23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Suriye konusu Samandağ biberi gibi

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

New York Times ve Washington Post, Esad ailesinin nakit para ihtiyacını karşılamak için captagon gibi zehirli hapları Lazkiye’de hangarlarda üretip buradan yaş sebze ve meyve içinde başta Suudi Arabistan ve Dünyanın her tarafına gönderiyorlarmış. Esad ailesi bu ticaretten milyarlarca dolar para kazanıyormuş. Ayrıca Esad ailesi bazı şirketlerin üzerine çöküyormuş. Kendi akrabası (kuzeni) Rami Mahluf’un şirket ve paralarına el konuluyormuş. Bu işlerin başında Mahir Esad ve başında olduğu 4. Tümen varmış. Yani bu tümenin başı olan Mahir Esad ve askerleri savaşmaktan çok hangarlarda, merdiven altlarında captagon hapı üretmekle meşgul. Neden hangarlar ve merdiven altlarında gizlice üretiyorlar ki? İddia edildiği gibi devlet onların çiftliği ise bunun için modern imalathaneler ve hatta Saray’da bile üretebilir.

CIA VE BUSH’UN KOKAİN TİCARETİ

Uyuşturucu üretimi ve uyuşturucu ile mücadele insan olanın başlıca görevleri arasındadır. Bunun üretimi ve ticaretini önlemek, kullanılmasına karşı tedbir almak, BM Uyuşturucu ile Mücadele Departmanı ile yetkili devlet kuruluşların sorumluluğundadır. Her ülkede devletten ve yargıdan bağımsız illegal faaliyetler içinde olan ve kayıt dışı ekonomi kullanan, zehir ticaretini teşvik edip yaygınlaştıran mahfiller ve mafyavari yapılar mevcuttur. Bunun en bariz örneği eski CİA ve ABD başkanı George Bush’un Panama eski lideri Manuel Noriega ile yıllarca yaptığı kokain ticaretidir. Latin ve Güney Amerika’nın en büyük ABD askeri üssüne de ev sahipliği yapan Panama Kanalı’nın uyuşturucu trafiğindeki rolü incelenmeli. Bush ile parasal konularda sorun yaşayan Manuel Noriega’nın ülkesi Panama’nın Bush’un emriyle neden ve nasıl işgal edildiği, uyuşturucu ticaretini ifşa eden Manuel’in nasıl cezalandırıldığı ibretlik bir olaydır.

Ünlü sanatçı Danzel Washington’un başrol oynadığı 1986 yapımı Gangster filmi yaşanmış ve belgeli birçok uyuşturucu ticareti raporu ve çalışmasına dayalıdır. ABD işgal döneminde Vietnam ve Tayland gibi ülkelerden ölü asker cesetlerinde ABD askeri üslerine taşınan tonlarca zehirli beyaz tozun hikayesini seyrediniz. Bu örnekler çoğaltılabilir. Bugün captagon, bonzai gibi kimyasal zehirlerin ham maddesi Avrupa, ABD ve İsrail’in ilaç ve kimya sanayilerinde üretilmektedir. ABD’nin 20 yıllık Afganistan işgali süresince afyon ticaretinden kazandığı paralar yüzlerce milyar dolardır. Milli devletlere karşı savaşta terörü ve silahını finanse etmek için terör örgütlerinin Batı istihbarat kuruluşları ve bankalarıyla sahip oldukları iş birliği aşinadır. Bu ülkelerin medyaları bunların üzerinde yoğunlaşacağına ABD/İsrail hegemonyasını ret eden Venezüella, Türkiye, İran, Suriye, Lübnan, Çin devletini hedef almaktadır.

DİRENEN ÜLKELER VE LİDERLERİ ÇARMIHA GERİLİYOR

Kimyasal silah kullanıldı yalanlarıyla ülkeler işgal ve perişan edildi. Nükleer silah üretimi yalanlarıyla devletler yıllardır ekonomik ambargolara maruz kaldı. Demokrasi, hukuk, özgürlükler yalanlarıyla ülkeler esir alınıyor, felç ediliyor. Buna karşı direnen ülkeler ve liderleri çarmıha geriliyor. Akıl almaz saldırı ve ithamlara maruz kalıyor. En garip ve acayip olanı ise savunduklarını iddia ettikleri Erdoğan ve hükümetine karşı benzer algı operasyonları çekiliyor olmasına rağmen hükümet medyasının Esad düşmanlığının yarattığı körlük, basiretsizlik ve ucunun nereye kadar varabileceğini öngörememe hadsizliği yüzünden bu mahfillerin Esad ailesi için iddia ettiklerini ilahi ayet gibi kabul etmektedirler. Aynı medya ve mahfilin Türkiye’ye karşı aynı haberler üzerinden operasyon yaptığını idrak edemeyecek kadar vicdan ve izandan mahrum olan bu yezit tayfası en çok Türkiye’ye zarar verdiklerini Türk milleti ve hükümetin duyarlı kesimleri görmelidir.

