Suriye penceresinden Ukrayna
Moskova, Suriye’nin kadim dostudur. İki ülke arasındaki iyi ilişkiler 1917 Sovyet Devrimi sonrasında 1920'li yıllardan itibaren mevcuttur. Moskova, Suriye’yi işgal eden Fransız sömürgesine karşı Suriye Milli Kurtuluş Savaşına aktif destek oldu. Suriye’nin bağımsızlığını tanıyan ilk ülkeler arasındaydı. Bağımsızlığını kazandığı 17 Nisan 1946’dan itibaren Suriye, Sovyet Rusya’nın ardından Rusya Federasyonu’nun dostu ve müttefiki oldu. ABD, İsrail ve Batı Avrupa sömürge devletlerine karşı mücadelede Suriye aktif sorumluluk üstlendi. 1961’de 100 ülke tarafından resmen ilan edilen Bağlantısızlar Hareketinin asli üyesi sıfatıyla ABD’nin başını çektiği NATO’ya karşı bir Üçüncü Blokta mücadelesini sürdürdü.
1955’te kurulan ve Rusya’nın başını çektiği Varşova Askeri Paktının bir mensubu olmamasına rağmen bu blok ve Moskova ile sıcak münasebetler inşa etti. Buna mukabil Rusya, ülkenin imarı ve gelişmesinde Şam’a maddi, askeri ve sanayi alanında destekte bulundu. Suriye’den gelen binlerce öğrenciyi üniversitelerine kabul etti. Parasız eğitim ve ikamet imkânı sundu. Üç bine yakın Rus kadın, Suriyelilerle evlendi. İki ülke arasında önemli bir sosyal-kültürel köprü kuran, hem Arapça hem de Rusçayı çok iyi derecede konuşan kuşak, ikili ilişkilerin pekişmesinde önemli bir rol oynadı.
Rusya, 4 Haziran 1967’den beri İsrail tarafından işgal edilmiş olan Golan bölgesinin Suriye Arap Cumhuriyeti'nin toprağı olduğunu ve Suriye’ye iade edilmesi gerektiğini söylüyor. Bunu sadece ifade etmiyor. BM Güvenlik Konseyi'nden bu yönde çıkan kararın altında da Rusya’nın imzası var. Moskova, Şam Hükümeti tarafından Suriye’ye resmi olarak davet edilmemiş olan ABD askerlerinin ülkeden çıkmasını talep ediyor. ABD’nin, Suriye’de halen süren savaşın başat aktörlerinden olduğunu söylüyor. ABD’nin, Suriye’de savaşın ve kaosun sürmesi, ülkenin bölünmesi ve işgalin devam etmesi için özel bir çaba içinde olduğunun altını çiziyor. Bu politikaların iki ana sebebi var; Birincisi, en tehditkâr rakipleri olan İngiltere, Fransa ve ABD’yi gerileten ve zayıflatan unsurlara destek vermesi devletinin çıkarınadır. İkincisi, gayet doğaldır ki, dolaylı veya dolaysız bu nihai amaca hizmet eden ve Rusya ile yakın ilişki arzulayan kuvvetleri kazanmak ve müttefik kılmak dış politikalarının esasıdır.
KARABAĞ'DAKİ ROLÜ
Moskova’yı rahatsız eden, çıkarlarına çomak sokan ve düşmanlarıyla işbirliği yapan liderlerin alaşağı edilmesi için de tüm imkânlarını kullanmaktan çekinmemektedir. Bunun en bariz örneğini Ermenistan-Azerbaycan kavgasında sergiledi. Dağlık Karabağ meselesinde bu toprakların Azerbaycan’a ait olduğunu ifade etmiştir. Moskova, Ermenistan’ın bu topraklardan çekilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Putin’in bu tavrı, 30 senedir Ermenistan işgali altında olan Dağlık Karabağ’ın Kasım 2020’de yeniden Azerbaycan’ın kontrolüne geçmesini sağlamıştır.
Putin’i buna iten en önemli sebep, Ermenistan’da Soros, ABD ve Batı tarafından desteklenen ve Ermenistan meclisi üyelerinin 42 'hayır' oyuna karşılık 59 'evet' oyu alarak 8 Mayıs 2018’de işbaşı yapan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Rusya karşıtlığı ve Batı taraftarlığıdır. Moskova’nın Ermenistan’daki nüfuzuna müdrik olduğundan, seçildikten sonra kendisinin ne Rusya ne Batı taraftarı olmadığı, her şeyin Ermenistan için olduğunu propaganda etmesine rağmen Moskova bu sözlerden tatmin olmadı, kendisinden ciddi bir rahatsızlık duymaktaydı. Putin’in Dağlık Karabağ hamlesi Rusya’ya büyük bir kazanç sağladı; Uluslararası hukuk, vicdan ve kararlara binaen Azerbaycan toprağı olan bölgenin asli sahiplerine dönmesini kabul ederek Azerbaycan devleti ve halkının sevgisi ve saygısını kazandı. Savaşa müdahil olmayarak Azerbaycan Ordusu'nun zafer kazanmasına katkıda bulundu. Bu sayede savaşı kaybeden ve rezil hüsran olan Paşinyan’ın kulağını çekti, burnunu sürttü ve çıplak bıraktı. Ermenistan’ın ABD ve Batı'ya güvenmesinin büyük bir hata olduğunu gösterdi.
