25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Suriye'yi sandıkla bölmek!

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye Solu'nun bir kesimi yol'suzdur. Şöyle ki örneğin, ABD emperyalizmi Irak'a saldıracaktır; sloganları hemen hazırdır: "Ne Sam, ne Saddam." Güya şunu demişlerdir: "Yol, taraf tutmuyoruz, Sam'a da Saddam'a da karşıyız."

Örneğin, Türkiye'de haçlı irtica ile 28 Şubat çarpışmaktadır; sloganları hazırdır: "Ne takke, ne postal."

Örneğin, ABD emperyalizmi Suriye'ye saldıracaktır; sloganları hazırdır: "Ne Şam, ne Sam."

Oysa sonuçlarıyla da ortaya çıkmıştır ki bu yol'suz taktikler, hep Sam'a destek anlamına gelmiştir. Zira zalimle mazlum, güçlüyle zayıf, haksızla haklı arasında "tarafsız" kalmak, hep zalime, güçlüye ve haksıza yaramıştır.

Zora meyletme oportünistliği

Türkiye Solu'nun bir kesimi yukarıdaki taktiklerde görüldüğü gibi yol'suzken, Kürt ayrılıkçılığının örgütü PKK ise benzer durumunu 3. yol'culuk olarak açıklar.

3. yol'culuk özetle şudur: ABD emperyalizmi ile Şam yönetimi savaşırken, ikisinden de yana olmamak ve ayrı bir yol izlemektir güya... Ama pratikte, hangisi ağır basarsa ona meyletmektir.

O nedenle 3. yol, oportünistliktir; kuvvete ve zora meyletmedir...

PKK ulusalcılara göz kırptı mı?

Tüm bunları neden mi açıkladık? Hem PKK'den hem de PYD'den gelen son açıklamaların estirdiği rüzgâr nedeniyle... Anımsayalım:

Önce PKK'nin yeni iki numarası Cemil Bayık konuştu ve özetle "Çözüm, Gezi'deki gibi Atatürk'le Öcalan'ın yan yana olmasından geçer" dedi. Açıklama, bazı kesimler tarafından "PKK ulusalcılara göz kırptı" diye yorumlandı.

Ardından PYD'nin açıklamaları geldi. PYD, ABD'nin Suriye'ye saldırmasına karşı çıkıyordu!

İşte bu açıklamalar tipik PKK tavrıydı ve 3. yol'culuklarını yansıtıyordu. Çünkü Atatürk'le Öcalan yan yana değildi ve olamazdı. Gezi eylemlerinde halk Atatürk'te birleşmişti ve halk hareketinin sembolü Türk bayrağıydı. Gezi eylemcileri, hem PKK'yle "çözüm" ortaklığı yapan AKP'ye hem de AKP'nin müzakere ettiği PKK'nin Türkiye'yi bölme girişimine karşıydı. Halk, toplamda da bu iki kuvveti kullanan ABD'ye karşıydı.

PKK'nin asıl korkusu

Şimdi tüm bunların üzerinden atlayarak ve "Atatürk ile Öcalan çözer" hinliğine başvurarak yapılmak istenen açıktır ve bu açıklamalardan AKP'nin hiç rahatsızlık duymaması çarpıcıdır. Zira AKP için PKK'nin Gezi'ye sızması, sonbahar ayaklanmasını etkisizleştirmenin yoludur!

Diğer yandan PYD'nin ABD saldırısına karşı çıkması da yanıltıcıdır; hem açıklama Obama topu Kongre'ye attıktan sonra yapıldığı için, hem de bu kez yenilecekleri için...

Bakınız şu somut bir gerçektir. ABD bölgeye ne zaman gelse, PKK büyür. 1991 Irak saldırısı da, 2003 Irak işgali de örgütü palazlandırmıştır. Aynı şekilde PYD de, Washington'un Suriye'ye terör ihraç etmesiyle birlikte büyümüş ve Suriye'nin bir bölümünde bayrak sallar hale gelmiştir.

Ancak bu kez mevcut durumu, Suriye'nin direnişini, Rusya'nın ve İran'ın desteğini ve Atlantik cephesinin sorunlarını gören PKK-PYD, yenilgiden ve mevcut kazanımların kaybedilmesinden korkmaktadır!

Öcalan nasıl değişir?

1991'den beri ABD'nin planları içerisinde rol alan ve varlığını o planlara borçlu olan PKK'nin dünden bugüne ansızın köklü bir değişikliğe gitmesi mümkün değildir.

Ancak zora meyletme durumları Türkiye açısından şu yararlı gerçeğe işaret etmektedir: Türkiye Türkiyeci bir iktidar tarafından yönetildiğinde, Öcalan hızla saf değiştirir ve 1999-2004 yıllarındaki "Kemalistlerle yürüme" dönemini tekrarlar!