SÖZCÜ GAZETESİ VE ESAD

Burada ilginç olan bir başka husus Esad konusunda yandaş medya kadar muhalefetin amiral gemisi Sözcü’nün sinsi ve habis tavrıdır. Ancak buna rağmen bu gazetenin özellikle Suriye ve Esad konusunda hassas olan kesimlerce halen itibar görmesidir. Adam, Suriye’ye dayatılan terör savaşına muhalif. AKP iktidarının Suriye politikalarını eleştiriyor. Esad’ı devirmek isteyen Müslüman Kardeşler Örgütü ve türevlerine kökten karşı. Suriye ve Esad ile uzlaşılmalı, barışılmalı ve birlikte hareket edilmeli diyor. Ama en çok ta Suriye devleti ve Esad’a saldıran Sözcü gazetesini okuyor. Suriye için savaş 11 senedir devam ediyor. İlk günden bugüne Sözcü gazetesinin Suriye haberlerini arşivleyin göreceğiniz tablo korkunçtur. Meral hanımın “yavş.k…yavşa.k”, Kemal beyin Mecliste gösterdiği malum el hareketi Sözcü gazetesinin Suriye haberlerinin yanında çok masum kalır. Savaş esnasında doğum yapan Esma Esad için, “bu çocuğu yapacak vakti ne zaman buldunuz” diyecek kadar ahlaksızlaşmıştı.

Sözcünün yıldızı Yılmaz Özdil Bey o vakit Doğan Medyanın Hürriyet’inde yazıyordu. Uğur Dündar Halk TV’ye intikal etmiş ve ilk Halk Arenası programını burada yapacaktı. Bu esnada Halk TV Esad ile Ekim 2013’te röportaj yapmıştı. Halk TV Dündar’ın programı ile Esad’ın röportajını aynı saate denk getirmişti ki seyirci sayısı artsın. Dündar’ın misafirleri röportajı yapan Ece Zereycan, Yılmaz Özdil ve Müjdat Gezen. Röportaj gösterimi bitti. Özdil hariç stüdyodaki herkesin suratında bir memnuniyet belirtisi var. Kızcağızın yaptığı işin önemi ve başarısını anlatıyorlardı ki, Özdil sözü aldı ve önce kızın üzerine kaynar su dökerek haşladı. Kızcağıza, “kalbini kırmak istemem ama” diyerek Esad için, “ bu Ortadoğu kasabına bu sözlerin yedirilmesi lazım. Benim şahsi olarak kendi hükümetim ile ilgili eleştirilerim var. Ama hiçbir Ortadoğu Hacivat’ının Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına (Erdoğan’a) hakaret etme hakkı yoktur. Bu lafın bu adama (Esad’a) ve yandaşlarına yedirilmesi lazım. Bu ahlaksız katilden mi öğreneceğiz demokrasiyi? Bu adamın babası ve kendisinin beslediği terör örgütlerin sayısı fazladır. Kimse Türk halkına Türk televizyonları üzerinden psikolojik hareket yapmasın” demişti.

Stüdyo buz kesti. Kızcağız bu büyük yazarın hiddetli kütlesi altında ezildi. Kendi işini, röportajını bile savunamadı. Dündar ve Gezen şaşakaldı. Ardından Dündar ve Gezen toparlandılar. Özdil sonraki yıllarda, mezarıma dahi gelmesin deyip ağır küfürler ettiği, Özdil’in söylediklerine yalakalık yapmaya ve çanak tutmaya başladı. Yıllar önce kapanmış ve 1998 Adana mutabakatı ile başta PKK terörüne karşı Suriye ve Türkiye anlaşmış ve bu anlaşmayı eyleme dökmüş olmalarına rağmen, konu ile ilgisi olmamasına rağmen Abdullah Öcalan’ın baba Esad tarafından korunup Türkiye’ye karşı kullanıldığı hikayesini temcit pilavı gibi sundu. Müjdat Gezen Bey bu konuların uzmanı olmamasına rağmen, iyi de desen kötü de desen anca beraber kanca beraberiz diyerek program boyunca hep baş salladı.