PUTİN'İN ERMENİSTAN MESAJI
Hâlbuki ki Rusya’nın Ermenistan’da 4 bin Rus askeri ve kara-hava birliklerine ev sahipliği yapan bir üssü var. Rus-Ermeni ilişkilerinin köklü olduğunu da biliyoruz. Moskova, 19. Yüzyılın başından itibaren Ermenistan’da önemli bir aktör. Ancak Rusya, arka bahçesi ve tarihi coğrafyasında binlerce kilometre uzaklardan gelen düşmanları ile işbirliği yapan, flört eden ve memurluğuna soyunanlara dolaysız veya dolaylı ağır bir bedel ödettireceğinin mesajını verdi. Paşinyan NATO ve ABD’ye çağrıda bulunmuş ve kendisine destek vermeleri için yalvarmıştı. Ancak bu yalvarmalar sonuçsuz kalacaktı.
SURİYE ABD'Yİ GERİLETEN HAMLEYİ SELAMLAR
ABD/NATO’ya karşı savaşmanın ona güvenmek ve teslim olmaktan daha az zararlı olduğuna müdrik olan Suriye, dış politikalarını bu ilkeye uygun tanzim etmektedir. Bu esastan hareketle ABD/NATO’yu gerileten, çıkarlarına darbe vuran, yenen ve zayıflatan her gelişmeyi olumlu karşılamakta ve selamlamaktadır.
Uzun yıllar Sovyetler Birliği bünyesinde yer alan bir cumhuriyet olan Ukrayna, 1991 yılında bağımsızlığını ilan etti ancak buna rağmen Ukrayna'yı Rusya yanlısı hükümetler yönetti. 2014 yılında Ukrayna'nın Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşması ve cumhurbaşkanlığı krizinin yaşanması, ardından komedyen Zelensky’nin başkan olması ve de en önemlisi Ukrayna hükümetinin ABD/NATO sevdası, Moskova bardağını taşıran damla oldu. Kiev, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)'nın bir parçası olduğu Minsk Protokolü'nün gerekleri yerine getirmedi. "En geç 30 gün içinde, Ukrayna Meclisi'nin 19 Eylül'de kabul edilen Donetsk ve Luhansk'a 'özel statü veren kanun' maddesi gereği karar alması." maddesini es geçti.
FAŞİSTLER, SOROSÇULAR, ABD...
Hitler Nazi Almanyası ve faşist Mussolini İtalyası ile işbirliği yapmış Ukraynalı Nazilerin devamı olan hareketler, onları kışkırtan Sorosçular ve ABD, Ukrayna’nın Rusya ile uzlaşmasına ve dost kalmasına izin vermedi. Rusya yanlısı Ukraynalılara her türlü şiddet, baskı ve cezalandırmayı mubah gördü. ABD/NATO ve Batı'ya itimat ederek ve onlardan aldığı fütursuz ve hesapsız cahil cesaretle Rusya’ya meydan okudu. Tehdit ve provokasyonlarla Rus ayısını sürekli tahrik etti. Rusya ilk mesajında önce Donetsk ve Luhansk bölgelerini Kiev’den kopardı. Ardından bağımsız ülkeler olarak tanıdı. Bu gelişmeler Kiev’in aklını başına getirmeye yetmeyince Moskova hamlesini yaptı.
ABD'YE GÜVENENLER UÇURUMUN KENARINDA
ABD'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield, BM Güvenlik Toplantısı'nda Putin'in açıklamasını değerlendirirken "Başkan Putin, uluslararası sistemimizi test ediyor, kararlılığımızı test ediyor." demişti. Çok yerinde bir tespit. ABD/NATO ve halen kuyruğuna takılmış olan müttefikleri, Zelensky’e ve Kiev hükümetine nasihat verme, “hemen Kiev’i terk et Polonya sınırına yakın bir yerde ol” çağrıları yapma, bere ve silah verme, dolar pompalama ve “eli silah tutan herkesi Rusya’ya karşı savaşması için silahlandırın” naraları dışında bir işe yaramaz. Rusya aleme ABD/NATO ve bu mahfillere itimat edenlerin uçurumun kenarında olduklarını ve baş aşağı derin boşluğa düşmelerine ramak kaldığının mesajını söylem ve eylemleriyle gösteriyor.
YOZLAŞMANIN BOYUTU
Putin’in bir açıklamasında dikkat çektiği husus Ukrayna’nın son 30 sene içinde ciddi bir yozlaşma (dejenerasyon) yaşadığına dair yaptığı vurgusudur. Bu tespit yabana atılmamalı. Ukrayna’yı 1991’den itibaren yöneten eski-yeni hükümetlerin, ahlaksızlık ve aile değerlerinin mahvında zirve yaptığı yalın bir hakikattir. Ülke fuhuş, kumar, uyuşturucu, çete, sahtekârlık, para aklama, dolarla üniversite diplomaları dâhil her şeyin satılıp alındığı bir diyar yapıldı. Rüşvet devletin iliklerine kadar girdi. Her türden ve cinsten terör örgütlerinin cirit attığı, liderlerinin elini kolunu sallayarak ikamet ettiği, Ukrayna ordusunun da silahı olan Rus yapımı silahları Suriye’de savaşan örgütlere temin ettiği, bu örgütleri eğittiği, donattığı, kendisinin ve yabancı devletlerin istihbaratı tarafından eğitildikleri bir saha oldu. İşte bu sebeplerden mütevellit Suriye, Donetsk ve Luhansk bölgelerinin bağımsızlığını tanıyan ilk ülkeler arasındaki yerini aldı.