlarda da ABD Türkiye’den İran’ın terör ihraç eden ülke olarak ilan edilmesini istemişti. Demirel de onlara:
“- Belgeniz var mı? Kanıtlayın“ demişti de Clinton susmuş kalmıştı. Demek şimdi koşullar değişmiştir. Ordu sinmiş, Generaller susmuş. Oysa 1. Dünya savaşında Almanlarla birlikte Suriye’ye gönderilen kolordunun başında İsmet Paşa, Ordunun başında Atatürk vardı. Mustafa Kemal’in ordu komutanlığına atanmasından sonra iki komutan nasıl bir felakete gittiklerini anladı ve Başkomutan Enver Paşa’ya bir rapor yazıp gönderdi. Bunu nereden mi çıkardım? İsmet İnönü’nün büyük bir felaket olarak tanımladığı Gazze Cephesi anılarından ( İ.İ Hatıraları-110-130’a kadar)
Raporda önce ordunun sonra memleketin halini anlatıyor ve şöyle deniliyor: “Bu savaşa giren Osmanlı Ordusu ve başında da bir Alman General var. Yenilirsek suç bizim, kazansak da zafer Almanların olacak. Buna engel olun.” O rapordan bazı kısımları sizlere sunacağım. Bu uyarıya kulak asılmamıştır ve savaşın sonunda Osmanlı Ordusu perişan, bir bataklıktan çıkmış gibi geri dönmüştür. Ordunun başında Alman Generali Falkenhayn vardı.
İsmet Paşa Anlatıyor
Yıl 1917
“O baharda 20. Kolordu’ya tayin edilmiş ve Atatürk’ten ayrılmıştım. Bizim kolordunun solunda Alman Generali Von Kress Paşa’nın Ordugâhı vardı. O cepheye umumiyle Gazze Cephesi deniliyordu. O ve bu cephenin sol cenahında 20. Kolordu vardı.”
İnönü anılarında Almanların yanında yer almanın orduya ne kadar zarar verdiğini uzun, uzun anlatır. Orduların başında bulunan Von Falkenhayn Cemal Paşa’yla sürekli çatışıyor. Ordunun mühimmat ve silah sorunu, askerlerini ve toplarını götürecek yol sorunu, komutanların tam bir koordinasyon içinde çalışmamaları derdi ve daha nice dert o raporda vardır.
YARIN
BAŞKOMUTANA YAZILAN RAPOR