GAZETENİN TEK KISTASI ERDOĞAN GİTSİN

Daha sonraki yıllarda Dündar, Erdoğan’a karşı Atatürk’ten sülalece hiç haz almayan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu CHP’den Cumhurbaşkanlığı adaylığını destekledi. Merhum Bekir Coşkun, Davutoğlu’ndan medet umdu. Gazetenin haber bültenlerinin tek kıstası var; Erdoğan gitsin. Yerine kim gelmeli, neler konulmalı, neler yapılmalı, kimlerle yürümeli bunların hiçbir önemi yok. Yeter ki gitsin. Kardeşim diyoruz bak önümüzde bir Suriye faciası tablosu var. Gitsin dediğiniz adamın yerine kimin geleceği, gelenin neler getireceğini hesap etmeden hareket edilirse gelen gideni aratır. Irak’ta, Libya’da, Suriye’de muhalefet, ABD, İsrail ve Batının hedefe koyduğu liderleri aynı sloganlarla yıktı ve Suriye’de yıkmaya kalkıyor, bu ülke ve halk için bir felaket oldu. En kötü nizam nizamsızlık ve iç savaştan daha iyidir yapmayın etmeyin diyorduk. Cevaben, İsrail, ABD, Avrupa, Suudi ve isterse iblis olsun herkesle iş birliği yapmaya hazırız yeter ki Kaddafi, Saddam, Esad gitsin diyorlardı. Bakıyoruz, Türkiye’de muhalefetin geldiği nokta bu anarşist muhalefet ile korkunç benzerlikler arz ediyor. Uyarıyoruz. İbret alın, almazsanız ibretlik vakıa olursunuz diyoruz.

BU NE YAMAN ÇELİŞKİDİR!

Bakıyoruz, Suriye konusunda ne yandaş yalaka medya ne de muhalefetin amiral gemisi Sözcü halen ibret almamış. İktidar medyasının amiral gemileri Hürriyet, Yeni Şafak, Sabah, Yeni Akit, Ortadoğu Haber, Türkiye ve benzeri siteler bir algı operasyonu ve toplumsal mühendislik görevi üstlenmiş medya mahfili New York Times ve Washington Post kaynaklı Esad ailesi ile ilgili bir iddiayı harfiyen kopyalayıp haber yapıyor. Sözcü gazetesi New York Times için “ABD’nin saygın gazetesi” diyerek aynı haberi kes yapıştır yaparak sunuyor. Ve Suriye’ye dayatılan terör savaşına, Suriye’yi bölen, talan eden, işgal eden zihniyete karşı olduğunu iddia eden muhalif çevreler bu gazetenin yıldızlarının katıldığı televizyonlara kilitleniyor. Bu ne yaman çelişkidir! Bu nasıl bir garabettir!

Aslında takriben 20 senedir ülkeyi yöneten iktidarın yarattığı kamplaşma, ötekileştirme, muhalefeti de kucaklayan, ona itibar eden, uyarı ve önerilerini benimseyen milli mutabakat terbiyesinden uzak davranan Ak Parti iktidarına duyulan derin bir öfkenin de göstergesidir. Bu öfkenin giderilmesi ve toplumun tüm kesimleri ile kucaklaşması ve onları çözüm noktasında iktidarın parçası haline getirmesi iktidarın görevi olmalıdır. “Biliyorsan neden öğretmiyorsun” sözü başta Sümerlilerin kadim Asya medeniyetlerin temel felsefesidir. O halde bildiğimiz ve tecrübe ile sabit bir hakikati öğretelim ki bilmeyenleri önceden uyarmış olalım.

Bugünkü yazımın başlığına Samandağ esnaflarından sevgili kardeşim Süleyman Zubari ilham kaynağı oldu. Dün Halil Nebiler ile konu hakkında Ulusal Kanal’da yaptığımız program sonrasında bir mesaj attı. İlettiği elektronik postada, “İktidar sahibine göre öten yalaka medya ile ülkemizdeki Biden’ci muhalefet için Suriye konusu Samandağ biberi gibidir; Girerken yakar çıkarken de daha çok yakar” diyordu. Bu ifade Suriye konusunda kör nefret ile hareket eden mahfillerin zehirli iddia ve haberlerini kopyala/ yapıştır zihniyeti ile yayan “yandaş ve muhalif” medya için tescilli marka bir söz olmalıdır.